22 Ağustos 2008 Cuma

TARİKATA GİRMEK

TARİKATA GİRMEK[1]

* BEN, AHLÂKÎ GÜZELLİKLERİ TAMAMLAMAK İÇİN GÖNDERİLDİM. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Tarikat yol demektir. İnsanın nefsini terbiye etmesinin yolu, insanın Allah'ın sevgili kulu olmasının yolunu öğrenmek demektir.

Hayatımızın gayesi Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bu dünyaya imtihan için geldiğimizi biliyoruz. İmtihanı kazandığımız takdirde, kazanacak şekilde hareket ettiğimiz takdirde Allah'ın sevgili kulu olacağımızı biliyoruz. Allah'a itaat edersek, emirlerini tutar yasaklarından kaçınırsak, Allah'ın lütfuna ereceğimizi, cennetiyle cemâliyle taltif olunacağımızı biliyoruz.

Doğru yolda yürüyen insana, hidâyet üzere gidiyor deriz. Biz de onun için, Allah'tan dâimâ hidâyeti istiyoruz. Namazların içinde okuduğumuz Fâtiha'ları sayarsak, günde en aşağı kırk defa: İhdinas sırâtal müstakîm. Yâ Rabbi, bizi müstakîm olan, dosdoğru olan yola hidâyet eyle! diyoruz.

Niyet, dinin usüllerinden büyük bir asıldır. Bütün ibadetlerin kökü mesâbesindedir. Buna,

İnnemel-a'mâlü bin-niyyât Ameller, niyetlere göredir. Hadis-i şerifi kuvvetli bir delildir. Amellerin makbul olması için niyet şarttır. Nitekim; Niyyetül-mü'mini hayrun min amelihî Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır. Hadis-i şerifi de bunu pek güzel izah etmektedir.

Tarikatın başında bulunan irşat edici olarak mürşittir. Böyle bir mürşidin eğitimine tâbi olmağa tarikata girmek denilir. Böylece her söylenen tutulur, her verilen yapılır. Mürşidini Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem Hazretlerinin bu zamandaki halifesi olarak bilir. Ona tâbi olmak Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Selemle tâbi olmaktır. Bundan dolayı Beka Billaha ulaşmış irşad ediciler insanları manen diriltirler.

Buna göre bir işe başlarken, her şeyden önce niyet ve ihlâs şart ve mühimdir. Niyet hâlis olmadıkça o işten hayır beklemek boşunadır. Niyette ihlâs olmadan kurbiyyet mümkün değildir. Zirâ ihlâs olmadan kurbiyyeti elde edeceğini zannedenlerin kazancı ancak Hak'tan uzaklaşma olur. Rızâ-yı Bârî'yi kazanayım derken, felâkete düşer. Nitekim mürâîlerin hali bu kâbildendir.

Râbıta edebi, mürşidin ruhaniyetine ve onun hemen iki gözü arasına teveccüh etmektir. Çünkü, "Onun hayal hazinesi iki gözünün arasıdır." demişlerdir. Buradan şeyhinin ruhâniyetine nazar etmektir. Orası menba-ı feyzdir. Mürid bu suretle tazarru ve niyaz ile tevessül ettiği halde, mürşidin ruhaniyetini iki gözü arasına dahil ede ve oradan kalbe, kalbin derinliğine yavaş yavaş iner ve hayalinden gayb etmemeye gayret eder. Râbıtaya delil çoktur. Kitab, sünnet ve kıyas ile sabittir:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {35}

Vebteğû ileyhil-vesîlete Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya vesile arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. (Mâide, 35)

Kul in küntüm tuhibbûnallâhe fettebiûnî Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, Rasûlüllah'a itaat edin! (Âl-i İmran, 31)

Hazret-i Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, râbıtayı ispat sadedinde ayrı bir eseri vardır ki, yirmi kadar delil ortaya koyarak ispat etmiştir.

KISSA VE HİKAYELER

İÇİM BAŞKA, DIŞIM BAŞKA

* TEDBİR GİBİ AKIL, GÜZEL AHLÂK GİBİ ASALET OLAMAZ. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Bir büyüğü, bir mecliste mütemâdiyen methediyorlar; güzel vasıflarını anlata anlata bitiremiyorlardı. O zât ise bu aşırıya kaçan iltifatlar karşısında eğildikçe eğiliyor ve bu sözlerin altında adeta eziliyordu. Nihâyet mahcup bir şekilde başını kaldırdı ve:

-Kendimin ne olduğunu, ben bilirim! Ey benim güzel sıfatlarımı sayıp döken kimse, yeter, beni ziyâdesiyle incittin. Görünüşüm öyledir, fakat iç yüzümü sen nereden bileceksin!

Herkes tavus kuşunu, güzel nakışlı tüyü, rengârenk şekliyle övüp durur, o ise ayağının çirkinliğinden dolayı herkesten utanır.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

Hiç yorum yok: