24 Ağustos 2008 Pazar

ZAMANI DEĞERLENDİRMEK

ZAMANI DEĞERLENDİRMEK[1]

*ÜÇ SABAH ERKEN KALKAN BİR GÜN KAZANIR. ATASÖZÜ

Zaman; Dönem, devir, vakit, gün, an, süre, mühlet, mevsim anlamlarındadır. Yaşadığımız devire de zaman denir. Meydana gelen olayları sıralamaya yarayan başsız ve sonsuz mücerret kavramdır. Bir iş veya oluşun, bir eylemin içinde geçmekte olduğu, geçtiği veya geçeceği süredir. Belirlenmiş, tesbit edilmiş an demektir.[2]

İnsanlar için hayatı takdir eden Yüce Mevlâ onları bu dünyada belli zaman dilimleri içersinde yaratmıştır. Yaşadıkları zamanda da hayatlarını Allah’ın emirleri doğrultusunda geçirmeleri gerektiğini bildirmiştir. Bu konuda Kur'an-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır:

فَالِقُ الإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا...{96}

O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır...( Enam 96)

Zamanın değerlendirilmesiyle ilgili olarak Peygamber Efendimiz aleyhisselam şöyle buyurmuştur:

Ve entüm fî memerril-leyli ven-nehâr Siz gündüzün ve gecenin akıp gittiği bir manzara içindesiniz, bir mekân içindesiniz. Gündüz ve gece sanki nehir gibi akıp gidiyor, onun akış yolu üzerindesiniz.

Yâni ömürler geçicidir, zaman akıp gidiyor. Siz bu dünyada devamlı kalmayacaksınız. Belirli ömürleriniz var. Seksen yıl, yirmi yıl, v.s. gibi tesbit edilmiş. Gece gündüz bunları eksiltiyor. Gecenin gündüzün aktığı, gittikçe eksilen ve seneleri sayılı ömürler ile yaşıyoruz bu dünyada.

Çok ümitli iken, çok yaşayacağımızı sanarken, neşe dolu iken, ileriye dönük bir sürü emellerimiz, umutlarımız varken, ölüm birden bire geliverir. Ölüm birden geldiğine göre, insanın ölüme hazırlıklı olması lâzım! Ölüme hazırlığın sanatı, mesleği, yolu tasavvuftur. Tasavvuf erbabı ölümü, ahireti düşündüğü için, daima ölüme hazırlıklıdır. Ölüveririm diye abdestli gezer dâimâ. Üzerine kul hakkı almaz, borçlarını öder. Namazlarını, ibadetlerini vaktinde edâ eder. Haccını, umresini zamanında yapar. Kur'an-ı Kerim'ini okur, tesbihini çeker. Zikrini yapar, imanını tazeler. Böylece vaktini en iyi şekilde değerlendirir.

Herkes, cemiyet içindeki yeri ve ödevi ne ise onu en iyi bir şekilde yapmaya çalışmalıdır. Topluca ilerlemek ve yükselmenin tek çıkar yolu budur.

İdealist kişi kendisini yetkili ve kaliteli bir eleman olarak yetiştirmelidir. Bu özel bir mesele olduğu kadar bir cemiyet görevi ve borcudur.

Fakat bir çok insan çalışma düzenine alışmış ve ruhen onu benimsemiş değildir. Üstelik onun çalışma yolları üzerinde bir çok engeller de sıralanmıştır. Bu engelleri aşmak için bir kısım tedbirler almalıdır.

ÇALIŞMA ORTAMINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

*Çalışma odası mümkün olduğunca fazla sıcak ve ya soğuk olmamalı, havalandırılmalı ve sessiz olmalıdır.

*Çalışma masası ve yüksekliği çalışan kişinin boyuna uygun olmalıdır.

*Ders çalışırken müzik dinlenmemelidir.

*Ders çalışma ortamında, dikkatin dağılmasına yol açacak resim, afiş gibi materyaller olmamalıdır,

*Çalışmaya başlamadan önce, çalışma sırasında gerekli olacak bütün malzemenin el altında bulunması, dikkatin dağılmaması açısından önemlidir.

KISSA VE HİKAYELER

CENNET TEMİZLERİN YERİDİR

* HAVAİ BOŞ ŞEYLERLE ZAMAN GEÇİRMEK İSE; ZAMAN ÖLDÜRMEK DEĞİL KATLETMEKTİR. YANİ CİNAYET. KÜRŞAT EMİN YETER

Balçığa bulanmış bir kimse, ters talihine canı sıkılarak, şaşkınlıkla bir mescide girmek istedi. Mescidin yanında bulunan birisi onu menetti:

- Hey Allâh’tan bul!. Öyle temiz bir yere, böyle berbat bir elbise ile girilir mi? Dedi.

Onun girmek, bunun bırakmamak istemesi dikkatimi celbetti. Derhal cenneti aklına getirdim. Kendi kendime:

-Yüce cennet temizdir, temizlerin yeridir. Orayı temizler ümit edebilir. Günah çamuruna bulanmış olanların orada ne işi var? dedim.

Ecel senin istek elini henüz bağlamamıştır: Böyle olunca durma, Cenâb-ı Hakk’in dergâhına el kaldır!.

Ey günah yapmış da uyumuş kimse; uyan, kalk! Günahından özür dileyerek gözyaşları dök.

Günahlarından dolayı çaresiz olarak yüzünden suyu dökülecektir. Öteki Dünya’da dökülmeden ise, burada bu toprak üzerine dök!.[3]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

[3] Bostan’dan

Hiç yorum yok: