24 Ağustos 2008 Pazar

UZLAŞMAK

UZLAŞMAK[1]

* BARIŞI KORUMANIN EN İYİ YOLU, SAVAŞA HAZIR OLMAKTIR. WASHINGTON

Sulh; Barış, barışma, anlaşma, uyuşma, uzlaşmadır. Hasımlar arasında husumeti kaldırma ve muharebeyi terk için anlaşma yapmaktır.[2]

Sulh her zaman için hayırlı ve bereketlidir. Nitekim Allâh-ü Teâlâ:

وَالصُّلْحُ خَيْرٌ 128

Sulh ise daha hayırlıdır. (Nisâ,128) buyurmuştur. Müşriklerle yapılan ilk anlaşma Hudeybiye musâlahasıdır. Bu anlaşma ilk bakışta müslümanların aleyhine imiş gibi görünse bile Hudeybiye musâlahası ile birlikte gelen barış ortamı da aynen âyet-i kerîmede ifâde edildiği gibi İslâm’ın gelişmesi için büyük hayırlar getirmiştir.

Öncelikle bu vesileyle o güne kadar İslâm’ı ve Müslümanları azınlık olarak gören, onları tarih sayfasından silmek için çırpınan ve bu hususta diğer Arap kabilelerini de arkasına alan Kureyş, resmen İslâm Devletini kabul etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bu barış döneminde İslâm tebliğine yeni imkânlar ve yayılma sahaları açılmıştır. Bu sâyede Müslümanlar müşriklerle biraraya gelmeye, onlara Kur’ân-ı Kerîm dinletmeye ve İslâm hakkında açıktan açığa konuşmaya başlamışlardır.

Müslümanlıklarını gizleyenler de artık inançlarını korkusuzca ilan edebiliyorlardı. İslâm temsilcileri emniyet içerisinde çeşitli bölgelere gitmişler, her vesîle ile insanlara İslâm’ı anlatma imkânı bulmuşlardı. Bu dönemde Müslüman olanların sayısı kat kat arttı. İmam Zührî, Hudeybiye Musâlahası’nın sonucunu, Allâh Resûlü’nün bu konudaki hadislerinden yararlanarak şu sözleriyle açıklar:

Daha önceleri Müslümanlarla müşrikler, karşılaştıkları her yerde savaşmış ve çarpışmışlardı. Hudeybiye barışı olunca harp ve çarpışma bırakıldı. İki taraf arasında güven ortamı teşekkül etti. Birbirleriyle beraber olup kaynaşma imkânı buldular. Hatta muhtelif konularda yardımlaşmaya başladılar.

Bu sırada kime İslâm’dan söz açılsa, biraz düşündükten sonra hakikati kavrıyor ve hemen Müslüman oluyordu. Musâlahadan sonra iki yıl içinde İslâm’a girenler, bundan önceki on dokuz sene içinde Müslüman olanların sayısına ulaşmış hatta daha fazla olmuştu.[3]

Kim Allah'ı, Rasulünü ve iman edenleri dost edinirse, üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır. (Maide, 56)

Bilindiği gibi, İslâm dinin getirmiş olduğu en önemli esaslardan biri ''Uhuvvet" diye tabir edilen kardeşlik esasasını getirmiş olmasıdır. Hz. Peygamber (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem), Mekke'den Medine'ye hicret ettikleri zaman Medine'de ilk olarak üç önemli faaliyette bulunmuştu:

1. Mekke'den Medine'ye göç eden Muhacirlerle, Medine'li Müslümanlar arasında kardeşlik ilan etmişti. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Harice bin Zuheyr el-Hazreci ile; Hz. Ömer (r.a.) Utban bin Malik el-Hazreci ile; Hz. Osman Evs bin Sabit ile; Hz. Hamza Zeyd bin Harise ile; Ebu Ubeyde Amir bin Abdullah bin el-Cerrah, Sa'd bin Muaz ile şeklinde.

2. Müslümanlar, Yahudiler ve Müslüman olmamış Araplar arasında geçerli, birlikte barış içinde yaşamanın esaslarını belirleyen 47 maddeden oluşan Medine Sözleşmesi yapıldı.

3. Medine Mescidinin inşaa edilmesi idi. Artık camii merkezli şehir inşası ve merkezden çevreye doğru bir sevgi dalgasının yayılması başlamıştı.

KISSA VE HİKAYELER

SEVGİ ÇAĞRISI

*İNSANLARI SEVİP, SEVDİĞİNİ DE HİSSETTİRMEK AKLIN YARISIDIR. (M. F. GÜLEN)

İspanya'nın küçük bir kasabasında yaşayan Jorge adında bir adam, küçük oğlu Paco ile çok şiddetli bir şekilde tartış­mıştı. Baba Jorge ertesi sabah kalktığında Paco'nun yatağının boş olduğunu farketti; Paco evden kaçmıştı.

Pişmanlık içindeki Jorge ruhunun derinliklerinde oğlunun kendisi için her şeyden daha önemli olduğunu anladı. Oğlunun gönlünü almak, her şeye yeniden başlamak istiyordu. Çaresiz­lik içinde evlat özlemiyle kıvranırken aklına parlak bir fikir geldi ve kasabanın merkezindeki tanınmış bir mağazaya koca­man bir ilân astı: "Paco, evine dön. Seni seviyorum. Yarın sabah burada buluşalım."

Baba Jorge ertesi sabah mağazanın önüne geldiğinde çok düşündürücü bir tabloyla karşı karşıya geldi. Karşısında, oğlu gibi evden kaçıp ümitle bekleşen "Paco" adında yedi tane çocuk duruyordu.

Evet, sevgi mahrumu bu zavallı çocukların hepsi sevgi çağrısında cevap vermiş, kucağını açıp kendisini eve çağırmış olanın kendi babası olmasını ummuşlardı.[4]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

[3] ÇELİK Doç.Dr.Ömer Çelik, Dr.M.Öztürk, M.Kaya, Üsve-i Hasene, Altınoluk.

[4] İbrahim Refik “Hayatın Renkleri” s:93

Hiç yorum yok: