17 Ağustos 2008 Pazar

KUL HAKKINA RİAYET ETMEK

KUL HAKKINA RİAYET ETMEK[1]

*HAKSIZLIK ÖNÜNDE EĞİLMEYİNİZ. ÇÜNKÜ HAKKINIZLA BERABER

ŞEREFİNİZİ DE KAYBEDERSİNİZ. HAZRETİ ALİ

Kul Hakkı; Bir kimsenin, başkası üzerindeki hakkı, alacağıdır. İnsanların birbirleriyle münasebetlerinde doğan, birbirleri üzerindeki hakları, İnsanların birbirlerine geçen hakları, emekleridir.[2]

Kul hakkına riayet; İnsan, bir aile ve toplum içinde yaşama özelliğiyle yaratılmıştır. Başka insanlarla tanışmak, kaynaşmak, yardımlaşmak ve bir arada yaşama insanın tabii ihtiyacıdır. Yeryüzünü imar etmek, Allah’ın nimetlerinden istifade etmek, neslin devamını sağlamak, tebliğ vazifesini yapmak, ihtiyaçları karşılamak toplu halde yaşamaya bağlıdır.

Toplu halde yaşayan insanların birbirlerine karşı pek çok hak ve vazifeleri vardır. Dinimiz, bu hak ve vazifelerin üzerinde titizlikle durmuştur.

Genel olarak, insanlar arasındaki bütün münasebetler “kul hakları” içinde yer alır. Ana-baba hakkı, eş hakkı, çocuk hakkı, akraba hakkı, komşu hakkı, hoca hakkı, arkadaş hakkı, cemiyet hakkı, millet hakkı, insanlık hakkı...

Yine, selam hakkı, nasihat hakkı, ilim hakkı, amir-memur hakkı... v.s. hep kul hakkıdır. Müslüman kul hakkına son derece titizlik gösterecek, bilerek veya bilmeyerek başkasının haklarını üzerine geçirmeyecektir. Eğer üzerine kul hakkı geçmişse o hakkı ödemek veya helalleşmek suretiyle kendini kurtarmaya çalışacaktır.

Öyleyse, birbiri için yaşayan, sevgi ve şefkat duygularıyla dolup taşan, huzur ve saadet içinde yaşayan bir toplum meydana getirmek istiyorsak, bunun kul haklarına saygıdan geçtiğini bilmek zorundayız.

Bir gün Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurdu:

Müslümanın müslüman üzerinde altı hakkı vardır: 1-Karşılaştığın zaman ona selam vermen.2-Davet edilirsen gitmen. 3-Nasihat isterse nasihat etmen. 4-Aksırır da Allah’a hamd ederse, sen de ona yerhamükallah (Allah sana rahmet etsin) demen. 5-Hastalandığında hatırını sorman. 6-Vefatında cenazesini takip etmendir.

Ebu hüreyre (ra)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerif’e göre, Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuşlardır:

-Biliyor musunuz müflis kimdir ? Diye sordu. Sahbe-i Kiram :

-Bizce müflis, parası ve malı olmayan kimselerdir. Dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav) şöyle buyurdu:

-Benim ümmetimin müflisi o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz oruç ve zekatla gelir, fakat şuna söğmüş, şuna iftira atmış, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu döğmüş. Bundan dolayı onun iyililerinden (sevaplarından) zikredilen kimselerin her birlerine verilir. Üzerinde olan haklar ödenmeden iyilik ve hayırları tükenirse, hak sahiplerinin günahları o kimseye yükletilir, sonra o kimse Cehennem’e atılır.

Şüphesiz hak haktır; büyük küçük ayrımı yapmaz. Vasıf, statü ve ünvanları ne olursa olsun, sünnete uymak herkesin görevidir.

Sehl b. Sâd (r.a.) anlatıyor: Rasulüllah'a bir içecek getirilmişti, O da ondan içti. Sağında bir çocuk, solunda da yaşlılar bulunuyordu. Rasulüllah (s.a.v.) çocuğa:

- Bunlara vermeme bana müsaade eder misin? dedi. Çocuk:

- Hayır, vallahi ya Rasulallah! Senden gelen nasibime hiçbir kimseyi tercih edemem! dedi. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.v.) suyu ona verdi. ( Buhâri, Eşribe, 19)

Kul hakkını ihlal, Allâh Teâlâ’nın, engin af ve merhametinin hudutları dışına çıkardığı büyük günahlardan biridir. Cenab-ı Hak, kul hakkını bağışlayıp bağışlamamayı, haksızlığa uğrayan kuluna bırakmıştır.

Kul hakkının en mühimi ana-baba hakkıdır. Tatlı dil ile güler yüzle yardımlarına koşmakla, onların gönüllerini kazanmağa çalışmalıdır. Sonra komşu hakkı, hoca hakkı, karı-koca hakkı, arkadaşlık hakkı gelir. (Muhammed Rebhâmî)

KISSA VE HİKAYELER

ŞAHSİ İŞLER

*ALLAH, HAK VE ADALETLE İDARE EDENLERİ SEVER. KUR'AN

Saatlerce yol katetmişti kafile, binenlerde ve binek hayvanlarının da her ikisinde de yorgunluk işaretleri belirmeye başlamıştı. Su bulunan bir mekana ulaştıkları vakit, kafile konakladı. Kervanda bulunan Resul-i Ekrem (s.a.v) devesini çöktürdükten sonra indi. Hepsinin düşüncesi bir an evvel suya ulaşıp namaz mukaddematını hazırlamaktı.

Resul-i Ekrem (s.a.v) indikten sonra yürüyerek su bulunan tarafa doğru gitti, fakat biraz sonra tek söz bile konuşmadan binek hayvanına doğru döndü. Ashab ve dostları, şaşkınlıkla, kendi kendilerine; acaba burayı konaklamak için beğenmedi mi? Yoksa hareket emri mi verecek diye düşündüler. Meraklı bakışlarıyla emir vermesini bekliyorlardı. Fakat bir an için topluluğun şaşkınlığı daha da arttı. Zira gördüler ki Peygamber, devesinin yanına varınca, devenin dizbağını kaldırarak hayvanın dizlerini bağladı ve sonra, ilk maksadına doğru yürüdü. Feryatlar yükseldi etraftan, neden bu işi yapmamız için bize emir vermedin de zahmet edip geriye döndün, dediler. Bu işi yapmak bizim için büyük bir şerefti.

Onlara cevaben şöyle buyurdu:

-Şahsi işlerinizde asla başkalarından yardım istemeyiniz. Ve sonra şöyle devam etti sözüne; Bir parça misvak için bile başkalarına dayanmayınız .



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: