21 Ağustos 2008 Perşembe

NEFSİ TERBİYE ETMEK

NEFSİ TERBİYE ETMEK[1]

*ALLAH YANINDA İNSANLARIN HAYIRLISI OL, NEFSİN YANINDA İNSANLARIN EN ŞERLİSİ OL. İNSANLARIN YANINDA ONLARDAN BİRİ GİBİ OL. (HZ.ALİ)

Nefis; Dünya imtihanında aşılması gereken en büyük engellerden biridir. Ebedi saadet ve selametin en temel şartlarından biri, nefsi, salih amellere medar olabilecek bir kıvama ulaştırabilmektir. Böyle bir gayeden mahrum olan nefis, azgın bir at gibidir. Azgın bir at, sahibini hedefine ulaştırmak yerine, uçurumdan yuvarlayarak onun helakine sebep olur. Fakat bir binek atı iyi terbiye edilip, güzelce gemlenmişse, sahibini en tehlikeli yollardan bile selametle taşıyıp götürür.

Hakikaten nefis, mahlukat içersinde insanı hem mükerrem bir mevkiye yüceltebilen, hem de bunun zıddı olarak aşağıların aşağısına düşürebilen, iki yönlü bir vasıtadır.

İnsan nefis engeline rağmen kötü ahlaktan kurtulup terbiye edildiği takdirde, melekleri bile geçebilir. Nefis, kendisine karşı girişilen mücâhede ile ölmez, ancak kontrol altına alınabilir.

Nefisin tabiatı, huyu tembellik­tir. Şehvet sevmektir. Sana da, onu bu sıfatlardan düzeltmen ve yola getirmen emrolunmuştur. Bu halleri kişi, kimi zaman ona kızarak, kimi lütufla, yumuşak davranarak, onu okşamakla, kimi fiille, kimi sözle başarır. Çünkü nefisin tabiatı öyle yaratılmıştır ki, eğer bir işte kendi hayrını görmese onu istemez. Hayrını görürse, zahmeti de olsa zahmete sa­bır gösterir. Lâkin gönlün en büyük şeddi, cehalet ve gaflettir. Bundan ötürü onu uyku­dan uyandırmalıyız! Bundan ötürü Hak Teâlâ Hazretleri şöyle bu­yurmuştur:

وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ {55}

Nefisinize öğütte bulunu ki, mümin olanlara öğüt, fayda verir. (Zâriyât, 55)

Böylece kendimize önce öğütte bu­lunup, ondan sonra azarlamalıyız. Kâmil anlamda kulluğun gerçekleşmesi için nefis terbiye ve tezkiyesi şarttır. Hattâ denebilir ki, kulluğun önündeki engel, nefsin günahı ve kötülüğüdür.

Kulun hidayete ulaşması; nefisle mücahedesiyle doğru orantılıdır:

Nefis terbiye ve tezkiyesiyle elde edilen mesut netice, ahlâk-ı hamidedir. Sevgili Peygamberimiz, kulluğun güzel ahlâkla tamamlanabileceğini her fırsatta vurgulamış, nübüvvetin gayesinin güzel ahlâkı tamamlamak olduğunu beyan etmiştir.

Nefis, ateş gibidir. Yakıcılığı ve zararlılığı her zaman mevcuttur. Bu nefis, İslamiyet sobasıyla kuşatılırsa, ondan istifade edilir. Yani o halde nefis, insan için terakki vasıtası olur.

Nefsini yenerek tahkiki iman kazanan kimse, ateş ortasında fidan yetiştirmiş gibidir.[2]

Nefis, terbiye görmemiş haliyle aşağı bir seviyededir, kötülüğe meyyal ve şehevata heveslidir; Yemek, içmek, uyumak, eğlenmek, zevklere dalmak, beğenilmek, övülmek, hükmetmek... ister, ciddi işlerden kaçar, vazifelerden yan çizer, hiç bir kanun ve kayıt kabul etmek istemez, sahibini adeta esir alır, kendi arzu ve hevaları peşinde sürükler durur.

KISSA VE HİKAYELER

HAKÎKÎ DERVİŞ

* SURDA BİR GEDİK AÇTIK MUKADDES Mİ MUKADDES,

EY KAHPE RÜZGAR ARTIK NE YANDAN ESERSEN ES.

(N. F. KISAKÜREK)

Bir pâdişahın çocuğu hastalandı. Ellerinden geleni yaptıkları halde, bütün hekimler çaresiz kaldı. Padişah ellerini açıp:

-Ya Rabbi, çocuğum şifâ bulursa, ülkemde yaşayan dervişlere şu kadar akçe sadaka vereceğim, diye adakta bulundu.

Haftalar sonra Padişahın çocuğu iyileşti. O da adağını yerine getirmeye niyet ederek akçeleri keselere koydu. Vezirini çağırarak:

-Al, bu keselerin içinde ne kadar akçe varsa, zâhidlere dağıt!.. dedi.

Vezir, aklı başında kurnaz biri idi. Keseleri aldı, akşama kadar dolaştı. Akşam olunca geldi. Keseyi öptü, pâdişahın önüne bıraktı ve:

-O kadar aradığım hâlde hiçbir zâhid bulamadım, kimseye bir akçe veremedim, dedi. Pâdişah:

-Bu nasıl iş, nasıl söz!.. dedi. "Ben biliyorum ki; bu şehirde dört yüz zâhid var!.." Vezir:

-Ey cihan pâdişahı! Zâhid olan para almıyor, almak isteyen ise, zâhid değildir, dedi.

Pâdişah güldü. Orada bulunanlara dönerek şöyle dedi:

-Benim, vakitlerini Allâh'a ibâdete hasreden, Dünya'dan el etek çeken bu insanlar hakkında ne kadar muhabbetim varsa, bu yaramazın da o kadar düşmanlık ve inkârı vardır. Bununla beraber o haklıdır. Bir zâhid akçe, lira alırsa; git ondan daha zâhid birisini tedârik eyle.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Mehmet Kırkıncı “Nükteler” s:22

Hiç yorum yok: