11 Ağustos 2008 Pazartesi

HAYALI OLMAK

HAYALI OLMAK[1]

* Tanrı'dan edebi gözetmek için başarı dileyelim:

Edepsiz, Tanrı'nın lütfundan mahrum kalmıştır.

MEVLANA

Hayâ; Utanma, sıkılma duygusu. Allah korkusu sebebiyle kötü, ahlak dışı ve günah olan şeylerden kaçmak. Ahlâk kaidelerine bağlı olmak, hicap, ar, namus, edep. Kınanma endişesiyle kurallara aykırı davranmaktan kaçınma ve bunu sağlayan duygu için kullanılan ahlâk terimidir.[2]

Haya kelimesi, ahlâk terimi olarak "nefsin çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terketmesidir. Çirkin şeylerden nefsin darlanması, edebe aykırı bir işin meydana çıkmasından dolayı kalbin duygulanıp sıkıntı içinde kalması demektir. Bunun eseri hemen yüzde belirmeye başlar. Hayâ; ayıplanan bir şeyin korkusuyla insanda hâsıl olan değişme ve inkisâr mânâlarına da gelir. Haya, kötü bir iş yapınca utanmaktır.

Hayasızlık, insanı insanlıktan çıkarır, hayvanlardan daha aşağı düşürür. Bir hadis-i şerifin anlamı şöyle: Haya imandan bir bölümdür. İnsanlardan utanmayan Allah'tan da utanmaz.

Hayâ iki kısımdır: Birisi, Yüce Allâh’ın herkese doğuştan bahşettiği fıtrî hayâdır. İnsanlar arasında edeb mahallini açmaktan utanmak bu kısma girer. Diğeri de terbiyeye bağlı îmânî hayâdır ki kötü ve günah olan işlerden mümini alıkoyar.

Buna göre hayâ, kötü ve çirkin sayılan şeylerden uzak durmak, tavır ve davranışlarda ölçülü olmak, herhangi bir işte haddi aşmamaktır. Hayâ, kötülüklerden ve her istediğini yapmaktan alıkoyan insanî bir duygudur. Hayâ, takvânın ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla kul, hayâ sâhibi olmadıkça takvâ sâhibi de olamaz.

Hayânın îmân ile de sıkı bir alâkası mevcuttur. Bu ikisi dâimâ bir arada bulunurlar. Nitekim Peygamber Efendimiz Sallallâhü aleyhi ve sellem; Hayâ îmândandır. (Buhârî, Îmân, 3) buyurmuştur. Onlardan biri zâil olunca diğeri de gider. Hayâ ve edep noksanlığı, îmân ve din noksanlığından kaynaklanır.

Efendimiz’in hayası ile alâkalı olarak Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallâhu anh- şöyle der:

Nebiyy-i zî-şân Efendimiz örtünme çağına girmiş bir genç kızdan daha hayâlı idi. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bu durum, mübârek vech-i pâkinden hemen anlaşılırdı.

Yine Efendimiz:

Hayâ ancak hayır kazandırır. (Buhârî, Edeb, 77)

Hayânın hepsi hayırdır. (Müslim, Îmân, 61) buyurarak ümmetinin davranışlarını hayâ ile tezyîn etmesini isterdi.

Efendimiz birgün, izârsız olarak açık bir alanda gusleden bir kimse görmüş ve bunun üzerine minbere çıkarak:

-Allâh -azze ve celle- çok hayâlı ve çok gizlidir. Bu nedenle hayâyı ve örtünmeyi sever. O halde herhangi biriniz gusledeceği zaman örtünsün, buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Hammâm, 1)

KISSA VE HİKAYELER

HAYALI OLMAK

*Uygarlığın yerleşmesinde en büyük görev, kadınların üstündedir. EMERSON

Medine’de ağzı bozuk, şuna buna çatarak sövüp sayan, ağır ve kaba laflar söyleyen bir kadın vardı. Bu kadın bir gün Peygamber Efendimizin yanından geçerken Resûlüllah bir seki üzerinde oturmuş haşlanmış et yiyordu. Kadın:

-Şu adama bakın. Bir köle gibi yere oturmuş ve kölelerin yemek yiyişi gibi yemek yiyor, dedi.

Peygamber Efendimiz:

-Benden daha köle olan bir köle var mı? dedi. Kadın:

-Kendisi yiyor da bana vermiyor, dedi.Peygamber Efendimiz:

-Gel, sen de ye, buyurdu, Kadın:

-Kendi elinle bana vermezsen yemem, dedi. Bunu üzerine Peygamber efendimiz kendi eliyle kadına verdiyse de kadın bu sefer:

-Ağzındaki lokmayı çıkarıp bana vermezsen yemem, diyerek diretti.

Peygamber Efendimiz de ağzındaki lokmayı kadına uzattı. Kadın da hemen alıp ağzına attı. Kadın bu lokmayı yedikten sonra çok hayalı ve utangaç oldu. Hiç kimseye kötü söz söylemedi. Medine’nin en namuslu ve iyi kadınlarından birisi oldu.

HER HALDE BİR DERS VAR

*Sözünü dinleyecek kimse olmadıktan sonra, söylenecek yalan da olmaz.

BEATTİE

Lokman’a (Aleyhisselâm) :

-Edebi kimden öğrendin? diye sordular.

-Edepsizlerden, diye cevap verdi.

-Çünkü bana bunların neleri hoş görünmediyse onları yapmaktan kaçındım.

Şaka yoluyla söylenmiş olsa bile, akıllı insanın ders almayacağı söz yoktur. Ama cahilin önünde yüz tane hikmet okusalar, bu onun kulağına şaka gibi gelir.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: