11 Ağustos 2008 Pazartesi

FİRASETLİ OLMAK

FİRASETLİ OLMAK[1]

*SENDEN DAHA ZEKİ İNSANLARI İŞE ALIRSAN, ONLARDAN DAHA ZEKİ OLDUĞUNU İSPAT ETMİŞ OLURSUN. R.G.GRANT

Firaset; Anlayışlılık, çabuk seziş. Zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti, bir insanın ahlak ve davranışını yüzünden anlamak halidir. Firasetin bir çeşidi, sebebini anlamadan ve ilham eseri olarak meydana gelen seziştir. Bir kısmı ise çalışmakla elde edilir. Muhtelif huy ve tabiatların bilinmesi neticesinde hasıl olur.[2]

Allahü teâlânın, müminlere ihsân ettiği işlerin iç yüzüne vâkıf olma kuvveti. İnsanların, diğer varlık ve olayların iç yüzünü keşfetme, gelecek hakkında doğru tahminlerde bulunma melekesi anlamında bir terim ve bu konuyu ele alan ilim dalı. Firaset sonradan kazanılan bir özellik olmasının yanında ilham olarak da meydana gelebilir. Daha geniş anlamda ise akıl ve duyu organlarıyla bilinemeyen. ancak sezgi gücüyle ulaşılan bütün bilgi alanlarını kapsar.

Firaset; Düşüncede tutarlı olmak, bir şeyde düşünerek davranmak ve basiretli hareket etmek, bir şeyin gerçek mahiyetini görebilmek. Bir kişi işlerin iç yüzünü görebildiği, önceden tahmin edip, düşünebilme kabiliyet ve maharetine sahip olduğu müddetçe firasetli sayılır.

(Bazı eserlerde yanlışlıkla firaset, feraset olarak yazılmıştır. Feraset: Yiğitlik, binicilik, at yetiştirme bilgisidir.)

Bir müslüman kalbini kin, nefret, münafıklık, çekememezlik, düşmanlık.. vb. her türlü kalb hastalıklarından temizleyip, iman nuru ile takva muhabbetiyle doldurduğunda, aynaya akseden eşyanın sureti gibi bazı sırlar adeta cilalanmış olarak kalbine akseder, "başkalarının gönüllerindeki saklı olan şeyleri de keşfedebilir ki, işte bu gerçek "firasettir".

Nitekim Hz. Peygamber Sallallâhü Aleyhi ve Selem: Müminin firasetinden sakınınız; zira o Allah Teâlâ'nın nuru ile bakar, (Suyûtî, el-Câmiu's-Sağır, 1, 24) buyurmuştur.

Firaset kabiliyetinin iman nuru ile yakından alakalıdır. Hz. Peygamber mümini akıllı, zeki ve ince görüşlü olarak tavsif etmekle iman ve takva sayesinde elde ettiği firâseti sayesinde her türlü hile, tuzak ve entrikaya da düşmemesi gerektiğini de şu hadisleri ile işaret etmişlerdir: Mümin bir kovuktan iki defa ısırılmaz. (Buhâri, edeb, 83;)

Mürşid-i kâmiller (rehber zâtlar), firâsetleri ile talebenin kâbiliyetini anlarlar. (Abdullah Ensârî)

Allah'ın, kalbine attığı bir nur ile kulun hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan ayırmasına ve muhataplarının karakterlerini teşhis etmesine "ilâhî firâset" adı verilmiştir. Rivayete göre keskin firâset sahibi olduğu söylenen Şah Şücâ`-ı Kirmânî tahminlerinde kolay kolay yanılmazdı. Cüneyd-i Bağdâdi'nin de müslüman kılığındaki bir gencin yahudi olduğunu ve yakında ihtidâ edeceğini ilk bakışta firâsetiyle tesbit ettiği söylenir.

Hz. Osman'ın yanına gelen bir kişinin gelmeden önce namahreme baktığını anlaması üzerine onun, "Hz. Peygamber vefat ettikten sonra vahiy ile mi karşılaşıyorum!" diye hayret etmesini ve Hz. Osman'ın:

-Bu vahiy değil firâsettir, demesini firâsetin mümkün ve meşrû olduğuna delil saymışlardır.

KISSA VE HİKAYELER

SEN BİR KIZINI VERMEZSİN DE...

*DÖRT ŞEY GERİ GELMEZ ; SÖYLENEN SÖZ, ATILAN OK,

GEÇEN ZAMAN VE KAÇIRILAN FIRSAT. HZ. ÖMER(RA)

Kufe'de bir adam üçüncü Halife Hz. Osman için "Yahudiymiş" diye tutturmuştu. Herkes bunun asılsız olduğunu, imkansız olduğunu söylüyor ama adam bir türlü ikna olmuyordu. Bu konu İmam-ı Azam'a da duyuruldu.

"Adamı bu saçma inancından kimse caydıramadı, şununla bir de siz görüşseniz" dendi. "Hay hay" dedi İmam-ı Azam, bir akşam bu adamın kızına dünürlüğe diye adamın evine gitti. Dereden tepeden konuştuktan sonra sözü esasa getirdi:

- Biz Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle kızına dünür geldik.

- Kime istiyorsunuz kızımı, öğrenebilir miyim?

- Kızını istediğimiz kimse son derece ahlâklı, dürüst çok zengin ve alabildiğine cömert, Kur'an'ı ezbere biliyor ve sürekli okuyor... (Bunların hepsi Hz. Osman'ın nitelikleri)

Adam sözünü kesti:

- Yeter, bunlardan bir tanesi bile kızımı vermek için yeterli meziyettir.

- Ama bu damat adayının bir kusuru var, kendisi Yahudi.

-Adam parladı:

- Nasıl olur, benim kızımı bir Yahudiye istersiniz?

İmam-ı Azam için artık taşı gediğine koymanın zamanı gelmişti:

-Sen bir kızını yahudiye vermezsin de Hz. Peygamber iki kızını birden bir Yahudiye nasıl verir? deyince adamın artık bir inat ve itiraza mecali kalmadı, bilinen gerçeği kabul etti.

(Hz. Osman peygamberimizin damadıydı, önce bir kızıyla evlenmiş, o ölünce diğer bir kızıyla evlenmişti. Bunun için Hz. Osman'a "Zi'nNureyn'' (İki nur sahibi) denmiştir.)



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: