11 Ağustos 2008 Pazartesi

İSTİĞFAR ETMEK

İSTİĞFAR ETMEK[1]

*Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunana müjdeler olsun.

HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

İstiğfar; Günahlarının affını, bağışlanmasını Allah’tan niyaz etmektir. Allahü teâlâdan hatâ ve kusurlarımızın bağışlamasını dilemek, mânâsına; mübârek, kıymetli bir sözdür. İstiğfar etmek, estağfirullah demektir.

Allah’ı anmak, ibadet etmek de bir nevi tevbe ve istiğfardır. Kulun kendi acizliğini bilip yaratanına yalvarması hem kulu rahatlatır hem de Rabb’imizi hoşnut eder.

İstiğfâr olarak: Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah el azîm, el kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hü(v). El hayyel kayyûm ve etûbü ileyh okumalıdır.

İstiğfar lafzını veya manasını içeren her duaya istiğfar denir. Gerek Kur'an-ı Kerîm'de ve gerekse hadis-i şeriflerde istiğfar teşvik edilmiştir.

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruluyor ki:

Biri günah işler veya kendine zulüm eder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya istiğfârda bulunursa, Allahü teâlâyı çok merhametli, afv ve mağfiret edici bulur. (Nisâ; 109)

Günâh işlemiş kimse, abdest alır, iki rek'at namaz kılar, sonra istiğfâr ederse günâhı affolur. (Kurret-ül-Ayneyn)

Abdullah ibnu busr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

Amel defterinde çok istiğfar bulunana ne mutlu!

Kul haklarında ise, tevbe-istiğfar fayda vermez, muhakkak hakkına tecavüz ettiği kimselerle helalleşmesi gerekir. Dünyadan onlarla helalleşmeden gittiyse mutlaka hesaba çekilir. Kıyamet ünü o haklar karşılığında kendi iyi amellerinden alınarak hak sahiplerine verilir.

Ayet-i Kerime'lerde de Yüce Mevlâmız şöyle buyurmaktadır:

Zümer 53. De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

Sevgili Peygamber’imiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor:

İstiğfâra devam eden kimse, her sıkıntıdan kurtulur, ummadığı yerden rızıklanır. (İbni Mace) onun için her halukârda istiğfara devam edilmelidir. Daha doğrusu dili bu duruma alıştırmalıdır. Öyle bir zaman gelir ki dille yaptığımız bu özür dilemenin manasını da idrak eder ve gerçekten tevbe ve istiğfar edenlerden oluruz.

Sevgili Peygamber’imiz Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

Yatağa girince 3 defa Estagfirullah el azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyel kayyûm ve etûbü ileyh okuyan kimsenin günahları, deniz köpüğü kadar pek çok olsa da, affolur. (Tirmizî)

İstiğfâr, belâ ve sıkıntıların giderilmesi için faydalıdır ve denenmiştir. (Muhammed Ma'sûm)

KISSA VE HİKAYELER

BEN ALLAH’TAN KORKUYORUM

*Günaha devam edip, dili ile istiğfar eden, Rabbi ile alay etmiş sayılır.

HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Ben-i İsrail oğulları arasında Kifil isminde birisi vardı. Her gün ayrı bir günah işlerdi. Bir yıl kıtlık olmuştu. Kimsede bir dirhem buğday kalmamıştı. Kifil'in ambarları ise ağzına kadar doluydu. Kadının birisi ondan buğday istedi. Kifil o zavallıya:

-Gel seninle tenha bir yere gidelim. Sen kendini bana teslim et, ben de sana istediğin buğdayı vereyim, dedi. Kadın razı olmadı ve olup bitenleri aynen kocasına anlattı. Fakat kocası:

-Biliyorsun çocuklarımız aç, pazarda bir dirhem buğday da yok. Sen yine Kifil'e git ve "sen bilirsin" de dedi.

Kadın tekrar Kifil'in yanına gitti ve boynunu büktü. Kifil kadını alıp tenha bir yere götürdü. Elini kadına uzatınca, kadının şiddetli titrediğini gördü ve:

-Niye titriyorsun?

-Ey Kifil! Allah'ın azabı çok çetindir. Ben Allah'tan korkuyorum.

-Madem öyle gelmeseydin ya!

-Ne yapayım? Yavrularım açlıktan kırılacaklar, çaresiz geldim.

-Sen kadınlığınla Allah'tan korkarsın da, ben erkekliğimle korkmaz mıyım?

Ve Kifil bundan sonra kadının elinden tutup işlediği kötülükten dolayı pişman oldu, tövbe etti. Kadına da istediği buğdayı verdi.

-Allah rızası için bunları kabul et, diye yalvardı. Kadıncağız buğdayı aldı ve Kifil'e dualar etti ve:

-Sen beni azat ettin, Allah'ta seni azat etsin, dedi.

-Kifil o gece öldü. Kapısının üzerinde: 'Zinayı terk ettiği için Kifil'i bağışladık' seklinde bir yazı gördüler.

Evet ölüm gelip çatmadan tövbe etmelidir. Sonra belli olmaz, bakarsın dil tutuluverir, insan konuşmayıverir?[2]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Müzekk'n-Nüfus. 401

Hiç yorum yok: