11 Ağustos 2008 Pazartesi

HAYSİYETLİ OLMAK

HAYSİYETLİ OLMAK[1]

*Ağır Bulutlar Gibi, Ağır Yüreklerde Sularını Akıtınca Rahatlarlar. RİVAROL

Haysiyet; Şeref, îtibâr, onur büyüklük, üstünlük, övünme, iftihar, izzet anlamındadır. Haysiyetsiz kimse; Saygı uyandırmayan, şerefsiz, itibarsız anlamındadır.[2]

Şeref ve haysiyet insanın insan olma hassalarından biridir. Şeref ve haysiyetini kaybeden bir insan her şeyini kaybetmiştir. Onurlu bir insan bu dünyada şerefiyle yaşayan insandır. Onun için herkes kendi şerefini korumaya gayret eder. Haysiyetsiz ve şerefsiz olanlar insan olma vasıfların kaybetmiş, hayvanların derecesine düşmüşlerdir.

Oldukça kısa olan insanın dünya hayatı ve izzet ile şanlı ve şerefli bir şekilde, yahutta zillet ve meskenet içinde geçer. İzzetli ve şerefli bir hayata sahip olabilmek için Allah’a kulluğun, ahir zaman Nebisi’ne ümmet olmanın bütün şartlarını hakkıyla yerine getirmek lâzımdır. İslamiyetten uzak bir yaşantı ile izzete nail olmak mümkün değildir. Çok kısa ve geçici olan dünya hayatının debdebesine, gösterişine, şatafatına ve saltanatına aldananlar izzete asla nail olamaz. Ancak zillet ile muttasıl olurlar.

Bir de cemiyet içinde zillete düçar olmuş, hor ve hakir bir yaşantıyı benimsemiş, her türlü kötülüğün, aşağılığın kucağına düşmüş, onların kulu kölesi haline gelmiş insanlar da mevcuttur. Bunlar; bayağı yaşantılarıyla, kendilerini küçük düşürücü halleriyle herkesten ve her kesimden tenkit alırlar, eleştirilere tabi olurlar.

İnsanların en akıllısı ölümü çok hatırlayandır. Ölümü çok hatırlayan insana, dünyâda şeref, âhirette yüksek dereceler nasîb olur. (Berîka)

Peygamber ve mü’minler de Allah’ın (c.c.) emrine itaat ettikleri için O’nun yanında üstünlük ve şeref kazanırlar, İslâmı yaşadıkları için de ‘izzet-üstünlük’ elde etme imkanına kavuşurlar.

İslâm, insan yaratılışına aykırı olan ve insanın değerini düşürecek bütün davranışları yasaklıyor. İçki içmek, zina etmek, hırsızlık yapmak gibi. Bunlar ve bunlara benzer bütün kötü işler insanın kalitesini düşürür. İşte bu günahlardan sakınanlar ‘izzet’, şeref ve haysiyet sahibidirler. Bunları yapanlar ise şereflerini kaybederler, zelil-değersiz olurlar.

Gerçek mü’min, şeref ve izzetini kaybetmemek için bütün küçültücü davranışlardan uzak kalır. Küçük ve boş işlerin peşinden gitmez, yalan ve çirkin sözlere aldırmaz, ufak çıkarlar peşinde koşmaz. O küçük değil büyük hedeflerin adamıdır. O, çıkarının karşısında eğilmez. O ucuz kazançların arkasına düşmez. O kimsenin karşısında iki büklüm olmaz. Hele hele inançsızların yanında başı dik ve onurludur. Kimseye yağcılık yapmaz, yağdanlık olmaz. Bir makama çıkmak için üç kağıtçılık yoluna baş vurmaz. O’nun davranışları orta halli, sözleri doğru ve oturaklı, ahlâkı güzel, duruşu ağır başlı, hedefi yücedir.

KISSA VE HİKAYELER

REZİLLİK

*Kötüleri taklit eden, örneklerini bile aşar. GUİCCİARDİNİ

Doktor küçük kızımı muayene ettikten sonra:

-Böbreklerinde iltihap olabilir, dedi. Eğer idrar tahlili yaptırırsanız, daha rahat teşhis koyabiliriz.

Ertesi gün, eşimin de yardımıyla kızımı ikna ettim. Ve gerekli numuneyi alarak en yakındaki laboratuvarın yolunu tuttum. Ancak elimde koca bir şişeyle laboratuvar köşelerinde beklemeyi göze alamadığım için, plastik kapaklı bir bardağı tercih etmiştim. Yolda yürürken:

-Herşeyde bir incelik gerekir, diyordum. İş ne olursa olsun, en kibar şekliyle halledilmeli.

Eski bir binadan bozulduğu anlaşılan laboratuvara girdiğimde, pek hoş olmayan kokularla karşılaşarak hayal kırıklığına uğradım. Yerlerin de tozla kaplandığını görüyordum. Elimdeki numuneyi giriş kapısının karşısında oturan gence uzatarak:

-Tahlil yaptıracaktım, dedim. Ne zaman olur?

Delikanlı; belki de ilk defa rastladığı bardaklı numuneyi elinde birkaç defa çevirdi ve kenardaki sehpanın üzerine koyarken;

-Yan odaya sorun, ustam bilir, dedi.

Çocuğun gösterdiği oda, ilkinden de bakımsızdı. Odayı yoğun bir sigara dumanı kaplamış ve göz gözü görmez olmuştu. Tezgahın üzerindeki deney tüplerinin arasında kümelenen ve bazıları boşalan bira şişeleri, o sevimsiz dekoru iyice ağırlaştırıyordu.

İçerdeki adam, beni görünce elindeki sarı köpüklü bira bardağını alelacele sakladı ve söylediklerimi dinledikten sonra, alkolün tesiriyle kızaran gözlerini devirerek:

-Yarın gel, dedi. Öğlene doğru hazır olur.

Laboratuvardan hemen ayrıldım. İdrar numunesini çocuğa bırakmama rağmen artık oraya dönmeyecek ve başka bir yerde tahlil yaptıracaktım. Ancak eşim:

-Yine de o tahlil sonuçlarını alalım, dedi. Yeniden yapılacak olanla karşılaştırırız.

Ertesi gün aynı laboratuvara giderek masa başındaki gençten neticeyi istedim. Delikanlı, önündeki dosyada aradığı kağıtları bulamayınca:

-Ustaaaa!.. diye bağırdı. Sehpa üzerindeki bardağın işini bitirdin mi?

Adam, yan odadan:

- Ayıp ettin be koçum, diye seslendi. Bitirdim tabi, hem de bir dikişte.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: