21 Ağustos 2008 Perşembe

RIZA EHLİ OLMAK

RIZA EHLİ OLMAK[1]

* TANRIDAN NE GELİRSE, ONA RAZI OL; HER ŞEYE RAZI OLMAK KULLUK İCABIDIR.

KUTADGU BİLİG

Rıza; Râzı olma, hoşnutluk, memnunluk. Rıza; Kulun Allah’tan Allah’ın da kulundan razı olma hali, kulluğun doruk noktasıdır. Bu makamda, hayır da müsavidir, şer de. Her şeyin faili Allah olduğu için artık itiraz kalkmıştır. Rıza; Kullukla Mümkündür.

Rıza; Hoşnut olmak uygunluk göstermek herhangi bir hükmü veya işi kalben hoş görüp kabul etmektir. Yüce Allah’ın her hükmüne ve her takdirine razı olmak bir kulluk görevidir. Rızanın karşıtı red etmek, itiraz etmektir. Bu ise Allah’a isyandır. Allah ise isyan edenleri sevmez.[2]

Rıza, tevekkülün kemalidir. Bundan dolayı tevekkül, teslim ve tefviz gibi

Rıza değerli bir makamdır. Allah'u Teâla kitab Kur'an-ı Kerîm’de:

Maide, 119: Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. Ve:

Tevbe 72: .. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.

Görüldüğü gibi Allah'u Teâla kendisinin kullarından razı olmasını, kullarının kendisinden razı olmasından daha büyük görmüş ve kendi rızasını onların rızasından önce zikretmiştir. Allah'a açılan en büyük kapı ve dünya cenneti demek olan rızâ, kulun kalbinin ilahi hüküm altında sükunet bulması, ızdırap ve sıkıntı duymamasıdır.

Nitekim İbrahim Hakkı Hazretleri:

“Hoştur bana senden gelen,

Ya hıl’at u yahut kefen,

Ya gonca gül yahut diken,

Lütfun da hoş, kahrın da hoş” demiştir.

Namazlarını vakitleri gelince hemen kılanlardan Allahü teâlâ râzı olur. Vakitlerinin sonlarında kılanları da affeder. (Eşi'at-ül-Leme'ât)

Demek ki Allah-ü Teâla kullarını affetmek için çeşitli güzel davranışlarda kendi rızasını yerleştirmiştir.

İbnu Müseyyeb anlatıyor: "Süheyb (radıyallahu anh) muhacir olarak Mekke'den yola çıktı. Kureyş'ten bazıları onu takibe başladılar. Bunun üzerine o da devesinden inerek sadağında ne kadar ok varsa hepsini çıkardı. Takipçilere:

-Allah'a kasem olsun oklarımın hepsini atıncaya kadar bana yetişemezsiniz. Sonra elimde durdukça kılıcımı kullanacağım. Eğer dilerseniz, size Mekke'de toprağa gömdüğüm malın yerini söyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest bırakın, yoluma devam edeyim, dedi. Takipçiler teklifini kabul ettiler. (O da sağ salim yoluna devam etti). Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına varınca şu ayet nazil oldu: İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini satın alır... (Bakara, 207). Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):

-Ebu Yahya'nın alış-verişi kârlı oldu, der ve ayeti tilavet buyurur. (Rezin'in ilavesidir. Bagâvi ve İbnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler)

Rıza; insan kalbinin, başa gelen hadiselerle sarsılmaması ve kaderin tecellileri karşısında huzur duyması ve diğer bir yaklaşımla başkalarının üzülüp müteessir oldukları, şaşırıp dehşete düştükleri olaylar karşısında gönül mekanizmasının sükûn ve itmi’nân içinde olmasıdır. Bu konuda diğer bir enfes yorum da şöyledir: Rıza, Allah’ın kaza, takdir ve muâmelelerinin, nefislerimize bakan yanlarıyla, acılık, sertlik ve anlaşılmazlıklarına katlanıp herşeyi gönül hoşnutluğuyla karşılamak demektir.

KISSA VE HİKAYELER

DÜNYANIN ŞARTLARINA RAZI OLMAK

* KUSURUMUZ NE KADAR ÇOKSA O KADAR KUSUR ARARIZ.

CENAP SEHABETTIN

Meymun b. Mihran diyor ki:

-Halife Ömer bin Abdülaziz bana ayda iki sefer yanına varıp kendisini görmemi emretmişti. Ben de bir defasında onu ziyarete vardığımda o beni sarayın külesinden gözetleyip uzaktan görmüştü. Bu yüzden sarayın kapısına varmadan beni içeri almalarını emrettiği için hiç beklemeden yanına girmiştim.

İçeri girince halifeyi bir minderde oturur buldum, gömleğini yamalıyordu. Kendisine selam verdim. Selamımı aldıktan sonra beni de yanına alarak oturduğu mindere oturdu. Arkasından devlet adamlarımızın, güvenlik kuvvetlerimizin, hapishanelerimizin durumunu sordu. Mahalli âdetlerimiz hakkında bilgi istedi. Daha sonra özellikle benim durumumu sordu.

Sorularına gerekli cevapları verdikten sonra, yerinden kalkmış gidiyordum. Giderken kendisine

-Ey müminlerin emiri, ailende az önce yaptığını gördüğüm işini yapacak biri yok mu? diye sordum. Bana şu cevabı verdi:

-Ya Meymun, dünyada nerede olursan oranın şartlarına razı olmalısın. Biz bu gün burada olduğumuz gibi, yarın da başka bir yerde olabiliriz.

Halifenin bu cevabı üzerine ayrılıp gittim…[3]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] BİLMEN Ömer Nasuhi, Büyük İslam İlmihali, Merve Yayın ve dağıtım İstanbul./498

[3] Tenbih-ül Gafilin, s:607

Hiç yorum yok: