28 Ağustos 2008 Perşembe

ALDATMAK

ALDATMAK[1]

*DEHANIN YÜZDE BİRİ İLHAM, YÜZDE DOKSAN DOKUZU TERDİR. THOMAS ALVA EDİSON

Aldatmak; Kandırmak, yanıltmak maksadıyla yapılan düzen, oyun, desise, dolap, hile; sahtekârlık, hud'a, yalancılık, düzenbazlık anlamlarındadır. Aldanmak; yanılmaktır. İnsan başka insanlar tarafından aldatılabilir. Aldatmak iyi bir şey değildir. Akıllı insan da ancak bir sefer aldatılabilir. Çıkar sağlamak için değerli bir şeye değersiz bir şey katma da aldatmaya girer.[2]

Hile, İnsanları aldatmaktır. Hile, gerçeği gizlemek veya ol­mayanı varmış gibi göstermekle olur. Bir menfaati celbetmek için gerçek dışı söz sarfetmek hiledir, aldatmadır.

Bir malın kusurunu bile bile gizlemek hiledir. Bir malda ol­mayan bir özelliği sırf beğendirmek için varmış gibi göster­mek hiledir, sahtekarlıktır, günahtır, haramdır.

Hilekarlar için Allah Teala Kur'an'da onlara "yazıklar ol­sun! Vay hallerine" diyor. Buyuruyor ki:

İnsanlar­dan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tartaklarında ise, noksan yapan hilekarlara yazıklar olsun! (Mutaffifin, 1-3)

Müslüman içi ve dışı bir olan insandır. Diğer insanlara farklı davranıp onları aldatmaz. Hilekarlar için Resulüllah’ın Sallallahü Aleyhi ve Sellem’inde bir sözü var. Buyuruyorlar ki:

...Bize hile yapan bizden değildir. (Kütüb-i Sitte, 17/258)

Hîle ile rızık artmaz. Malın bereketini giderir. Hîle ile azar azar biriktirilen şeyler, ansızın gelen bir felâketle, birden bire giderek geride yalnız günâhları kalır.

Her san'atta hîle yapmamak farzdır. Çürük iş yapmak ve gizlemek haramdır. (Muhammed Gazâlî)

Aldatmak, ölçüde, tartıda, sözde, işte, bir bakışta, sahte bir tebessümde, elhasıl bütün ilişkilerde gerçeği büyük bir usta­lıkla gizlemekle olur. Böylesi hilekar kimselere yazıklar ol­sun. Foyaları ortaya çıkmazsa ahirette, çıkarsa hem dünya­da hem ahirette rezil olurlar.

KISSA VE HİKAYELER

YÜZ ALTIN

*KURNAZLIKLARIN EN İNCESİ, BİZE KURULAN TUZAKLARA DÜŞER GİBİ GÖRÜNMEYİ İYİ BİLMEKTİR. LA ROCHEFOUCAULD

Bir tüccar sahrada bir yerden bir yere giderken, içinde 800 altın olan, altın torbası heybeden düşer kaybolur. Aramalara rağmen bulamaz. Şu özellikte torba kaybolmuştur, bulup getirene 100 altın hediye vereceğim diye ilan eder.

Salih bir genç bu torbayı bulur. Özel dikilmiş torbayı hiç açmadan tüccara götürür verir ve 100 altın hediyesini bekler. Tüccar kendi elleriyle diktiği torbanın hiç açılmadığını görür, kendi elleriyle dikişleri çözer ve içindeki altınları saymaya başlar. Tam tamına 800 altın, yani kaybettiği gibi tam olduğunu görür. Ama bu arada 100 altın hediyeyi vermemek için fesatlık düşünür, gence der ki, tamam sen gidebilirsin. Genç, 100 altın hediyemi versenize der. Tüccar der ki, bu kesenin içinde 900 altın vardı, şimdi ise 800 altın var, yani sen 100 altınını içinden zaten almışsın.

Genç, ben içinde altın olduğunu dahi bilmiyordum, hiç açmadan olduğu gibi size getirdim dediyse de tüccar kabul etmez, sen 100 altını almışsın, daha başka şey vermem der.

Genç, Kadı’ya gider olayı anlatır, kendisine hırsızlık ithamında bulunduğu için davacı olduğunu söyler. Kadı, tüccarı söz konusu torbayla beraber yanına gelmesi için çağırtır.

Tüccar gelir. Kadı’nın, olayı anlat demesi üzerine, gence yalan söylediği gibi, Kadı’ya da yine aynı şekilde anlatır. Torba da önceden 900 altın bulunduğunu, şimdi ise 800 altın olduğunu, dolayısıyla gencin içinden 100 altını almış olduğunu söyler.

Kadı, tüccara, Genç torbayı açılmamış şekilde mi sana getirdi? Senin diktiğin şekilde mi dikili idi? diye sorunca, tüccar, Evet, özel dikmiştim, bu orijinallik bozulmamıştı, kendi ellerimle açtım der.

Bunun üzerine Kadı, kararını şöyle açıklar:

Gencin ve tüccarın beyanlarından, bulunan torbanın tüccarın kaybettiği torba olmadığı, gencin bulduğu torbanın başkasına ait bir torba olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla torbanın içindeki 800 altınla gence iade edilmesine, ikinci bir iddia sahibi çıkana kadar gençte kalmasına, böyle birisi çıkmazsa torbanın gence verilmesine karar verilmiştir.

Tüccar kıpkırmızı olur ve Kadı efendi, suçlu benim, olay gencin anlattığı gibiydi, 100 altını vermemek için şeytana uyup bu fesatlığı yaptım, yalan söyledim der.

Tüccarın itirafı üzerine Kadı son kararını açıkladı:

Torbadaki 800 altının gence verilmesine karar verilmiştir. Bunun 100 altını vaat edilen hediyedir. 700 altını da, kendisine yapılan iftira ve hırsızlık ithamından dolayı tazminattır.

Torba salih gence teslim edilir. Fakat genç, ben hakkımdan vazgeçiyorum, hediyemi alsam yeter der.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: