24 Ağustos 2008 Pazar

TUTUMLU OLMAK

TUTUMLU OLMAK[1]
*DEHANIN YÜZDE BİRİ İLHAM, YÜZDE DOKSAN DOKUZU TERDİR. THOMAS ALVA EDİSON
İktisat; Tasarruf, tutum, kısıntıdır. Tutumlu davranmak, harcamayıp arttırmaktır. Tutumlu olma, gereği kadar ölçülü harcamadır. Her hususta itidal üzere bulunmak, lüzumundan fazla veya noksan sarfiyattan kaçınmaktır.[2] İktisadın karşıtı israf'dır, aşırı gitmektir.
İnsanların çeşitli mallar üreterek bu malları bugün veya gelecek bir zamanda topluluk içinde yer alan gruplar veya fertler arasında paylaştırmak için üretim kaynaklarını kullanması faaliyetlerinin tümü iktisadın konusu içindedir. Ekonomi bir iktisad işidir. Gereğinden fazla veya noksan harcama yapmaktan kaçınmaktır. İnsan iktisada uyma sayesinde rahat yaşar.
Kur'an'da bu konuda bir çok âyet bulun­maktadır.
وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا {29{
Elini boynuna bağlı olarak asma —sıkılık etme— Onu büsbütün saçıp dağıtma. Sonra kınanmış, şaşkın halde otu­rup kalırsın. (İsra, 29)
Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dîni tamâmen Allahü teâlâya hâs kılarak ihlâsla O'na yalvarırlar. Allahü teâlâ onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı iktisâd yolunu tutar. (Lokman , 32)
İslâmiyet, ferdin iktisâdî hürriyetine saygı gösterir. Husûsî teşebbüslere ve sermâyeye izin verir. Kısaca İslâmiyet, ferdî hürriyete elverişli bir iktisâd sistemini emir etmektedir.
Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz de bu konuda şöyle buyurmaktadır:
İktisâd eden kimse, fakir ve muhtâç olmaz. (Mir'ât-ül-Mürüvvet)
İktisâd geçimin, güzel ahlâk da dînin yarısıdır. (Râmûz-ül-Ehâdîs)
Lokman Hakîm, oğluna şöyle nasîhat etti:
Oğlum! Masrafları gelirine göre ayarla! Îktisâd et! Aşırı gitme. Her şeyde îtidâl sâhibi ol, yâni orta yolu tut! Cömertliği âdet edin!
İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
-Yiyiniz, tasadduk ediniz, giyiniz. Fakat bunları yaparken israfa ve tekebbüre kaçmayınız.
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm abdest alan bir adam görmüştü:
-İsraf etme! İsraf etme! buyurdular.
Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma anlatıyor: Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, abdest almakta olan Sa'd'a uğramıştı:
-Bu israf da ne? buyurdular. Sa'd:
-Abdestte dahi israf olur mu? dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
-Evet! cevabını verdi, akan bir nehir üzerinde olsan bile!
Güzel gidiş, güzel yol, her konuda öl­çülü davranmak, tutumluluğu bırakmamak peygamberliğin yirmibeşte biridir.
Ödünç vermek, tasadduk etmekten on sekiz derece daha fazîletlidir. (Ey Oğul İlmihâli)
Tasadduk etmek nâfile ibâdettir. Zekât vermek, borç ödemek ve birinin hakkını iâde etmek ise, farzdır. (Süleymân bin Cezâ)


KISSA VE HİKAYELER

BENDEN DAHA CÖMERT
* CÖMERTLİK GÜZELDİR, FAKAT ZENGİNLERDE OLURSA DAHA GÜZELDİR.
HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
Bir zaman, dünyaca sehâvetle meşhur Hâtem-i Tâî, mühim bir ziyafet veriyor. Misafirlerine gayet fazla hediyeler verdiği vakit, çölde gezmeye çıkıyor. Bakar ki, bir ihtiyar fakir adam, bir yük dikenli çalı ve gevenleri beline yüklemiş, cesedine batıyor, kanatıyor. Hâtem ona dedi:
-Hâtem-i Tâî, hediyelerle beraber mühim bir ziyafet veriyor. Sen de oraya git; beş kuruşluk çalı yüküne bedel beş yüz kuruş alırsın. O muktesit ihtiyar demiş ki:
-Ben bu dikenli yükümü izzetimle çekerim, kaldırırım; Hâtem-i Tâî'nin minnetini almam. Sonra Hâtem-i Tâî'den sormuşlar:
-Sen kendinden daha cömert, aziz kimi bulmuşsun? Demiş:
-İşte o sahrâda rast geldiğim o iktisatlı ihtiyarı benden daha aziz, daha yüksek, daha cömert gördüm.
[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006
[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: