22 Ağustos 2008 Cuma

SIR SAKLAMAK

SIR SAKLAMAK[1]

*KENDİ SIRLARIMIZI KENDİMİZ SAKLAYAMAZSAK, BAŞKALARININ ONLARI GİZLEMESİNİ NASIL İSTEYEBİLİRİZ ? LA ROCHEFOUCAULD

Sır: Gizli, gizlenilen şey, gizli hakikat, gizli iş, herkese söylenmeyen şey demektir. İnsan aklının yeterince açıklık getiremediği şeylerdir. Bir konu hakkında başkalarına verilen gizli haber.[2]

Açığa çıkmayıp gizli kalması gereken şeylerin saklanması. Mutlaka yerine getirilmesi gereken büyük bir fazilettir.

Bazen başkaları tarafından bilinmesi istenmeyen şeyler olur. Bunlar özel sırlardır. İnsan, kendi sırlarını kimseye söylememelidir. Çünkü bu durumda onlar sır olmaktan çıkar.

وَأَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَمَا أَعْلَنتُم.... {1}

Mümtehine 1. Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur. buyurmaktadır. Müfessirler bu âyetin nüzul sebebi hakkında şu hadiseyi naklederler:

Hz. Peygamber (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Mekke'ye karşı sefer hazırlığına girişir. Bu, müslümanlarca bilinen bir sırdır. Sahâbeden Hâtıb b. Ebî Beltaa, Mekke'de küffâr içinde kalan evlâtlarını ve ailesini tehlikeden korumak maksadıyla, Hz. Peygamber'in bu hazırlığını, Mekke'ye dönmek üzere olan Sare isimli bir şarkıcı kadına verdiği mektupla bildirmek ister. Cebrâil vasıtasıyla durumdan haberdar olan Hz. Peygamber (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem), Hz. Ali, Talha, Ammâr, Zübeyr ve Ebû Mersed'i göndererek kadından mektubu aldırır. Yaptığını itiraf eden Ebû Beltaa, özür dileyerek Hz. Peygamber tarafından affedilir. Konuşulmaması gereken yerde konuşmak, sırrı ifşa etmek, birçok tehlikeli olayların meydana gelmesine sebep olabilir.

“Sırrın senin esirindir. Onu ifşâ edersen (açıklarsan) sen onun esiri olursun.” (Hazret-i Ali)

Sır saklamakla ilgili olarak Amr b. el-Âs da şu hikmetli sözleri söylemiştir; "Kalpler sırların saklandığı yerlerdir. Dudaklar o yerlerin kilidi, diller de anahtarıdır. Şu halde her insan sırrının anahtarlarını saklamalıdır".

Dolayısıyla İslâm'ın ve müslümanların sırlarını başkalarına ve özellikle kâfir ve münafıklara karşı korumak mü'minler için önemli bir görevdir.[3]

KISSA VE HİKAYELER

HIZIR VE GELİN

*AKILSIZA SIR VERME; ÖTTÜRMESİ İÇİN DÜDÜK VERDİN SANIR. LA EDRİ

1930'lu yıllar. Rize. Anzer, halkın kendi tabiri ile Ancer. Dünyaca balı ile meşhur olan Ancer. Binlerce poleni ve şifayı içinde barındıran balıyla meşhur Ancer. Kış. Yaylacılık yapan Ancerlilerin bir kısmı aşağıya Rize'ye şehre inmemiş, kışlamışlar. Yazdan yığdıkları otlarıyla, mallarını kışdan çıkarıp, bahara eriştirmenin çabası içindeler. Evet hepsinin mal tabir ettiği koyunları, sığırları var, tek tük birkaç tanesinin de kara kovanı var. Şifa niyetine ilaç niyetine küçük bir kavanozu dolduracak kadar balları olurdu çoğunun. O da kış bitmeden tükenir giderdi.

Meryem. Lezgilerin kızı Meryem. Yeni gelin, beyini gurbete Samsun'a göndermiş. O da o kış yaylada kışlamış. Sabaha kadar kar yağmıştır. Tam kürekle yolu açayım deyip, kapıya yönelmekte iken, kapısı çalınır. Kapıyı açar.

İhtiyar bir adam selam verir ve:

-Kızım, ben Aşağı Ancerdenim, gelinim aş eriyor, canı bal çekti, Allah rızası için, bir iki kaşık bal verir misin?

Meryem gelin düşünmez bile, Allah rızası değil mi der, dibinde üç dört kaşık bal kalmış olan kavonozu getirir, onun da yarısını ihtiyar'a verir. İhtiyar:

-Allah razı olsun kızım, artsın eksilmesin der.

Meryem, kavanozu koymak için geri döner. Kavanozun ağzını kapatayım derken birde ne görsün, kavanoz ağzına kadar bal ile dolu. Meseleyi anlar, kapıya koşar, kar ile dolu yaylanın uçsuzluklarına bakar. Ne bir insan vardır ne de kar da bir iz. Gelen Hızırdır.

Aradan üç dört ay geçer, her gün bal yediği halde kavanoz her seferinde ağzına kadar bal ile doludur. Sırrını hiç kimseye açmaz. Yaza doğru beyi gurbetten gelir. Beyine her öğün bal verir. Bal bitmez, hem ancer balı olacak, bütün kış kalacak birde her öğün kaşık kaşık yenecek, bal bitmeyecek. Beyini merak sarar, sorar, cevap alamaz. Beyi en sonunda:

- Ne olur beni seviyorsan söyle ne oluyor, bunda bir iş var.

Meryem dayanamaz ve ağzı kapalı kavonozu da alır ve olayı anlatır. Kavanozu açıp işte bak ağzına kadar dolu demek istediğinde bir de ne görsün?
Kavonozun dibinde iki kaşık bal kalmış.

Evet, gerçek yaşanmış bir olay. Belki sizin başınıza da geldi, belki gelebilir. Meryem'in kavonozundaki bal bitmeyecekti. Sizin de belki cebinizdeki araba parasını verdiğiniz bir ihtiyar ardından elinizi her cebinizdeki cüzdana attığınızda tükenmeyecek para. Ama sakın ha. Sakın ha. Hızır ile karşılaştığınızı ve sırrınızı kimseye söylemeyin.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

[3] Şamil İA

Hiç yorum yok: