22 Ağustos 2008 Cuma

TEFEKKÜR ETMEK

TEFEKKÜR ETMEK[1]

* İŞLERİNİZİ ERTELEMEKTEN KAÇININIZ. ÇÜNKÜ BİR DE BAKARSINIZ, ÖLÜM ÂNİDEN GELEBİLİR. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Tefekkür, Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varmadır. İbret alacak ve faydalanacak şekilde derin düşünmedir. Allahü teâlânın sıfatlarını ve nîmetlerini düşünmektir. Tefekkürün zıddı, fikirsizlik ve düşüncesizlik demektir.

Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir. İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur. Âlemdeki kusursuz nizâmı, yaratılışın gâyesini, verilen nimet ve güzellikleri, dünyânın geçiciliğini, gece ve gündüzün peş peşe gelişini düşünen bir insan, kalben derinleşir, kemâle doğru adım atar ve Allâh Teâlâ’nın azametini daha iyi idrak eder.

İki kişi Hazreti Âîşe (r.anha)’ı ziyaret etmişler. Onlardan biri:

-Hazreti Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem’de gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız? deyince, Hz. Âîşe (r.anha) şöyle demiştir:

Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hazreti Bilâl Radıyallahü anh :

-Ya Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir? deyince, O:

-Bu gece Yüce Allah bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır, dedi ve ayeti okudu:

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ {190}

Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır. (Âl-i İmrân, 190)

Ondan sonra Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem:

-Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere yazıklar olsun, dedi.

Kur'an-ı Kerîm’in bir çok Ayet-i Kerimesinde insan oğlunun tefekkür etmesi emredilir. Yukarıdaki Ayet-i Kerime'den sonra gelen ayet-i Kerimede de Yüce Mevlâmız şöyle buyurmaktadır:

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ {191{

Onlar (o selîm akıl sâhipleri öyle insanlardır ki) ayakta iken, otururken, yanları üstünde (yatar) iken (hep) Allah'ı hatırlayıp anarlar ve göklerin, yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. (Bu tefekkür edenler şöyle derler;) "Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen (bundan) pâk ve münezzehsin. Bizi ateşin azâbından koru. (Âl-i İmrân , 191)

Denir ki:

-Eğer bir kimse gökteki yıldızlara nazar ederek onların harikuladeliği ve Allah’ın kudreti hakkında düşünür ve bu sırada da, yukarıdaki ayetin son kısmı olan:

رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ {191}

Ya Rabbi, sen bunları boş yere yaratmadın. Sen bundan münezzeh ve berisin. Bizi ateşin azabından koru!...” mealindeki ayeti okursa, gökteki yıldızlar adedince kendisine sevap yazılır.

İşte biz tefekkür eden bir kavim (topluluk) için âyetleri (delilleri) böyle açıklarız. (A'râf , 24)

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

Varlıklardaki nizâmı tefekkür ederek Allahü teâlâya îmân ediniz. (Berîka)

Allâh’ın yarattıkları üzerinde tefekkür edin, fakat zâtı üzerinde düşünmeyin. Zîrâ siz, O’nun kadrini (lâyık olduğu şekilde) aslâ takdîr edemezsiniz. (Deylemî, II, 56) Ancak, Allâh’ın zâtı hâriç sıfatları, fiilleri ve yaratıkları hakkında tefekkürü elden bırakmamak gerekmektedir.

İmâm Şafiî de: "Herhangi bir konuda hüküm çıkarırken, tefekkürden faydalanın" diyerek, tefekkürün usûl ilmindeki önemine işâret buyurmuştur. (Gazzâli, İhya, Beyrut, t.y. IV, 423 vd.)

KISSA VE HİKAYELER

TEFEKKÜR

Halk dilinde İbrahim Edhem diye meşhur olan bu büyük mâneviyat adamı, bir gün gemiye biner, bir köşede oturup tefekküre dalar. Meydana gelen fırtınayı geminin batma tehlikesini hiç de merak etmez. Yolcular ise aniden çıkan fırtına yüzünden bağrışırken içlerinden biri, İbrahim Edhem'in gemide bulunduğunu, duâ etmesini teklif eder. Hep birlikte yalvarırlar. O da ellerini kaldırıp şöyle dua eder:

-Yâ Rab, büyük kudretini gösterdin, ikaz olduk; şimdi de geniş merhametini göster de irşad olalım! Aniden bulutlar çekilir, fırtına diner, güneş geminin, üzerinde bayram havası estirir. Herkes eski Belh Sultanının gerçekten gönül sultanı haline geldiğini açıkça söylemekten kendini alamaz.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

Hiç yorum yok: