21 Ağustos 2008 Perşembe

SADAKA VERMEK

SADAKA VERMEK[1]

*SUYUN ATEŞİ SÖNDÜRDÜĞÜ GİBİ, SADAKA DA GÜNAHLARI YOK EDER.

TİRMİZİ

Sadaka; Allahü teâlânın rızâsına niyet ederek ve karşılık beklemeden muhtâc olanlara, fakirlere, hibe edilen mal, para ve her türlü iyilikte, ihsânda bulunmaktır. Sadaka, Allahû Teâla (cc)'nın rızasını elde etmek için, samimiyetle ve ihlâsla herhangi bir şey vermektir.

Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki:

264 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُبْطِلُواْ

صَدَقَاتِكُم بِالْمَنِّ وَالأذَى كَالَّذِي يُنفِقُ مَالَهُ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ

Ey îmân edenler! Sadakalarınızı; insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakmak ve eziyet etmek sûretiyle boşa çıkarmayın... (Bakara, 264)

Akrabâya sadaka vermek, ecîr (sevâb) bakımından iki kattır. (Kenzül-Ummâl)

Yediğin şey sadakadır. Zevcene yedirdiğin şey, senin için sadakadır. Hizmetçine yedirdiğin şey, senin için sadakadır. Her iyilik sadakadır. (Dimyâtî)

Hoş (güzel) söz, bir sadakadır. (Sahîh-i Müslim)

Mü'min kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır. (Edeb-ül-Müfred)

Sevgi ve dostluğunda samimi olan kimseye sıddık denilir. Nitekim Sahabe-i kiramdan Ebubekir (ra)'ın lâkabı budur. Sadakat, mü'minler arasındaki sevgi ve muhabbet ilişkisi, bağlılık ve vefa duygusunu ifade eder. "Sa-Da-Ka" kökünden türeyen kelimelerin tamamında; doğruluk, samimiyet, ihlâs ve bağlılık ön plandadır.

Kur'ân-ı Kerîm'de sadaka kelimesi, farz olan zekâtı ifade için de kullanılmıştır.

Kur'ân-ı Kerîm'de: Sadakalar Allah'dan bir farz olmak üzere fakirlere, miskinlere, (sadakaların) üzerine memur olanlara, (âınillere) kalbleri ısındırılmak istenenlere (müellefeye), kölelere, gârimine, Allah yolunda (harcamaya) ve yolda kalmışlara mahsustur. Allah, Hakkı ile bilendir. Tam bir hüküm ve hikmet sahibidir.( Tevbe, 60) hükmü beyan buyurulmuştur. İslâm ûleması:"Zekât kimlere verilebilir?" sualine cevap verirken, daima bu âyet-i kerimeye dayanmıştır. Dolayısıyla sadaka kavramı; farz olan zekâtı, edâsı vacip olan sadaka-i fıtr ve nafile olan infakı içine alan geniş bir kavramdır. Mükellefin; imanında ve ikrarında, samimi olduğunun delilidir.

Nitekim Resûl-i Ekrem (sav): "Sadaka vermek ancak zengin kimseye mahsustur." diyerek, bu inceliğe işaret etmiştir. İster farz, ister vâcip, ister nâfile olsun, mâlî ibadetlerini edâ eden mükellef, imanında sâdıktır. Şurası da unutulmamalıdır ki; sadakayı terk eden kimse, dünyevî hırs ve tamah içerisinde mahv-û perişan olur. Firaset sahibi mü'minler, sadakaya riayet ederek, şeriate sadakat gösterirler.

Sahih-i Bulıari ve Müslim'de Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edilen hadiste de Rasûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmaktadır: Her kim temiz kazancından bir hurma mik­tarı sadaka verirse, Allah onu sağ eliyle kabul eder, sonra onu, sahibine birinizin memeden kesilmiş deve (veya inek) yavrusunu büyüttüğü gibi çoğaltıp büyültür ki, neredeyse dağ gibi olur.

Ebu Umame (r.a.)'niıı rivayet ettiği bir hadiste de Peygamber (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: İyilik yapmak zille­te düşmekten korur, gizli sadaka ise Yüce Allah'ın gazabını defeder." (Taberani)

Bureyde (r.a.)'den rivayetle Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurur: "Sadaka olarak bir şeyler veren hiç kim­se yoktur ki, yetmiş şeytanın kötülüğünden kurtulma­sın. (Ahmed, Hakim, Ibn Huzeyme)

Yapılan her iyilik çeşitli belaları önler. Hadis-i şerifte, İyilik etmek, kötülük kapılarını kapar, buyuruluyor. Sadakanın fazileti çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Ölmeden önce tevbe ediniz. Hayırlı işleri yapmaya mani çıkmadan önce acele ediniz. Zekat ve sadaka vermekte acele ediniz. (İbni Mace)

Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin. Sadaka, her hastalığı ve belayı defeder. (Beyhaki)

Sadaka, kabir azabından korur. Kıyamette de sahibini himayesi altına alır. (Beyhaki)

İyilik ömrü artırır, sadaka günahları giderir ve kötü ölümden korur. (Taberani)

En hayırlı insan, gücünün yettiği kadar veren fakir mümindir. (Deylemi)

Malı çok olup da zekat, sadaka vermeyen kimse, sıkıntı içinde yaşar. Hadis-i şerifte, Gerçek fakir, malı olduğu halde sadaka vermeyendir, buyuruluyor. Az da olsa vermeye alışmalıdır!

İmam-ı Şafii hazretleri, (Almayı seven, vermekten hoşlanmayan kimselerle arkadaşlık etmek uygun değildir) buyuruyor. Peygamber efendimiz yemin ederek, Sadaka malı eksiltmez, sadaka vermekle mal eksilmez, buyuruyor. (Müslim)

Sadaka verenin malının bereketi artar. Az malı çok iş görür. Hadis-i şerifte, Gizli-açık çok sadaka verin ki rızkınız bollaşsın, yardıma mazhar olasınız ve duanız kabul edilsin, buyuruluyor. (İbni Mace)

Sadaka nafile ibadettir. Zekat ve uşur ise farzdır. Milyarlarca liralık sadaka bir lira zekat sevabına ulaşamaz. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

(Farz ibadetin yanında nafile ibadetin hiç kıymeti yoktur, deniz yanında damla bile değildir. Melun şeytan, müminleri aldatarak, farzları küçük gösteriyor, nafileyi teşvik ediyor. Zekat verdirmeyip nafile sadakayı güzel gösteriyor. Halbuki bir altın zekat vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevaptır.) [Müjdeci Mektuplar]

Tasaddukta bulunmak; sadaka vermektir. Bazen sadaka vermek yerine tasaddukta bulunmak şeklinde de kullanılır.

İlmi olan kimse ilminden, malı olan kimse malından tasadduk etsin. (Ey Oğul İlmihâli)

SEVDİĞİNİ VERMEK

*DEFİNE İLE YILAN, GÜLLE DİKEN, SEVİNÇLE GAM BİR ARADADIR.

ŞEYH SÂDİ ŞİRAZİ

Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, iyilik ve hayra nail olamazsınız. Ne infak ederseniz, Allahü teâlâ, onu hakkıyla bilir ve mükafatını verir. (Al-i İmran, 92)

Ömer bin Abdülaziz hazretleri, yüklerle şeker alıp sadaka olarak dağıtırdı. Dediler ki:

-Niçin parasını değil de, şeker alıp sadaka ediyorsun?

Buyurdu ki:

-Bu şeker, bana paradan daha kıymetlidir, şekeri çok severim.

Âyet-i kerime nazil olunca, Hz. Ömer, en iyi cariyesini azat etmişti. Oğlu Hz. Abdullah da en iyi cariyesini azat etmişti. Kendisine dediler ki:

-Kıymetli cariyeyi niçin bıraktın?

Buyurdu ki:

-Bu âyeti işitince bıraktım. Kişi sevdiğini vermeyince sevdiğini elde edemez.

Harun Reşidin zevcesi Zübeyde, otuzbin altın harcetmiş, bir mushaf yazdırmıştı. Tamamlanıp da kendisine getirdikleri vakit bu âyet-i kerimeyi okuyunca, hemen mushafı kapayıp:

-Alın bunu, hediye edin. Şu anda bu mushaftan daha çok sevdiğim bir şey yoktur. Dedi.

Âyet-i kerime nazil olunca, Hz. Ebu Talha, en sevdiği malı olan bir bahçeyi Allah yolunda tasadduk etti. Zeyd bin Harise hazretleri de, Seyl adındaki atını tasadduk etti.

Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:

Bir kimse sevdiği bir tek hurmayı bile Allah rızası için tasadduk ederse, bu âyetteki iyilik ve hayra mazhar olmuş olur. Buyurdu. (Tibyan)

SADAKA ÇEŞİTLERİ

*İNSANLAR ÖNCE PARA KAZANMAK İÇİN SAĞLIKLARINI, SONRA SAĞLIKLARINI

KORUYABİLMEK İÇİN PARALARINI HARCARLAR. GOETHE

Şu iki hadis-i şerif bela ve musibetlere karşı sadakanın ted­bir olduğunu bize haber veriyor:

Rasul-i Ekrem (Sallallahü aleyhi ve sellem ) buyuruyorlar ki:

Sadaka, Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölü­mü bertaraf eder. (Tirmizi, Zekat/28)

Sadaka vermekte acele edin. Çünkü bela, sada­kanın önüne geçemez. (Kütüb-i Sitte, 9/243)

Bu durumda inançlı kişiler ferdi musibetlere ve deprem gibi toplumsal felaketlere karşı alacaktan fiziki tedbirlere ilaveten bol bol Allah rızası için sadaka vermelidir.

Bu açık ifadelerden müminlerin çıkardığı sonuç şudur ki: Al­lah'ın öfkesine sebep olan yanlış ve hatalı davranışlardan kaçınmak ve Allah rızası için bol bol sadaka vermek belala­ra karşı çok önemli bir tedbirdir.

Sadaka, Allah rızası için yapılan sadece maddi bağışlardan ibaret değildir. Yine O'nun rızası için yapılan hayırlı davra­nışların bir kısmı da sadakadır.

Sadakanın maddi olanında, muhtaç olanlara verilmesi, Al­lah rızası için olması, verilen kimsenin mülkü kılmak üzere verilmesi şartı aranır. Aşağıda sayacağımız diğer bir sadaka türü olan söz ve davranışlarımızda aranan tek şart ise, Allah rızası için olmasıdır.

Bu açıklamadan ferdi ve toplumsal huzurumuzun kaynağı olan sadakanın yalnız para, yiyecek, giyecek gibi ayni ve nakti yardımlardan ibaret olmadığı; Allah rızası için olan söz ve davranışların bir kısmının da sadaka nevinden olduğu an­laşılmaktadır.

Şübhesiz ki; Müminin niyeti, amelinden daha ha­yırlıdır. Ameller niyetlere göredir. hadis-i şeriflerindeki Allah'ın rızasını gözetmek suretiyle yapılan amel­lerin sadaka özelliğini kazanmasında iyi niyetin önemi çok büyüktür.

O halde hangi şeyler sadakadır?

Ebu Musa el-Eş'ari (R.A.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor ki:

-Her müslüman üzerine sadaka vermek lazımdır. -Bir rivayette “Her gün” ziyadesi vardır— Bunun üzerine Ashab :

-Ey Allah'ın Peygamberi, ya sadaka verecek bir şey bulamazsa? diye sordular. Allah Resulü (S.A.V.)

-Eli ile çalışır, bu surette hem kendine faydalı olur, hem de tasaddukta bulunur. diye cevap verdi. Ashab :

-Eğer çalışamazsa? dediler. Allah Resulu (S.A.V.) ;

-Kederli muhtaç kimseye yardım eder. buyurdu. Ashab:

-Eğer bulamazsa? dediler. Allah Resulu (S.A.V.) :

-O halde iyi işler yapsın. buyurdular. Bu hadisi (Buhari, Muslim ve Nesai) rivayet etmişlerdir.

Allah Resulu (S.A.V.); müslümanın hergün sadaka vermesi gerektiğini te'yid etmiştir. Müslüman hergün sadaka versin ki, eli açık olmayı kendine adet edinsin. Böylece cömertlik huyunu kendi nefsine yerleştirmiş. verdiği sadaka ile de fakir ve yoksullara faydalı olmuş olsun.

Eğer bunları da yapacak durumda değilse, kendi nefsini tehlikelerden. fitne ve töhmetlerden koruduğu gibi insanları da bunlardan ve her türlü zararlardan koruması gerekir. Böylece insanlara yardım etmiş olur. insanlara karşı müslümandan beklenilen; yapabileceği kadar onlara faydalı olmak, onlara menfaat temin etmek ve onlardan şerri önlemek için vargücünü ve vaktini harcamaktır. Bütün bunları yapabilirse yapsın; sadaka versin, çalışsın, yardım etsin. Faydalı olsun, iyiyi emretsin, kötülükten sakındırsın. Zira bunları yapmakla insan zaten sorumludur.[2]

Resul-i Ekrem (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)'in mübarek haberlerine dayanarak, söz ve davranışlarımızdan hangilerinin sadaka olduğunu şöyle sıralayabiliriz. (Temelinde Allah rızası olmak kay­dıyla);

...Ayni ve nakti yapılan bağışlar sadakadır.

... Güzel bir söz sadakadır.

... Her ma'ruf (iyi kabul edilen şey) sadaka­dır.

... Her eza veren şeyi kaldırmak sadakadır.

... Her bir teşbih sadakadır.

... Her bir tekbir sadakadır.

... Her bir tahmid sadakadır.

... Emri bil'ma'ruf ve nehy-i anil münker sada­kadır.

...Fukaraya, miskinlere, zekat memurlarına, müellefe-i gulub'a, kölelere, yolda kalmışlara yapı­lan yardımlar sadakadır.

...İki kişi arasında adalet yapmak sadakadır.

...Baş kaldırana fenalık yapmaktan kendisini ko­rumak sadakadır.

...Namazların sonunda çektiğimiz tesbihat sada­kadır.

...Aile fertleri için yapılan masraf sadakadır. (Kütüb-i Sitte, 9/227-228)

Sadaka; belâları önler, ömrü uzatır, bedene sıhhat verir, malı arttırır. (S. Abdülhakîm Arvâsî)

Ölüler için duâ ve istiğfâr ederek ve onlar için sadaka vererek, imdâdlarına yetişmek lâzımdır. (Ahmed Fârûkî)

Bir mü'min vefât edince, bütün amelleri biter. Yalnız üç ameli bitmeyip, bunların sevâbı amel defterine yazılmaya devâm eder. Bu üç amel; sadaka-i câriye, faydalı ilim (kitabları) ve kendisine hayırlı duâ eden sâlih evlâddır. (Sahîh-i Müslim ve Sahîh-i Buhârî)

İlim tahsili yapılan yerlere, gerek zekat, fitre, adak ve akika, gerekse sadaka şeklinde yapılan yardım, insanı kazalardan belalardan korur. Dünyada, sıhhat ve afiyet içinde bir ömür sürmeye sebep olur. Ayrıca farz olan cihad ve ilim yayma sevabına kavuşulur. Böylece yardım yapan kişi, hem dünyada hem de ahirette çok büyük nimetlere kavuşmuş olur. İlim yaymanın sevabını Peygamber efendimiz Sallâllâhü aleyhi ve sellem şöyle ifade buyuruyor: Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i bilmaruf ve nehy-i anilmünker sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir. (Deylemi)

SADAKANIN FAYDALARI NELERDİR?

*HAYAT; NİYE YARATILDIĞINI VE SEBEBİNİ BİLEREK, DOLU DOLU YAŞAMAKTIR.

KÜRŞAT EMİN YETER

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Her iyilik sadakadır. (Tirmizi)

Herkesin eklem yeri kadar sadaka vermesi gerekir. "Sübhanallah", "Elhamdülillah", "La ilahe illallah" veya "Allahü ekber" demek birer sadakadır. İyiliği tavsiye etmek, kötülüğe mani olmaya çalışmak birer sadakadır. İki rekat kuşluk namazı kılmak ise bütün bunları karşılar. (Müslim)

Sadakanın dünyadaki beş faydası:

1- Malı temizler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

Malınızdaki günah kirlerini sadaka ile temizleyin! (T.Gafilin)

2- Günahları temizler. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları yok eder. (Tirmizi)

Sadaka, kibri ve övünmeyi yok eder. (Tirmizi)

3- Hastalıktan ve beladan korur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki

Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin! Sadaka her hastalığı ve belayı önler. (Beyhaki)

Sadaka yetmiş kötülük kapısını kapatır. (Taberani)

4- Muhtaçları sevindirir. Muhtaçları sevindirmek çok sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: En faziletli amel, muhtaçlara yiyecek-giyecek vermek ve müminleri sevindirmektir. (Taberani)

5- Rızkı artırır, malı bereketlendirir. Şeytan, malı ya israf ettirir veya cimrilik ettirir, hayra harcamaktan alı kor "Yoksul olursun, elin daralır" diye korkutur. Allah yolunda harcamaktan korkmamalıdır!

Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: Şeytan, malınızı hayra sarf ettirmemek için sizi yoksullukla korkutup cimri olmanızı emreder. Allah ise, [sadaka ve zekat verirseniz] mağfiret, lütuf, bolluk vaad eder. (Bakara, 268)

Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, yedi başak bitiren ve her başağında yüz dane bulunan bir tohuma benzer. Allah dilediğine daha fazla da verir. (Bakara, 261)

Allahü teâlânın rahmeti, ihsanı boldur. Zerre kadar bir iyiliğe dağlar kadar sevap verir. Mülk Onundur. Dilediğine dilediği kadar ihsan eder. Sadaka vermekle mal eksilmediği gibi bereketi de artar. Bereket, az bir şeyin çok şeye yetmesi demektir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Sadaka vermeye devam edenin rızkı artar ve duası kabul olur! (İbni Mace)

Sadakanın ahiretteki beş faydası:

1- Kıyametin dehşetinden korur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: Sadaka, kabir azabından korur, Kıyamette sahibini himayesine alır. (Beyhaki)

2- Cehennemden kurtarır, Cennete kor ve derecesini yükseltir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

Allah rızası için verilen sadaka, Cehennem ateşinden korur. (Taberani)

Yarım hurma da olsa, sadaka vererek Cehennemden korunun! (T.Gafilin)

3- Sevabı artırır.

4- Sırattan kolay geçirir.

5- Malın hesabını vermeyi kolaylaştırır.

SADAKA VERMENİN ZAMANI

*BABA DAHA NE KADAR DAYANACAĞIZ BÖYLE BİR YOKSULLUĞA ?

-KIRK GÜN.

-SONRA

-ALIŞACAĞIZ.

RUS ATASÖZÜ

Sadaka vermek zamanla kayıtlı değildir. İmkanı olan bu gö­revi hemen yerine getirmelidir. Zira bu davranış, müminin belalardan kurtulması için kendi menfaatinedir. Bu durumda müminin Allah rızası için yaptığı davranışların bir çoğu musibetlere karşı kendisi için aldığı önemli bir ted­bir olduğuna göre bu tedbire başvurmakta acele edilmelidir.

İsteyen kimsenin şahsiyet ve durumu söz konuşu olup vermeye layık görülmemişse; yahut, istenilen kimsenin du­rumu vermek için müsait olmadığından verilmeyecekse (ki her iki hal de normaldir) bu durumda geri çevirme normal bir mazeret ve tatlı bir sözle olmalıdır. Asla kırıcı olma­malıdır. Çünkü Allâh Teâlâ bu konuda da gerekli âdâbı: Ma'ruf bir söz ve mağfiret, hemen arkasından eziyet ta­bi kılınacak sadakadan daha hayırlıdır. (Bakara, 263) Âyet-i kerîmesi ile beyan etmiştir. Bu âdâba uymamak Allâh'a itaatsizlik olur. Allâh Teâlâ bu âyeti ile müslümanları en güzele davet etmiş ve “Allâh versin”, inşallâh bize de size de verir” gibi güzel söz ve dua ile iste­yeni geri çevirmek: “söz ve davranışı île zulmetmeksizin, gönlünü alarak hoş bir tarzda göndermek” hem verip hem de homurdanmakdan daha iyi olacağını işaret etmiştir.

Güzel bir sözün dahi sadaka olduğunu söyleyen Rasûlullâh (sallâllâhü aleyhi ve sellem)'in şu davranışları bu konuda, tavzih edici bir misal olabilir.

Bir gün kendisinden bir şeyler istemek üzere gelen bir dilenciye: “Biraz bekle. Bana gelen bir şey olursa sana da vereyim” buyurdu ve bekleme esnasında ona şöyle dedi: Omuzunda bir ip ile ormana gidip odun toplayıp satman, senin için dilenmekten daha hayırlıdır. Rasûlullah bu davranışı ile o sahabîye, kırmadan ve incitmeden en güzel yolu tavsiye etmiştir. Şâyet başlangıçta reddedecek ol­saydı elbette ki nasihat etme fırsatını bulup da onu dilen­cilikten vaz geçiremeyecekti. Belki de Allâh'ı kızdırabilirdi... bu nedenle vermemek gerekiyorsa, onu da müslümana yakışacak bir tarzda yapmak, insana insanca davranmak İslâm Âdâbı'ndan güzel bir terbiyenin gereğidir.

Kendisiyle sadaka verdiğiniz elinizi öpün; zira sadaka dilencinin eline geçmeden önce Allah onu alır. Nitekim Allah-u Teâla (Kur'an'da) buyurmuştur ki:

Bilmezler mi bizzat Allah kullarından tövbeyi kabul ederve sadakaları alır. (Tevbe, 104) Sadakayı gece (vakti) verin. Çünkü gece verilen sadaka Allah'ın gazabını yatıştırır.

Allah'ın size verdiği rızıktan (fakirlere) infak edin; zira infak eden kimse, Allah yolunda cihat eden kimse gibidir. Mükâfata yakini olan, cömertçe infak eder.

SADAKA ÎLE İLGİLİ BAZI HÜKÜMLER

*İLİM ÖĞRENİLEN DEĞİL, YAŞANANDIR. YAŞANMAYAN İLİM GEÇMEYEN PARA GİBİDİR.

İMAM ŞAFİ

Yerini bulmayan sadakanın (vacip sadakanın) tekrarı müstehaptır.

Sadaka için salih kimseler aranmalıdır.

Fasık kimselere sadaka vermek haram değilse de mekruh­tur.

Fakir olan hırsız ve fahişeye zekat vermek caizdir. Ancak zekat ve sadaka alan kişinin kendisine dikkat edip kötü hal­lerden vazgeçmesi gerekir.

Sadakaya muhtaç olup olmama konusunda hüküm verme­de görünüş esastır. Araştırma gerekmez.

Kadın kocasının genel izni dahilinde evin yiyeceğinden, zarar vermemek kaydıyla sadaka verebilir.

Bunun sonucunda kadın infak ettiği, erkek de kazandığı için sevaba kavuşurlar. (Tirmizi, Ze­kat/34)

Sadaka ihlasla ve gizlice verilirse fazileti büyüktür.[3]

Resûlullah (sall'allâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, bir Kurban veya Ramazan Bayramı'nda mescide girerken kadınların yanından geçer ve onlara;

-Ey kadınlar topluluğu! Sadaka verin, istiğfârı da çok yapın. Çünkü bana cehennem ehli gösterildi, ekseriyeti sizler idiniz." der. Bunun üzerine aklı başında ve fasih konuşan bir kadın,

-Yâ Resûlallah! Neden biz cehennem ehlinin çoğunluğunu teşkil ediyoruz? diye sorar. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz,

-Çünkü siz çok lânet eder, kocalarınıza karşı nankörlükte bulunursunuz. Akıl ve dîni noksan olanlardan hiç birinin, akıllı bir kimseye sizin kadar galebe çaldığını görmedim" cevabını verir. Bu defa kadın:

-Yâ Resûlallah! Akıl ve dînimizde eksiklik nedir? diye sorar. Efendimiz (s.a.v.)

-Akıl noksanlığına gelince; iki kadının şahitliği bir erkeğin şâhitliğine denktir. İşte aklın noksanlığı budur. Kadın hayız gününde namaz kılmaz, oruç tutmaz, bu da dînin noksanlığıdır. (Buhârî, Hayız 6) buyurur.

Bekleyip de bir ay sonra çok para vermek yerine, her gün az da olsa sadaka vermek daha iyidir.

Bir kimse sadaka verecek bir şey bulamazsa, insanlara iyilik etmelidir!

Hadis-i şerifte, Her iyilik sadakadır, buyuruluyor. (Tirmizi)

Sadakayı dilencilere değil, muhtaçlara vermelidir! Dilenci muhtaç ise ona da verilir.

KISSA VE HİKAYELER

AZ İYİLİK ÇOK MÜKÂFAT

*CEVHER, BAKIRCILAR ÇARŞISINDA GARİP, ALİM CAHİLLER ARASINDA,

İNSAN, HAYVANİ RUHLAR İÇİNDE,

Bir ihtiyar, bir gençten bir akçanın dörtte birini istemiş, o da vermişti.

Günün birinde, o genç bir cürüm sebebiyle yakalandı, pâdişâhın huzuruna çıkardılar. pâdişâh, onun idamını emretti. Genci aldılar, ceza meydanına götürdüler. Herkes ve bilhassa Türkler toplandılar; kadınlar kapılara, damlara çıktılar.

Bu gencin iyiliğini gören ihtiyar oradan geçiyordu. Genci o halde görünce, vaktiyle yapmış olduğu iyiliği düşündü, ona acıdı, yüreği yandı. Gencin kurtulmasına bir çare düşündü. Elini eline vurdu:

- Eyvah! Güzel huylu, mübarek pâdişâhımız vefat etti. O gitti, Dünya boş kaldı diye haykırdı, ağladı, inledi.

Kılıçlarını çekmiş, durmuş Türkler, oradaki bütün insanlar ihtiyarın sözünü işitince feryat ve figan ettiler. Bir cûş-ü buruştur koptu. Herkes ıstırap içinde dövünmeğe başladı. Atlılar at bıraktılar. Hepsi, pâdişâhın sarayına, tahtına kadar koştular. Baktılar ki; pâdişâh sağdır, tahtında oturuyor.

Beri tarafta meydan boşalınca, genç kaçmış, ihtiyar kalmıştı.

Haberin yalan çıkması üzerine saray adamları ihtiyarı yakaladılar, pâdişâhın huzuruna götürdüler, tahtın dibine koydular.

Padişah kızdı. Korkunç bir surette:

-Benim gibi ahlâkı temiz, adaleti sever, ahalisini sever bir pâdişâhın ölümünü neden arzu ettin, söyle! diye sordu.

Cesur ihtiyar kemal-i fesahatle:

-Hükmün cihana yürüsün! diye duadan sonra, pâdişâh öldü dememle pâdişâhım ölmedi. Fakat bu sözle bir can kurtuldu! dedi ve hikâyeyi anlattı.

Padişah hikâyeden memnun oldu, ihtiyarı afvetti ve bir şey demedi. Kaçan gence gelince, can havliyle, düşe kalka koşuyordu. Orada bulunanlardan birisi ona:

-Yahu, ne yaptın ki ölümden kurtuldun? diye sordu.

Kurtulan genç eğildi, soran kimsenin kulağına:

-Bir akçenin dörtte biriyle kurtuldum! dedi.

Yere tohum ekenler, meyvasından istifade için ekerler.

Koca bir belâyı icabında bir arpa defeder.

Peygamber Efendimiz hadîs-i sahih olarak:

- Sadaka belâyı defeder!. buyurmuştur.[4]

SEVİNME ZAMANI!

*KENDİNİ HAK İLE MEŞGUL ETMEZSEN, BATIL SENİ İŞGAL EDER. İMÂMI ŞÂFÎ

Hoca evinin çatısını onarırken yoldan geçen biri onu aşağı çağırmış. Hoca inince kulağına eğilmiş:

- Hoca bana iki akçe sadaka verir misin?

Hoca hiçbir şey söylemeden tekrar çatıya çıkmış. Aşağıda bekleyen adama seslenmiş:

- Bir dakika buraya gelsene.

Adam gelmiş. Hoca fısıldamış:

- Allah versin...



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Hadislerle Peygamber Ahlakı, (Edebün Nebevi) Muhammed Abdülaziz Huli, Tercüme Sezai Özdemir, Temel Neşriyat, İstanbul, 1982 / 46

[3] Amel-i Salih Testi, Abdullah Sevinç, Gonca Yayınevi, İstanbul, 2000 / 263

[4] Bostan’dan

Hiç yorum yok: