11 Ağustos 2008 Pazartesi

HİCRET ETMEK

HİCRET ETMEK[1]

*LÂ TAHZEN, İNNALLAHE MEANE. (ÜZÜLME ALLAH BİZİMLEDİR. (HADİS-İ ŞERİF)

Hicret; Göç, bir ülkeden diğer bir ülkeye yerleşmek kasdıyla gitmektir. Kendi memleketini bırakıp başka memlekete taşınmaktır. Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.) Miladi 622 yılının eylül ayında Allah-ü Teâla’nın emri üzerine Mekke’de ikamet ettiği evinden çıkarak İslâm Devletini kurmak üzere Medine’ye doğru yaptığı kutsal yolculuktur.[2]

Mekke-Medine arası 400 km. ve deve yürüyüşüyle 13 gün süren çöl yoludur.

Mekke’de islâmın gelişmemesi, zulüm ve işkenceler neticesinde miladi 615 yılında inananlardan 10 erkek, 5 kadın Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) izini ile adil bir hükümdar olan Habeş Hükümdarı Necaşi’nin memleketine hicret ettiler. Zulümler devam edince bir yıl sonra Hazreti Cafer-i Tayyar başkanlığında 82 erkek ve 10 kadın Habeşistan’a hicret ettiler. Ancak Mekke’de zulümler gittikçe artarak devam ediyordu.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) her gördüğü insana sabır ve yumuşaklıkla kendisinin Allah'ın Rasulü olduğunu, putlara tapmaktan vazgeçmelerini anlatıyordu. 620 senesi Medine’den Mekke’ye panayıra gelen 6 kişi Peygamberimiz (s.a.v.)’e inanarak müslüman oldular. Bu 6 kişi ertesi sene 12 kişi olarak Mekke’ye geldiler ve Akabe semtinde ilk biat gerçekleşti. Bu 12 kişi Allah'ın Rasulü’ne “Allah’a şirk koşmamak, yalan söylememek, zina etmemek, evlatlarını öldürmemek ve emri bil ma’ruf ile meşgul olmak üzere” biat ettiler.

Mus’ab bin Umeyr (Radıyallahü anh)’ın gayretleriyle islâm Medine’de hızla yayıldı. Nihayet bir sene sonra 622 yılı panayır zamanında 73 erkek ve 2 kadın 2. Akabe biatıyla Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (s.a.v.) Medine’ye davet ettiler. Bu biatta: “ Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’i kendi canları ve malları gibi muhafaza ve müdafaa etmek” şartını kabul ettiler.

Bunu duyan müşrikler işi iyice azıtarak müslümanlara baskılarını arttırdılar. Baskılar üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) ilk önce Ebu Seleme bin Abdülesad (Radıyallahü anh) ile Amir bin Rabia’ya (Radıyallahü anh) Medine’ye hicrete izin verdi. Arkasından müslümanlar tedbirli olarak, sessiz sessiz, birer ikişer yollara düştü Medine’ye doğru hicrete başladılar.

Hazreti Ebubekir Sıddık Radıyallahü anh ile Hazreti Ali Kerramellâhü veche’ye Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) hicret için izni vermiyor. Peygamber efendimiz Hazreti Ebubekir Sıddık Radıyallahü anha:

-Sabret, belki Allah sana bir arkadaş verir, diyor.

Bunun üzerine Hazreti Ebubekir Sıddık Radıyallahü anh firasetiyle durumu kavrayıp iki deve satın alıyor. Artık koca bir şehir içersinde cesaret ve iman gücüyle bir avuç müslüman kalmıştır.

İşte Mekke’de müslümanların iyice azaldığı böyle bir zamanda müşrikler Darun-Nedve’de toplandılar. Şeytan aleyhillane de Necidli bir ihtiyar şeklinde toplantıya katılarak her kabileden bir kişinin katıldığı bir katliam ekibi kurulması kararlaştırıldı. Böylece Haşim oğulları kan davası güdemeyecekler ve haşa Peygamberimiz (s.a.v.) kim vurduya gidecekti. Böylece yeminli 40 kişi buldular ve bir gece baskını yapmaya karar verdiler.

Cebrail (Aleyhisselâm) durumu Peygamberimiz (s.a.v.)’e haber verdi. Peygamberimiz (s.a.v.) Hazreti Ali Kerramellâhü vecheyi kendi yatağına yatırdı. Kendi hırkasını da Hazreti Ali Kerramellâhü vecheye giydirdi, metin olmasını, kendisine bir zarar gelmeyeceğini bildirdi. Böylece hırkayla teberrük yapmış oldu. Hazreti Ali’ye Kerramellâhü veche’ye üzerinde olan emanetleri teslim etmesini ve arkadan Medine’ye ulaşmasını tembih etti. Peygamberimiz (s.a.v.) güvenilir ve emin bir kişi olduğu için yanında kendisini öldürmek isteyen bir çok kişinin emanet malları vardı. O zamanda kimse kimseye güvenmediği için kıymetli mallarını Peygamberimiz (s.a.v.)’e emanet ederlerdi.

Evin etrafı sarıldığında sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) eline bir avuç toprak alarak yasin suresini baştan okumaya başladı 8. ve 9. ayetleri okuyunca bu toprağa üfledi ve yavaşça kapıyı açıp dışarıda kendisini öldürmek için bekleyenlerin üzerlerine fırlattı. Böylece bir avuç toprak, kalpleri kilitli, hakikate ama gözleri kör ediyordu.

إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ {8}

وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ {9}

Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. (Yasin, 8)

Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler. (Yasin, 9)

Peygamberimiz (s.a.v.) öğle sıcağına kadar bir yerlerde saklandı. Öğleyin sıcakta ortalıktan herkes çekilince Hazreti Ebubekir Sıddık Radıyallahü anh’ın evine geldi.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Mekke’de ayrılırken geriye dönüp:

-Ey Mekke çıkarılmasaydım, senden ayrılmazdım, diye hasretini bildirince Yüce Mevlâmız O’nun üzüntüsünü gidermek için:

...Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir... (Kasas, 85) diye müjdeledi.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] sözlük manaları

Hiç yorum yok: