28 Ağustos 2008 Perşembe

AYIP ARAŞTIRMAK

AYIP ARAŞTIRMAK[1]

*BİRİNİN AYIBINA GÜLEN, AYNI AYIBI İŞLEMEDİKÇE ÖLMEZ. (HADİS-İ ŞERİF)

Ayıp: Kusur, leke ve utanılacak şeydir. Noksan, hata, eksik, müstehcen şeylerdir. Toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanç verici durum veya davranışlara da ayıp şeyler denir. Uygunsuz terbiye ve nezaket harici, kötü utanç verici şeylerdir. Yapılan bir davranışın veya söylenen bir sözün, çirkin, kötü, yakışıksız olduğunu söylemektir.[2]

Ayıplanmaktan korkmak, kalb hastalıklarındandır, insanların kötülemelerine, çekiştirmelerine, ayıplamalarına üzülmektir.

Her kim bir müslüman kardeşinin ayıplarını, kusurlarını, kimsenin görmesini ve işitmesini istemediği şeylerini örterse, Allahü teâlâ da kıyâmet gününde onun ayıplarını örter. Her kim müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse, Allahü teâlâ da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır ve bu sûretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. (Müslim)

Kendisinde gördüğün bir ayıpdan dolayı, müslüman kardeşini kötüleme. Olur ki, aynı hataya sen de düşersin ve ondan da kötü olursun. (Ebû Câfer bin Sinân)

Ebû Tâlib, Hazreti Ali Keramellahü veche efendimizin babasıdır. Resûlullahın amcasıdır. Resûlullahın Peygamber olduğunu biliyordu. İnsanların kötüleyeceklerinden korkarak ve ayıplayacaklarını düşünerek, îman etmedi.

Ebû Tâlib ölüm döşeğinde iken, Resûlullah onun yanına gelerek:

-Ey amcam! Sana şefaat edebilmekliğim için, lâ ilâhe illallah söyle, buyurdu. Cevabında:

-Ey kardeşimin oğlu, doğru söylediğini biliyorum. Lâkin ölüm korkusu ile îmana geldi denilmesini istemem, dedi. Beydâvî tefsîrinde, Kasas sûresinin (Sevdiklerini hidâyete getirmek senin elinde değildir) meâlindeki, ellialtıncı âyet-i kerimesinin bu zaman indiği bildirilmiştir. Bir rivayete göre, Kureyş kâfirlerinin ileri gelenleri, Ebû Tâlibin yanına geldiler. Sen, bizim emîrimizsin, sözlerin başımızın üzerindedir. Fakat, senden sonra, Muhammed (s.a.v.) ile aramızda düşmanlığın devam edeceğinden korkuyoruz. Ona söyle! Dînimizi kötülemesin, dediler. Ebû Tâlib, Resûlullahı yanına çağırdı. İşittiklerini söyledi. Resûlullahın, onlar ile sulh yapmayacağını anlayınca, müslüman olacağı anlaşılacak bazı şeyler söyledi. Bunları işitince, amcasının îman etmesini istedi. (İşitenler bana dil uzatacaklarından korkmasaydım, îman ederdim. Seni sevindirirdim) dedi. Öleceği zaman, bir şeyler söyledi. Bunları işitebilmek için, Abdullah ibni Abbâs yanına yaklaştı. Îman ettiğini bildiriyor dedi. Ebû Tâlibin îman ettiği şüphelidir. Ehl-i sünnet âlimlerine göre, îman etmedi. Hz. Ali, Resûlullaha gelerek, dalâlette olan amcan öldü dedikte, Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Selem:

-Yıka, kefen içine sar ve defnet! Men olununcaya kadar onun için duâ ederiz, buyurdu. Birkaç gün evinden çıkmayarak, onun için çok duâ etti. Ashâb-ı Kirâmdan bazıları bunu işitince, onlar da, kâfir olarak ölmüş olan akrabâları için duâ etmeye başladılar. Bunun üzerine:

Peygamber ve îman edenler, akrabâları olsalar da, müşrikler için istiğfâr etmemelidirler, (Tevbe, 114) meâlindeki âyet-i kerimesi nâzil oldu. Bir hadis-i Şerifte:

Kıyâmet günü, kâfirlerden azâbı en hafif olanı, Ebû Tâlibdir. Ayaklarında ateşten nalın olacak, bunların sıcaklığından dimâğı kaynayacaktır, buyuruldu.

İnsanların kötülemelerinden ve ayıplamalarından korkmaya karşı ilâç olarak şöyle düşünmelidir: Kötülemeleri doğru ise, ayıplarımı bana bildirmiş oluyorlar. Bunları yapmamaya karar verdim demeli, böyle kötülemelerden ferahlık duymalıdır. Onlara teşekkür etmelidir.

KISSA VE HİKAYELER

ETME BULMA DÜNYASI

*KENDİSİNİ PEK ÇOK SEVEN, ÇEVRESİNDE PEK AZ SEVİLİR. C. ŞAHABETTİN

Müezzinlikten imamlığa yükselen biri akşam namazını kıldırırken, Kevser sûre­sini okur. Ama sûrenin üçüncü âyetini bir türlü söylemez. Takılmıştır. Ikınır, sıkınır, aklına gelmez. İmamı, çok önceden tanıyan cemaatten bir adam; dudak büker ve güler:

-Çantadan yetişen imam böyle güdük olur. En kolay sûrenin tümünü okuyamaz, deyip ayıplar.

Aradan yıllar geçer. Bir dost toplantı­sında gülen adam, akşam namazını kıldır­mak için imam olur. O da «Inna a'tayna...» diye başlar. Ama bir türlü, çok iyi bildiği, o âna değin binlerce kez okuduğu kolay sûrenin üçüncü âyetini bir türlü söyleye­mez. O zaman müezzinlikten imamlığa yük­selen kişi gelir gözünün önüne. Namazın sonunda şöyle dua eder.

-Allahım! Sevgili Elçin, Büyük însan Hazreti Muhammed; çok doğru söylemiş. Su­çumu bağışla. Bir daha kimsenin ayıbına gülmeyeceğim.[3]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008

[2] Sözlük manaları

[3] İslamlık’ta iyi huy, Şevket Bilgisel, Emekli öğretmen, Dergah Yayınları, 1976, İstanbul

Hiç yorum yok: