11 Ağustos 2008 Pazartesi

İSTİŞARE ETMEK

İSTİŞARE ETMEK[1]

*Bir millet istişare ettiği müddetçe zillete düşmez. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

İstişare; Danışma, mühim bir iş için güvenilir birisiyle fikir alış-verişinde bulunma. Herhangi bir konuda doğruya ulaşmak veya yaklaşmak için bir başkasının görüşüne başvurma demektir.

İstişare, bir meselenin çözümünde başkalarıyla konuşmak, fikir alış-verişinde bulunmaktır. Karar aşamasından önce başkalarının fikrini almaktır. Ancak kendisine danışılacak kimse, doğru sözlü, tecrübeli, danışılan iş üzerinde bilgili, hiddet ve gurur gibi hallerden beri olmalı düşüncesini olduğu gibi söylemekten çekinmemelidir.

Kur'an-ı Kerîm olayın ehemmiyetini şu şekilde ortaya koymuştur:

...َ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ {38}

Onların işleri aralarında istişâre iledir. (Şûrâ, 38)

Hz. Peygamber (s.a.v) istişâreye teşvik etmiş; kendisi de Bedir'de Ebû Sufyân'ın geldiğini haber alınca ne gibi tedbir alınacağı konusunda Ensar'la müşâvere etmiş; ayrıca Bedir esirleri konusunda, Uhud ve Hendek Gazvelerinde, Hudeybiye'de, Taif Seferinde, İfk hadisesinde, ezan konusunda olduğu gibi birçok mevzuda ashabıyla istişâre etmiştir.

İstişâre, kişinin kendisini ilgilendiren konularda bir başkasının görüşüne başvurması veya idârecilerin ümmetin durumunu ilgilendiren konularda müşâverede bulunması şeklinde iki cepheden ele alınabilir. Birinci durumda istişâre sünnettir.

İslâm’daki istişâre sistemi çoğunluk veya azınlık farkı gözetilmeksizin imkan dahilinde herkesin görüşünü almayı gerektirmekte bunun yanında görüşler içinde tercihe şayan olanın parmak hesabıyla değil, derin ve tarafsız aklî araştırma neticesi tesbit edilmiş olanın tatbik mecburiyetini içermektedir

Cenabı Hakk Kur'an'da ... Eğer bilmiyorsanız, bilen­lere sorun (Nahl, 43) ayeti ile istişareyi emretmiştir.

İstişare edilen kişinin de dürüst olması, biliyorsa doğru ola­nı söylemesi gerekir ve bunu peygamberimiz bir hak olarak belirtir. Buyuruyorlar ki:

Bir müslümanın diğer bir müslüman üzerinde ki haklarından biri, ondan tavsiye (nasihat) talep ettiği zaman kendisine tavsiyede (nasihatta) bulunmasıdır. (Kütüb-i Sitte: 16/43)

KISSA VE HİKAYELER

MENFAAT DAHA ÖNEMLİ

*İstişâre eden doğruyu bulur, mahrûm olmaz. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Mesut Bey, yıllardır tanıştığı komşusu Hamdi Beye sorar:

- Hamdi Bey! Bizim kızı, Abdullah Bey oğluna istiyor. Eh., biliyorum; Kızımız ye­tişti. Gelinlik çağa erişti. Kız Enstitüsünün Dikiş Bölümü'nü en iyi derecede bitirdi bu yıl. Çok şükür, bir kaç kuruşumuz var. Yıl­lar boyu her istediğini aldım. Hanım —sağ olsun— bu konuda çok meraklıdır. Sandık, sepet doldu çeyizle. Abdullah Bey varlıklı adam değil. Bilmem nerde müdür idi. Emek­li oldu. Ama oğlunu iyi yetiştirdi doğrusu. Çok beğeniyorum genci. Mühendis çıktı. As­kerliğini de yaptı. Bir Yapı Firması, yalvar yakar almış. Gül gibi işi ve geliri var. Hu­yu da güzeldir. Ama, bir de sana soralım dedik. Siz daha yakınsınız onlara. Hayvanın alacası dışında insanın ise içinde. Sen ne dersin?

Hamdi Bey'in de kızı vardır. Onun da gözü Abdullah Bey'in mühendis oğlundadır. Ne var ki soranın kızı daha güzel, daha ye­teneklidir. Fırsatı iyi kullanırsa kendi yolu açılır:

-Ne bileyim. Şimdiki gençlere inan olmuyor. «Metresi var. dediler. Ben görme­dim. Sanmıyorum doğru olsun. Ama, bilin­mez insanoğlu. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz hani. Bir kez erkeğin gözü, gönlü bu yöne açıldı mı? Bilinmez. Na­sıl isterseniz?

-Bu zamanda ki arkadaşı olmayan delikanlı bulmak zor.

-Yok., yok. Bu öylesi değil. Bar kızıymış, dediler.

İşte bu dilli — zehirli türünden — bir şeytandır. Melundur. Ara bozan bir kötü­dür.

Ahiret konusu daha da düşündürücü. Sakalının aklığına, uzunluğuna, elinde çevirdiği koca­man tesbihe güvenerek tanışdığımız kişi, bi­zi dinden çıkarabilir. Gâvur edebilir.[2] Böylelerine danışılmamalı ve böyleleriyle müşavere edilmemelidir.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] İslamlık’ta iyi huy, Şevket Bilgisel, Emekli öğretmen, Dergah Yayınları, 1976, İstanbul

Hiç yorum yok: