11 Ağustos 2008 Pazartesi

GÜLERYÜZLÜLÜK

GÜLERYÜZLÜLÜK[1]

* ALLAH'A, AHIRET GÜNÜ'NE İNANAN KİMSE, KARDEŞİNE ASIK SURATLA BAKMAZ HADİS-İ ŞERİF

Güleryüzlülük; Beşaşet, tatlı hoş davranış, iyi muamele, gülümsemek, mütebessimlik demktir. Ruhtaki saflık ve neşenin yüzde parıltısı demektir. İçten davranmak, hoş karşılamak, hoş bir hale sahib olmak demektir.[2]

Karşılığı Ubuset yüz ekşiliğidir. İnsan daima güleryüzlü olmalı, hiç kimseye karşı çatık kaşlı bulunmamalıdır. Güleryüzlülük bir sadaka ve bahşiş sayılır. Bir hadis-i şerifte “Allah muhakkak ki yumuşak huylu ve parlak yüzlü kulunu sever.”[3]

Gülümsemek, güler yüzlü olmak ve az gülmek sünnettir. Bunlarda sadaka sevabı vardır. Bunlar kalbe hayat verir. Ruha huzur verir. İnsanları kaynaştırır, insanlar arasında güven, sıcaklık ve yakınlaşma meydana getirir. Dostlukları arttırır. Düşmanlıkları öldürür, husûmeti kırar. Kırgınlıkları önler. Şeytandan gelen kini, nefreti, öfkeyi, kızgınlığı, küskünlüğü söndürür ve yok eder. Başkasını küçük düşürücü ve alay edici olmamak ve ölçüsüz olmamak kaydıyla ise normal gülmeler mubahtır.

Peygamber Efendimiz (asm) gülümserdi ve güler yüzlü idi. İnsanlara somurtmazdı. Kızdığında kızgınlığını belli etmezdi.

Bütün bunlardan sonra müslümanın temiz kalpli, güler yüzlü, yumuşak sözlü, tatlı dilli olması gerekir.

Güler yüzlülük İslâm’ın teşvik ettiği güzel bir ahlaktır. İslâm, güler yüzlülüğü sahibine ecir kazandıran salih amellerden saymıştır. Çünkü güler yüzlülük temiz ve saf bir kalbin aynasıdır. Bu saflık ise İslâm’ın, müslümanların dış görünüşünde aradığı bir özelliktir. Bundan ötürü Resulullah:

Kardeşinin yüzüne tebessüm sadakadır. (Tirmizi) buyurmuştur.

Müslümanların karşılıklı hak ve vazifelerinden biri de: Bir­birlerine karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olmaktır. Bu, aynı zaman­da insanî bir vazifedir. Abus suratlı olmak insana yakışmaz. Ekşi yüzlü, muşmula suratlı olanlar bulundukları meclislere ağırlık verirler. Bu cihetle kendilerinden herkes kaçınır. Resul-ü Ekrem (s.a.v.) efendimiz daima mütebessim bulunurlardı. Bir hadis-i şeriflerinde: Allah Teâlâ mülayim huylu, güleryüzlü kimseyi sever[4] buyurmuşlardır. Peygamberimiz (s.a.v.) güzel ahlâkın ne olduğunu sorana: Güler yüzlü olmak ve eziyyet etmemektir[5] buyur­muşlardır.

Müslümanın, din kardeşini güler yüzle karşılaması hakkın­da Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır. Ebu Zer (r. a.) den. Şöyle demiştir: Resulullah (s. a. v.); (din) kardeşini güler yüzle karşılamandan (ibaret) olsa bile iyilikten hiç bir şeyi hakir görme[6] buyurdular.

Cabir b. Abdullah (r.a.)den, şöyle demiştir: Resullah (s. a. v.): Her İyilik sadakadır; ve dîn kardeşini güler yüzlü karşıla­man, kovandan din kardeşinin kabına suyu boşaltman da iyilik­tendir.[7] buyurmuşlardır.

Ebu Hureyre (r. a.) den, şöyle demiştir; Resulullah (s. a. v.): Şübhesîz ki, sizin bütün insanlara mal vermeğe gücünüz yetmez. Lâkin onlara güler yüzünüz ve güzel ahlâkınız şamil olmalıdır[8] buyurdular. Bunun için daima asık suratlı değil güler yüzlü ve gülümseyen bir insan olmalıyız.[9]

Hz. Ali (r.a.)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmaktadır:

İki müslüman bir araya gelir ve birbirlerinin hatırlarını sorarlarsa Allah onların en güler yüzlüsünü bağışlar.

Denizli de (Allah Rahmet eylesin) bir Ali Ege abi vardı. Yanına gittiğimizde yüz hatları değişir bizlere muhakkak güler yüzle hoş geldiniz derdi. Ayrılırken de aynı şekilde davranırdı. O’na içiniz ısınırdı. Zannederdiniz ki bu adam sadece beni seviyor, benimle ilgileniyor. Bu O’nun sevgi çemberiydi. Biraz önce bir hatasından dolayı birimizi azarlasa veya kızsa bile ayrılırken onun gülümseyen, sevgisi içinize işleyen yüzüyle karşılaşır ve O’na üzüntü ve kızgınlığınız yerini sevgi ve muhabbete bırakırdı. Bizler de hala beceremediğimiz karşımızdakine hep gülümseyerek bakabilmek şeklinde davransak ve bu davranışımız hayat tarzımız olsa ne güzel olacak.

KISSA VE HİKAYELER

GÜLÜMSEME

KARDEŞİNİ GÜLER YÜZLE KARŞILA, İYİLİĞİNİ BİLE KÜÇÜK GÖRME. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Genç kız üzgün görünen yabancıya gülümsedi. Adam kendini daha iyi hissetti.

Geçmişte bir arkadaşının yaptığı bir iyiliği hatırladı ve ona bir teşekkür mektubu yazdı.

Bu mektup arkadaşının öyle hoşuna gitti ki yemek yediği lokantada iyi bir bahşiş verdi.

Bu bahsisin miktarına şaşıran garson, paranın bir kısmını yolda gördüğü fakire verdi.

Fakir adam çok sevindi çünkü iki gündür ağzına bir lokma koymamıştı. Yemeği bittikten sonra kaldığı izbe odaya gitmek üzere yola koyuldu. Yolda soğuktan titreyen bir köpek yavrusuna rastladı ve onu alp eve götürdü. Soğuktan kurtulup başını sokacak yer bulduğu için köpekçik çok mutluydu.

Gece evde yangın çıktı.Köpek yavrusu havlamaya başladı Bütün ev halkını uyandırana dek havladı ve böylece bütün ev halkı kurtuldu. Kurtulan çocuklardan birisi büyüdü ve cumhurbaşkanı oldu.

Bunların olmasını sağlayan ise bir kurusa bile mal olmayan masum, sıcak ve içten bir 'GÜLÜMSEME' idi .



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

[3] BİLMEN Ömer Nasuhi, Büyük İslam İlmihali, Merve Yayın ve dağıtım İstanbul./491

[4] lhya-u ulûmiddîn, C: 2, S, Sh: 186.

[5] Selâmet yolları, C: 4. Sh: 321.

[6] Sahih-i Müslim, C: 8, Sh: 37.

[7] Sünen-i Tirmizi. d 4, Sh: 347.

[8] Bulügul-menun, Sh: 281. Hadis no; 1326.

[9] İslamda karşılıklı haklar ve vazifeler, Mehmet Talo, Şelale Yayınları İstanbul 1990 /130

Hiç yorum yok: