24 Ağustos 2008 Pazar

ÜMİTLİ OLMAK

ÜMİTLİ OLMAK[1]

* UMUDA BİN KURŞUN SIKSA DA ÖLÜM,

UNUTMA UMUDA KURŞUN İŞLEMEZ GÜLÜM.

NAZIM HİKMET

Ümit; Emel, arzu, ummak, umut ve recadır. Bir şeyin olması konusunda beslenen his, ummaktan doğan güven duygusudur. Olması beklenilen veya olacağı, gerçekleşeceği sanılan şeydir. Gelecek bir şeyi ümit edenin haline Umma (recâ) derler. Bazen de istek, dilek ve temenni denilir.[2]

Bir Mümin "Benim Rabbîm rahmet kaynağıdır, benim kusurlarımı da bağışlar” diye hep ümit içinde yaşamalıdır.

Çünkü Allah Teâlâ yüzlerce âyette kendisini bize "Gafurur Rahiim." yani çok bağışlayan, koruyup gözeten diye tanıtır. Bir kudsi hadisde de:

Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyiniz ve Ona hüsn-ü zan besleyiniz buyurur. Ve: Benim kulumla maiyyet ve muamelem, onun benim hakkımdaki zannına bağlıdır, kudsî hadisinde de bu hüsn-ü zannın önemi açıklanır.

Ebu Sehl’i, rüyada tarifler üstü nimetler içinde yüzüyor görür ve sorarlar:

-Üstad bu yüksek payeyi nasıl elde ettiniz? Ebu Sehl cevap verir:

-Rabbim hakkında beslediğim hüsn-ü zan sayesinde.

Bu itibarla denebilir ki, eğer recâ, Cenâb-ı Hakk’ın engin rahmetiyle tecelli etmesi için bir vesile ise, insan iyi-kötü hiçbir halinde bu vesileyi elden bırakmamalıdır. Evet, insanın ameli, ihlâsı, hasbîliği, diğergamlığı önemli birer ahlaki özellik sayılsalar da, insan yanlı olmaları itibariyle, Allah’a ait bulunan affın yanında çok önemsiz kalırlar.

Havf ve recâ insan gönlüne Allah’ın en büyük armağanıdır. Bundan daha büyük bir armağan varsa o da, bu iki duygu arasındaki muvazeneye riayet ederek, onları Allah’a ulaşmada birer nurânî kanat olarak kullanmaktır.

Böyle ümit içinde yaşamaya recâ denir.

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ {53}

Ey aşırı derecede günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. O çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. (Zümer 53)

Kulum bir günah işledi, ama günahını bağışlayacak veya kendisini sorgulayacak, bir Rabbi olduğunu bildi. Ben kulumu affettim, artık dilediğini yapsın, diye onu bağışlar. (Buharî, Tevhid, 35)

Evet O, kulun Rabbini bilmesinden. Mevlâ'sına yönelmesin­den ve günahlarına tövbe etmesinden, Efendimizin benzetme­siyle, ıssız çölde devesini önce kaybedip sonra bulan kimseden daha çok hoşnut olur.

Eğer biz hiç günah işlemeseydik, bizi yok edip, yerimize gü­nah işleyen, sonra da günahından tövbe eden bir başka toplu­luk yaratacak olması, kulunun kendisine yönelip af dilemesi­ne ne büyük önem verdiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Ümit herşeyden evvel bir inanç işidir. İnanan insan ümitlidir ve ümidi de inancı nisbetindedir. Hele insan, inanacağı şeyi iyi seçebilmiş ve ona gönül vermişse, artık onun ruh dünyasında, ümitsizlik, karamsarlık ve bedbinlikden asla söz edilemez.

Ümit, insanın kendi ruhunu keşfetmesi ve ondaki iktidarı sezmesinden ibaretdir. Bu sezişle insan, kâinatlar ötesi Kudret-i Sonsuz’la münasebete geçer ve onunla herşeye yetebilecek bir güç ve kuvvete ulaşır. Bu sayede, zerre güneş; damla derya; parça bütün ve ruh kâinatın bir soluğu hâline gelir.

Şu âyetlerde Yüce Rabbimizin rahmeti denizler gibi dalgalanır ve insana büyük ümitler verir:

Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez. (Yusuf, 87)

(İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser? (Hicr, 56)

KISSA VE HİKAYELER

SARHOŞ VE MÜEZZİN

Sarhoş’un biri, şarabın tesiriyle bir camiye girer ve dua etmeye başlar:

-Yarabbi! Beni Cennetine koy, bana köşklerini ver, bana Kevseri ver, bana hürcülerine ver...

Bu yakarmaları işiten müezzin, sarhoşun yakasından tutarak:

-Ey akıldan, dinden gafil, senin camide işin ne? Sen ne yaptın ki, Allah'tan hem de bu sarhoş halinle diliyorsun? Hiç yakışıyor mu?

Sarhoş bu sözleri işitince başlar ağlamaya ve:

-Müezzin efendi, müezzin efendi... ben sarhoşum, yakamdan elini çek, bana ilişme, dokunma bana, incitme beni, kırma kalbimi. Unutma, bilmiyorsan bil. Cenab-ı Hakk’ın rahmetinden lutfundan günahkar kullar da ümitlenir. Benim sana sözüm yok, ben senden mi istiyorum. Tevbe kapısı açıktır. En büyük yardımcı Allah'dIr. O öyle lütuf sahibidir ki, O'nun lutfunun, rahmetinin büyüklüğü yanında kendi günahımı büyük görmeye utanıyor, günahıma büyüklük veremiyorum.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: