20 Ağustos 2008 Çarşamba

KUR’AN’IN FAZİLETLERİ

KUR’AN’IN FAZİLETLERİ[1]

*SÖZÜN EN HAYIRLISI ALLAH (C.C.)’IN KİTABIDIR. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Kur’an-ı Kerim hem hakim hem sevgili olan Allah (c.c.) ‘ın kelamıdır. Kur’an-ı Kerim, her işte rızası aranan sevgili yüce Rabbimizin buyruğudur. Aşk ve muhabbete müptela olanlar sevgilinin mektubunun, sevenin kalbinde neler meydana getirdiğini iyi bilirler.

Namaz kılacak kadar Kur’an-ı Kerim’den bölümler ezberlenmesi her müslümana farzdır. Kur’an-ı Kerim’in hepsini ezberlemek ise farz-ı kifayedir. Allah korusun ortada bir tane bile Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezbere biri kalmamışsa o takdirde bütün müslümanlar günahkardır. Zerkeşi’nin Aliyyülkâri’den naklettiğine göre de; bir köy, kasaba ve şehirde Kur’an-ı Kerim ‘i okuyan (ezbere bilen) yoksa hepisi günahkar olur.[2]

Cenâb-ı Hakk' ın lutfettiği ikramların en büyüklerinden biri de insanı Kur'an'a muhatab kılmasıdır. Kur'an, kanayan ruhlara, yorgun gönüllere şifa ve teselli bahşedici ilahi hikmetler menbaıdır.

Gerçekten Kur'ân-ı Kerîm, kıyamete kadar beşeriyetin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kemâlât, hakikat ve esrarı muhtevi bulunmasıyla da muhteşem bir kılavuz hüviyetindedir. Bundan dolayı Kur'ân-ı Kerîm’le ünsiyyetin hayatımızda büyük bir yer işgal etmesi lazım gelmektedir.

Kur'ân-ı Kerîm’den layıkıyla istifadenin birinci şartı ona ihtiram ile yaklaşmaktır. Çünkü o ihtiram Kur'an'a atfedilen ehemmiyetin bir tezahürüdür. İslâm tarihinin asrı saadetten sonra en seviyeli devri olan Osmanlı’nın böyle bir Kur'an'a ihtiram bereketiyle vücuda gelmiş olduğu unutulmamalıdır. Gerçekten o devletin kurucusu Osman Gazi Hazretlerinin, Şeyh Edebalî hanesinde bir geceyi duvarda asılı Kur'an'a hürmetsizlik olacağı düşüncesiyle uykusuz geçirmiş olduğu pek yaygın bir tarihi rivayettir. Diğer taraftan ona abdestsiz el sürülmemesi hususundaki dini esas da ihtiramın vücub ve ehemmiyetini gösteren bir esastır.[3]

الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ

{ إِلَى صِرَاطِ لْعَزِيزِ الْحَمِيدِ {1 ا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ

Elif, Lam, Ra. Bu bir kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim, 1) Kur’an-ı Kerim, Rasulüllah’ın en büyük ve ebedi mucizesidir.

Peygamberimiz (S.A.V.)’in ifadesiyle:

Ey Ebu Zer, Allah’ın kitabından bir ayet öğrenmek için sabahleyin evinden çıkman, senin için yüz rekat namaz kılmandan daha hayırlıdır.

Muhakkak en efdaliniz Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.

Evladına Kur’an öğretene kıyamet günü Cennet’te tac giydirilir.

Sahabeden Ebu Musa el-Eşari, Salim Mevla Ebu Huzeyfe, Abdullah bin Kays, Ukbe bin Amir, Alkame bin Esved, Useyd bin Hudayr ve Hz. Ebubekir (R.A.) çok güzel Kur’an okurlardı.

Kur’an-ı Kerim’in güzel sesle ve tertil ile okunması müstehabdır. Ancak makam yapacağım derken manayı bozacak şekilde uzatma ve sesi titretmeler uygun görülmemiştir.

Kur’an okunduğu zaman O’nu dinleyiniz ve susunuz. Umulur ki, esirgenmiş olursunuz. (Araf 207) hükmü kesin olduğu için Kur’an okunurken dinlemek farzdır. Kur’an-ı Kerim kıraatını dinlerken son derece edepli, vakar içinde, laubalilikten uzak bulunmalı, huşu ve hudu içersinde göz yaşlarıyla dinlemelidir. Kur’an-ı Kerim amel etmek için okunmalıdır. Bu da O’nun çizdiği düsturlara uymak ve yaşayışını O’na uydurmakla olur.

KISSA VE HİKAYELER

FATİHA’NIN YARISI

*KUR’AN’LA KALPLERİNİZ BİRLEŞTİKÇE O’NU OKUYUNUZ. KALBEN O’NDAN AYRILDIĞINIZDA OKUMAYI BIRAKINIZ. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Hafız Munavi, şöyle bir vak'a nakleder:

Küçük bir çocuk hafızlığını ikmal etmiştir. Sabaha kadar Kur'an-ı Kerim'i hatmediyor, namazını kılıyor, ertesi gün de hocasının karşına çıkıyor; çıkıyor ama biraz da rengi-benzi sararmış olarak çıkıyor. Hocası maddi-manevi mürşit olabilecek durumda bir üstattır. Talabesinin bu halini diğer talebelerine soruyor. Onlar da:

-Üstadım, bu talabeniz sabaha kadar Kur'an-ı Kerim'i hatmedip duruyor ve tabii sabaha kadar gözüne uyku girmiyor, sabah olunca da kalkıp derse geliyor. diyorlar.

Üstad talebesinin Kur'an-ı Kerim'i böyle okumasını arzu etmediği için onu karşısına alır ve ona:

-Kur'an, indiği gibi okunmalıdır evladım, der, "Bugünden itibaren sen Kur'an'ı, şu ana kadar okuduğun gibi değil, onu okurken beni karşında farzet ve üstadına dersini iade ediyorsun gibi oku" tavsiyesinde bulunur.

Çocuk gider. O gece Kur'an-ı Kerim'i okur ve sabah üstadının huzuruna geldiğinde:

-Efendim, bu gece ancak Kur'an-ı Kerim'i yarısına kadar okuyabildim, der. Üstad:

-Pekala, sen bu gece de Kur'an-ı Kerim'i, doğrudan doğruya Resulu Ekrem(sav)'in huzurunda okuyor gibi oku, der.

Talebe, "Ben, kendisine Kur'an nazil olan zatın huzurundayım; doğru okumalıyım" heyecanıyla daha bir dikkatlice tilavet eder. Ve o gün üstadına, ancak Kur'an-ı Kerim'in dörtte birini okuyabildiğini belirtir. Üstadı da terakkiyi görünce, bir murşidin, muridinin dersini arttırması gibi:

-Sen şimdi de emin melek Cibril'in, Resulu Ekrem(sav)'e tebliğ ettiği anda dinliyor gibi Kur'an-ı Kerim'i oku, der. Talebe gelir:

-Vallahi üstadım, bugün ancak bir sure okuyabildim, der. Üstadı da:

-Evladım şimdi de onu, binlerce hicabın verasında bulunan Mevla-yı Muteal'in huzurunda okuyor gibi oku. Düşün ki, okuduğunu Allah(cc) dinliyor, senin için indirdiği kelamını seninle mukabele ediyor.

Talebesi ertesi gün ağlayarak üstadının karşısına gelir:

-Üstadım, 'elhamdü lillahi rabbi'l-alemin'de idim, 'maliki yevmi'd-din'e kadar geldim, 'iyyake na'büdü' demeye bir türlü dilim varmadı. Çünkü bunun manası, 'SADECE SANA KULLUK YAPARIM', halbuki ben o kadar çok şeye kulluk yapıyorum ve o kadar çok şey karşısında serfuri ediyorum ki (bas eğme, itaat etme), O'nu karşımda hazır ve nazır mülahazaya alınca 'iyyake na'büdü'yü aşamadım" der.

Bizim en büyük problemimiz, okuduğumuz Kur'an'ın gırtlaktan aşağıya inmemesidir.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] KANDEHLEVİ M.Zekeriyya, Müslüman Şahsiyeti, Altınoluk, İstanbul 1997./364

[3] ERGÜL Dr. Adem, Kalbî Hayat, Altınoluk 2000./38

Hiç yorum yok: