11 Ağustos 2008 Pazartesi

HELAL YEMEK

HELAL YEMEK[1]

*Allah’ı anmayan vicdan, hakimsiz mahkameye benzer. J.J.ROUSSEAU

Helal; İslâmî bakımdan kullanılabilmesine veya yapılmasına, yenilip içilmesine, dinlenmesine, bakılmasına veya dokunulmasına izin verilen şey. Allah’ın müsaade ettiği şey. Haram olmayan. İslâmî ölçüler içerisinde namus ve ahlâk dairesinde kazanılmış şey. Dinin kurallarına aykırı olmayan dürüst yoldan edinilmiş, alın teriyle kazanılmış olan. Temiz, yenilebilir, kullanılabilir. Emek sonucu hak edilerek elde edilmiş kazanç.[2]

Allâh Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in, harâm ve helâl husûsunda sonsuz bir hassâsiyeti vardı. Nitekim Hz. Aişe radıyallhü anha Peygamberimiz Sallallâhü aleyhi ve sellemin bu özelliğini şöyle dile getirir:

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- iki şeyden birini yapma konusunda serbest bırakıldığı zaman, günah olmadığı takdirde mutlaka onların en kolayını tercih ederdi. Yapılacak şey günah ise, ondan en uzak duran da kendisi olurdu. (Buhârî, Menâkıb, 23)

Burada dikkat çekilen iki husûsiyetten birisi Efendimiz’in günah olmadığı takdirde kolay olanı tercih etmesi, diğeri de haramlardan en uzak duran kimse olmasıdır.

Allâh Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-; Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu aldığı şeyin helâlden mi, harâmdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. (Buhârî, Büyû, 7, 23) ifadesiyle mü’minleri ikaz etmiştir.

Harâm gıdâ, sâhibini insanlar arasında rezîl ettiği gibi, Allâh katında da kıymetsiz hâle getirir. Allâh -celle celâlüh- onun duâsını kabul etmez. Habîb-i Ekrem Efendimiz, bir insanın duâsının kabul edilebilmesi için, harâm ve helâle dikkat etmesi gerektiğini, bir çok defâ vurgulamıştır. Bunlardan birisinde şöyle buyurmuştur: Allâh Teâlâ temizdir, ancak temiz olanları kabul eder. O, peygamberlerine emrettiği şeyi mü’minlere de emretmiştir. Cenâb-ı Hak peygamberlere:

Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin ve sâlih ameller işleyin! (Mü’minûn 51) buyurmuştur.

Helâl lokma yemeyen kimse, Allahü teâlâya itâat etme gücünü kendisinde bulamaz. Helâl lokma yiyen kimse de Allahü teâlâya isyankâr olmaz. (Ali Râmitenî)

Bir kimse, hiç haram karıştırmadan, kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ, onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine, nehirler gibi hikmet (faydalı ilim) akıtır. Dünyâ muhabbetini, kalbinden giderir. (Kimyây-ı Seâdet)

Harâm Lokma; Helâl olmayan ve dînen yenmesi yasaklanan yiyecektir.

Hz. Ebu Bekir (r.a.) kölesinin getirdiği bir sütten içti ve hemen kölesine dönerek, “Bunu nereden aldın?” diye sordu. Köle: “Kehanette bulundum yani gaybdan bazı haberler verdim de ücret olarak bu sütü aldım.” dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a.) içtiği sütü midesinden çıkarmak için boğazına parmak saldı. Ve boğulacak şekilde istifra ederek çıkarmağa çalıştı. Sonra da, “Allah’ım, midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım.” dedi.

Abdulkadir Geylani: “Haram yemek kalbi öldürür. Helal yemek ise onu ihya eder. Lokma vardır nurlandırır, lokma vardır onu karartır. Lokma vardır seni dünya ile meşgul olur hale getirir, lokma vardır ahiretle meşgul eder. Lokma vardır sana dünyayı da ahireti de terk ettirir, seni dünya ile ahiretin yaratanına rağbet ettirir.

Haram yemek seni sırf dünya ile iştigale sürükler ve sana günahları hoş gösterir. Mübah yiyecekler seni ahiret ile meşguliyete sevk eder ve sana taatları sevdirir. Helal yiyecekler ise senin kalbini Allah’a yaklaştırır.” demektedir.[3]

KISSA VE HİKAYELER

HARAM YİYEN HARÂMÎ OLUR!..

*Hayırla yad edilmek, insan için ikinci bir ömürdür.

ARAP ATASÖZÜ

Yavuz Sultan Selîm Han devrinin ahlâkî yüceliğini gösteren pek çok vâkıa vardır. Mısır'a giderken Orduyu Hümâyun'un Gebze yakınlarından geçtiği yerler hep bağlık-bahçelikti. Sultan Selîm Han:

-Acaba askerlerim, sahibinden müsaadesiz üzüm ve elma koparıp yediler mi?!. diye düşüncelere daldı.

Sonra yeniçeri ağasını huzûruna çağırttı:

-Ağa fermânımdır. Bütün yeniçeri, sipâhi ve azap askerlerimin heybeleri yoklansın! Heybesinde bir elma veya üzüm salkımı çıkan asker olursa, derhal huzûruma getirilsin! diye emretti.

Yeniçeri ağası, derhal harekete geçerek heybeleri araştırdı. Daha sonra Sultan'ın huzûruna gelerek:

-Sultanım koparılmış hiçbir elma ve meyve izine rastlamadık!.. dedi.

Yavuz, bu habere çok sevindi. Üzerindeki ağırlık ve zihnindeki düşünceler kalktı. Sonra ellerini açarak:

-Allâhım! Sana sonsuz hamd ü senâlar olsun! Bana haram yemeyen bir ordu ihsân eyledin! diyerek duâ etti ve Yeniçeri ağasına:

-Şâyet askerlerim izinsiz meyve koparmış olsalardı, Mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü, haram yiyen bir ordu ile beldelerin fethi mümkün olmaz! dedi.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Sözlük manaları

[3] Altınoluk Sohbetleri, Sâdık Dânâ 4/III

Hiç yorum yok: