21 Ağustos 2008 Perşembe

ÖRTÜNMEK

ÖRTÜNMEK[1]

* KADIN AVRETTİR, ÖRTÜNMESİ GEREKLİDİR. SOKAĞA ÇIKINCA ŞEYTAN ONU DAHA CAZİP GÖSTERİR. (HADİS-İ ŞERİF)

Tesettür; Örtünme, kapanıp gizlenme, islâmi ölçüler içinde örtünmektir. Kadınların ve erkeklerin başkasına, namahremlere vücutlarının haram kısımlarını örtüp göstermemeleridir. Kadın için erkekten kaçma, erkeğe açık görünmeme durumudur.[2]

Her müslüman için avret mahallerini örtecek, kendisini sıcaktan, soğuktan koruyacak miktar elbise giymek farzdır. Bu elbisenin etekleri, erkeklerde bacaklarının yarısına kadar; kadınlarda ayakların üstlerine kadar uzamalıdır. Kolları da parmak uçlarına kadar uzun bulunmalıdır.[3]

Örtünmekten maksat avret yerlerini hem görünmeyecek ve hem de vücut hatları belli olmayacak şekilde kapatmaktır. Teni gösteren şeffaf elbise, vücut hatlarını belli eden dar elbiseler, vücudun cazip kısımlarını açık bırakan yırtmaçlı etekler v.s. örtü değildir. Böyle kıyafetler uzuvları cazip gösterir ve örtünmenin gayesine ters düşer.

Hanefî fıkhında, ille belli bir kıyafet olacak, ille belli bir renk olacak diye şart yoktur. Muhtelif şekillerde olabilir. Çarşaf olur, harmânî olur, abâye olur, bol manto olur. Daha başka şekiller olur, bol şalvar olur. Mühim olan vücudun hatlarının belli olmaması ve kumaştan öbür tarafının görünmemesi. Öbür tarafı göründü mü, içi belli oldu mu, kalın kumaş olsa bile olmaz!

Bu iki şarta dikkat ederek, vücudun hatları belli olmayacak ve içi görünmeyecek tarzda; kadınlar için yüz ve eller, ayaklar hariç her tarafın örtülmesi lâzım gelir. Naylon çorap, altı göründüğü için tesettür değildir. O çorabın göründüğü her yerde, vücudu görünüyor demektir. Tesettür olmamış oluyor.

Zâten de, o çorabı giydiği zaman, giymediğinden daha da cazib olduğunu cümle cihan halkı biliyor. Çorapçılar da reklam yaptırırken bu hususu öne çıkarıyorlar. O bakımdan, böyle öbür tarafı görünen naylon çorap tesettür olmaz; güzelce örtünmesi lâzım!

Zira örtünmenin gayesi başkalarının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan isteklerden korumaktır. İnsandaki edeb ve haya duygusu örtünmeyi gerektirir. Örtünmede asıl gaye Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak olmalıdır.

Buna mukabil kadın evinde, en güzel elbisesini bilhassa kocasının beğendiği elbisesini giyerek geliş saatinde güler bir yüzle karşılamalı, hatırını sormalı, güzel haberler vererek yorgunluğunu gidermeli, çok mesut olduğunu hem fiilen hem de lisanen anlatmalıdır. Bilhassa yemek sofrasını tertipli kurmalı, hangi yemeklerden hoşlanıyorsa

KISSA VE HİKAYELER

BUNUNLA DA BAŞINI ÖRT

* ELBET SEFİL OLURSA KADIN, ALÇALIR BEŞER. TEVFİK FİKRET

İmran ibni Husayn (radıy'allâhu anh) anlatıyor:

Resûlullah'ın (sall'allâhu aleyhı ve sellem) nezdinde benim bir kıymet ve değerim vardı. Bir gün bana:

-Sen bizim sevdiğimiz ve yanımızda mevki sahibi olan adamımızsın. İstersen gel, kızım Fâtıma'nın ziyâretine beraber gidelim, buyurdu. Ben de:

-Anam-babam sana fedâ olsun, dedim ve beraberce Fâtıma'nın kapısına gittik. Resûlullah (s.a.v.) kapıyı çaldı, selâm verdi ve içeri girmek için Hz. Fâtıma'dan izin istedi. Hz. Fâtıma:

-Buyur, dedi. Resûlullah Efendimiz:

-Arkadaşım da var, deyince, Hz. Fâtıma:

-Kimdir? diye sordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz:

-İmran'dır, buyurdu. Bunun üzerine Hz. Fâtıma:

-Seni hak peygamber olarak gönderen Allâh'a yemin ederim ki, sırtımda bir abadan başka bir elbisem yoktur, dedi. Resûlullah Efendimiz ona, eliyle işâret ederek:

-Onu şöyle şöyle vücûduna dola, buyurdu. Hz. Fâtıma:

-Hadi vücûdumu onunla kapadım, başım ne olacak? dedi. Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz, yanında bulunan eski bir şal parçasını ona verdi ve:

-Bununla da başını ört, buyurdu. Bundan sonra Hz. Fâtıma müsâade etti ve içeri girdik.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

[3] BİLMEN Ömer Nasuhi, Büyük İslam İlmihali, Merve Yayın ve dağıtım İstanbul.

Hiç yorum yok: