22 Ağustos 2008 Cuma

TASAVVUFU BİLMEK

TASAVVUFU BİLMEK[1]

*TASAVVUF EDEPTEN İBARETTİR. EBU HAFS EL-HADDAD

Tasavvuf; her şeyi Allâh’a adamak, nimet ve izzeti ondan bilmek ve benlikten kurtulmaktır. Müminlerin iç alemini düzelterek onları manen tekamül ettiren, kulu ahlâk-ı hamîdeye erdirerek Hakkâ yaklaştıran ve bu sûretle de mârifetullâh’a ulaştıran bir ilimdir.

Tasavvuf, maddi ve manevi kirlerden arınıp, güzel ahlak ve vasıfları kazanarak, dini, özüne uygun bir keyfiyetle yaşayabilme gayretidir. Böylece sırf aklın çözmeye kâfi gelmediği maddi ve manevi hadiselerdeki sırrî oluşlar ve yüce muammaları kuşatıcı bir görüş olgunluğuna ulaşmaktır.[2]

Tasavvuf:

Cüneyd’e göre: “Yaratıklarla alakayı kesip Allâh ile olmaktır.”

Ebu Muhammed Ceriri’ye göre: “Her güzel huyu benimsemek, her kötü huydan kaçmaktır.”

Ahmed b. Osman Mekki’ye göre: “Kulun içinde bulunduğu vaktin gereğine göre, o an ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaktır.”

Abdullah b. Mübârek "Kendini tanıma" şeklinde tarif etmişlerdir.[3]

Tasavvuf, dinin kalbî hayatı ve özüdür. Tıpkı bir meyveyi makbul ve lezzetli kılan içindeki öz suyu gibidir. Kur'ân-ı Kerîm’de Allâh (c.c.) şöyle buyuruyor:

O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. (Şuara, 88)

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ {89}

Ancak Allah'a kalb-i selîm, temiz bir kalp ile gelenler o günde fayda bulur. (Şuara, 89) İşte ayette buyurulan “selim” vasfına ulaşabilmek için manevi terbiye gerekmektedir. Bu da ancak tasavvuf yoluyla olur.

Tasavvuf , İslam’ı ihlas, takva, zühd, ihsan, murakabe, samimiyet teslimiyet ve muhabbet ölçüleriyle yaşayabilmekten ibarettir.

Tasavvuf, öncelikle nefs tezkiyesi ve kâlb tasviyesi sayesinde ham insandan kâmil insan hüviyetine ulaşma seyrinde şahid olunan merhale ve halleri mevzû edinir.

Tasavvufun başlıca gayesi, ham insanı ihlas ile tezyin ederek kamil insan hüviyetine kavuşturmaktır.

Tasavvuf’un gayesi; Hakk’ın rızasını kâmil manada kazanabilmek için, manevi hastalıklardan kurtularak Allâh ve Rasûlü’nün ahlâk’ından nasip almaktır. Yani Allâh’a en güzel ve feyizli bir şekilde kulluk yapmayı öğretmektir.

Bu itibarla tasavvuf güzel ahlâkı; yani merhamet, şefkat, cömertlik, affedebilme, şükür gibi ulvî hasletleri müminde bir lezzet haline getirebilmektir.

Tasavvuf Allâh’a en güzel şekilde kulluk ve ebedi aleme ciddi bir hazırlıktır. Yani, kulluğu en güzel bir şekilde yaşayabilmektir. Kısacası tasavvuf, şu gurbet aleminden sonsuz vuslat alemine giderken kulları Hak katında “Nigmel abd.” (Ne güzel kul) rütbe ve taltifine mazhar kılacak nurlu bir yoldur.

Bütün mesele, nefsani benlik ve iddiadan sıyrılıp azameti ilahiye karşısında hiçlik halinde yaşayabilmektir.

KISSA VE HİKAYELER

İKAZ

* AÇLIK, DÜNYANIN EN GÜZEL SALÇASIDIR. CERVANTES

Salihlerden bir zât Medine-i Münevvere'ye, Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz'in mescidine gelmiş. Aç, kesede para yok. Sıcak, açlık canına tak etmiş. Gözünü kapatmış, demiş ki:

-Yâ Rasûlallah! Ben seni ziyarete geldim, açım, Senin misafirinim, sana geldim yâ Rasûlallah! demiş. Bayılmış, halsizlikten yığılmış kalmış.

Biraz sonra birisi gelmiş, omuzuna şöyle vurmuş:

-Kalk mübarek, demiş. Bakmış, seyyid... Kıyafetinden anlaşılıyor, Peygamber Efendimiz'in soyundan, seyyid... Bir tepsiyle gelmiş yanına.

-Kalk mübarek! Dedemiz Rasûlüllah'a bizi şikâyet eden sen misin? Buyur! demiş. Meğer rüyâsına girmiş Rasûlüllah Efendimiz; "Benim camimde benim dostum, benim misafirim bir kimse var; kaç gündür aç, niye onu ağırlamadınız?" diye söylemiş. "Dedemizin söylediği, kendisi için bizi azarladığı şahıs sen misin? Buyur yemeğe!" diye söylemiş. Mânevî haberleşmeye bak!.. Rasûlüllah Efendimiz nasıl haberdar ediyor.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] TOPBAŞ Osman Nûri, İmandan ihsana Tasavvuf, İstanbul 2002 Erkam yayınları./63

[3] YILMAZ Prof H. Kamil, İslâm Tasavvufu (El Lüma) İstanbul 1996 Altınoluk./25

Hiç yorum yok: