21 Ağustos 2008 Perşembe

ÖDÜNÇ VERMEK

ÖDÜNÇ VERMEK[1]

* BORÇ, DİPSİZ BİR DENİZDİR. CARLYLE

Karz; Borç, kredi, ödünç, anlamlarındadır. Altın, gümüş, nakit para ve mislî olan şeyleri başkasına ödünç vermek anlamında bir İslâm hukuku terimidir. Hanefîler dışında diğer mezhepler selem akdi yapılan tüm malların karz olarak verilebileceğini söylerler.

Karzın rüknü icap ve kabuldür. Ödünç verenin bağışlamaya ehil olması gerekir. Baba, vasî ve mümeyyiz küçükler, temsil ettikleri kimsenin malını bağışlayamadıkları gibi, ödünç vermeye de ehil değildirler. Akdin tamamlanması için, ödünç verilecek şeyin karşı tarafa teslim edilmiş olması gerekir.

Hanefîlerin meşhur görüşüne göre, ödünç vermenin menfaat celbeden bir tarzda olmaması gerekir. Ancak ödünç verenin yararlanması, akit sırasında şart koşmaksızın ve bu konuda örf de bulunmaksızın olmuşsa bunda bir sakınca yoktur. Meselâ, ödünç alan kimse, parayı geri verirken ilâve yapsa veya teşekkür olarak evini tercihen ödünç para verene satsa, bunda bir sakınca bulunmaz.

İslâm'da karz yoluyla kısa va'deli ve küçük kredileri temin etmek mümkün olabilir. Bu, akrabalık, dostluk, karşılıklı yardımlaşma, karşılığını âhirette alma, ileride kendisi de benzer ekonomik sıkıntıya düşerse destek hazırlama gibi düşüncelerle yapılabilir.

Kısa vadeli ihtiyaçların esnaf, tüccar ve komşularla hısım akraba arasında çözümlenmesi ve bundan bir yarar beklenmemesi en güzel ve kalıcı bir çözümdür. Bu yolla fertler birbirine yaklaşır, iyilik duyguları güçlenir, ayrıca taraflar sürekli olarak karz-ı hasen sevâbına nâil olurlar.

İslâm'da uzun va'deli ve büyük krediler için kâr ortaklığı esası getirilmiştir. Çünkü bir yarar olmaksızın insanların birbirlerine yardımcı olmaları süreklilik arzetmez. Özellikle kredinin miktarı büyüdükçe, bunu karz-ı hasen ölçüleri içinde çözmek mümkün olmaz. Krediye ihtiyacı olan iş adamı dürüst çalışır, ortaklarını gerçek mal varlığına hissedar yapar ve gerçek kârı paylaşmaya, ya da ortakların anaparalarına eklemeye razı olursa, kredi problemine çözüm yolu bulmak kolaylaşabilir.[2]

KARZ-I HASEN: Güzel ödünç. Dinin emirlerine uygun ödünç vermedir. Faizsiz ve bir menfaat beklemeksizin verilen ödünce “karz-ı hasen” denir. “Güzel ödünç” demektir.

Bir kimsenin nakit para, ölçülebilir, tartılabilir ve sayılabilir bir malı, benzerini mislini almak üzere bir şahsa vermesidir. Söz edilen bu mallardaki ortak özellik misliyattan olmaları yani her zaman benzerlerinin bulunabilme hususiyetine sahip olmalarıdır.

Hiçbir maddi çıkar düşüncesi gözetmeksizin sırf Allah'ın rızasını kazanmak ve din kardeşinin sıkıntısını gidermek amacıyla karşılıksız borç vermeye karzî hasen denir. "hasen" sıfatıyla nitelenmesi amacındaki ruh yüceliğinden ileri gelmektedir.

KISSA VE HİKAYELER

OTUZ ALTIN

* NE BORÇLU, NE DE ALACAKLI OL; YOKSA HEM PARANI, HEM DE ARKADAŞINI KAYBEDERSİN. SHAKESPEARE

Hammad... Bir zamanlar Bağdat'ın en zenginlerindendi. Dünyalık adına nesi var nesi yoksa dağıttı... ve Bağdat'ın en fakiri oldu.

Bir gün kapısını çalarlar. Evde değildir, bir müddet beklerler. Tamam sonra geliriz diye ayrılmak üzere idiler ki gelir. Elinde yiyecekler vardır. Sofraya otururlar. Yemek esnasında içeriye o ana kadar görmedikleri yabancı biri gelir bir şey söylemeden Hammad'a otuz altın uzatır. Hammad'ın rengi gider, sarsılır ve:

-Almam!

-Alacaksın.

Yabancı adam o kadar ısrar eder ki, Hammad almayacağı konusunda herkesin duyacağı şekilde yemin eder. O anda bir kadın seslenir:

-Bakın siz şunun yaptığına ! Bugün bu yediklerinizi alabilmek için, başımdan başörtümü aldı, pazara gitti sattı, yiyecek aldı. Şimdi de verilen parayı o kadar ısrara karşın kabul etmiyor, bir de üstelik almam diye yemin ediyor.

Sessizlik.... Kadına hiç kimse cevap vermez... Sessizliğin ve sıkıntının hakim olduğu bir ortamda lokmalar boğazlardan aşağı yuvarlanır yuvarlanabildiği kadar. Sonunda içlerinden bir dayanamaz ve sorar:

-Hem böyle bir ihtiyaç içindesin, hem de sana verilen otuz altını kabul etmiyorsun. Söyleyebilir misin neden?

-Hanımımın başörtüsünü pazara götürüp satmak için dolaşırken bir ses duydum

-"Bu işi bizim için yapıyorsun! Karşılığı sana tez ulaşır!" Eve dönüp o adamın bana otuz altını getirdiğini görünce, anladım ki, karşılığı geliyor. Onun için kabul etmedim.

Aman! Aman! Dikkat! Dikkatli ol, bir iş yaptın da karşılık bekleme. Karşılık beklemek bir yana, karşılık ister gibi de durma.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] İnternet- İslam Ansiklopedisi- Hamdi DÖNDÜREN

Hiç yorum yok: