11 Ağustos 2008 Pazartesi

FAKİR OLMAK

FAKİR OLMAK[1]

* Halkı inciteni Allah sevmez. Böyle bir huy dindar bir adama yakışmaz.

MUHAMMED FERİDÜDDİN ATTAR

Fakirlik; Fakirlik sıkıntı ve meşakkat dolu bir hayat demektir. Aynı zamanda Allah’ın bir lutfu olup ahiretteki derecelerinin artmasına bir vesiledir. Bunun için fakir olan Allah’a isyan etmeyip şükretmeli ve sıkıntılara katlanarak mükafatı Allah’tan beklemelidir. Muhakkak ki Allah’ın ahiretteki vadi, dünyadaki mahrumiyetlerinden daha hayırlıdır. Fakirliğin peygamber sanatı olduğu da unutulmamalıdır.

Aslî ihtiyaçların dışında, zekât nisabı kadar mala mâlik olmayan veya nisaptan daha fazla mala sahip olduğu halde, bunlar ihtiyaçlarına yeterli bulunmayan kimseye "fakir?', hiçbir şeyi bulunmayan yoksula da "miskin" denir. Yoksulluk problemi ve zenginle yoksul arasında denge sağlanması, eski çağlardan beri toplu yaşayışın en önde gelen problemleri arasındadır. Semavı dinler, toplum bilimciler, iktisatsılar ve devlet adamları bu konuda çeşitli çözümler getirmişlerdir.

Kur'an-ı Kerîm'de yoksulluk ile ilgili şu âyetler geçer.

Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur. Size cimriliği telkin eder. (Bakara, 268).

İslâm'da veren el, alan elden üstün tutulmuş ve müminler helâl yoldan kazanç sağlamaya teşvik edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: İyi mal, sâlih kimse için ne güzeldir. (Ahmed b. Hanbel; Taberânî, el-Evsat)

Ebu Zer (ra) anlatır :

-Bana, Allah’ın Rasulü dostum, yedi şeyi öğütledi. Şimdiye kadar onları hiç ihmal etmedim. Bundan sonra da asla ihmal etmeyeceğim.

1-Dostum Rasülullah bana, yoksulları sevmemi ve onlara yakınlık göstermemi;

2-Kendimden üstün olanı değil, aşağı olanı göz önünde bulundurmamı;

3-Onlar kesmiş olsalar da benim, akrabalarla dostluk bağlarını kesmememi;

4-İyilik hazinelerinden olan, “La havle vela kuvvete illa billah” cümlesini çok söylememi;

5-Halktan hiçbir şey istemememi ve beklemememi;

6-Allah yolunda hiçbir kimsenin beni ayıplamasından korkmamamı;

7-Acı da olsa daima hakkı söylememi öğütledi.

Allah ondan razı olsun Ebu Zer, elinden bastonu düştüğü zaman, birisine, “onu bana alıver” demeyi bile hoş görmezdi.

Rasülüllah (sav) bir duasında buyurdular ki :

-Herkesin bir sanatı vardır. Benim sanatım da fakirlik ve Allah yolunda cihadddır. Kim ki bu ikisini severse muhakkak ki beni sevmiş olur. Kim de bu ikisini hor-hakir görürse bana buğz etmiş olur. Müslümana yaraşan, kendisi zengin de olsa, fakirliği ve fakirleri sevmektir. Zira fakirleri sevmek, Rasülullahı sevmek demektir.

Denir ki : fakir; zenginin tabibi, temizlikçisi, elçisi, bekçisi ve şefaatçısıdır.

Tabibidir: Çünkü zengin hastalandığı zaman fukaraya sadakalar verir. Böylece onların duası bereketiyle hastalıktan kurtulur.

Temizlikçisidir: Çünkü zengin zekatını verdiği zaman fakir ona dua eder. Böylece fakir zenginin hem günahlarını temizlemiş olur hem de malını.

Elçisidir: Çünkü zengin, ebeveyni veya akrabalarından birisi hayrına fakire bir sadaka verdiği zaman, bunun sevabı onlara ulaşır. Böylece elçilik yapmış olur.

Bekçisidir: Sadakayı alan fakir zengine dua edince, fakirin bu duasıyla zenginin malı muhafaza olmuş olur.

KISSA VE HİKAYELER

YOKSUL VE ZENGİN

*Bu dünya bir ceza yurdudur. Ona sahib çı­kanlar akılsız; ona aklananlar cahildir.

HASAN BASRİ

Resül-i Ekrem (s.a.v.) her zamanki gibi meclisinde oturmuş ve dostları da etrafında halka şeklinde, onu bir yüzük taşı gibi ortaya almışlardı. Bu arada eski elbiseli fakir bir müslüman kapıdan içeriye girdi. İslâmi adetlere göre herkes her hangi mevkide olursa olsun bir oturuma girince nerede boş yer bulursa hemen oraya oturmalıdır. “Benim canım şurasını istiyor” görüşüyle özel bir yere oturmak gerekmez. O adam etrafına bakındı ve boş bir yer buldu; gitti oraya oturdu. Tesadüfen ileri gelen zenginlerden birisinin yanına oturmuştu. Zengin adam elbisesini toplayarak ondan bir az uzaklaştı. Bu hareketleri izleyen Resul-i Ekrem (s.a.v.) ona dönerek:

-Fakirliğinden sana bir şey geçer diye mi korktun?

-Hayır ya Rasülallah.

-Servetinden ona bir pay düşer diye mi korktun?

-Hayır ya Rasülallah.

-Elbiselerin kirlenir diye mi korktun?

-Hayır ya Resülallah.

- O halde niçin yanından uzaklaşıp bir kenara çekildin?

-Yanlış bir iş yaptığımı ve hata ettiğimi itiraf ediyorum. Şimdi bu hatamın telafisi ve bu günahımın keffaresi olarak servetimin yarısını bu müslüman kardeşime vermeye hazırım dedi. Çünkü ona karşı yanlış bir hareket yaptım. Beni bağışlayın ya Resülallah. Eski giyimli adam:

-Fakat ben bunu kabul etmeye hazır değilim. Cemaat:

- Niçin?

-Çünkü bir gün beni de bir gururun sarmasından ve bir müslüman kardeşime, bu gün bu şahsın bana yaptığı gibi, aynı hareketi yapmaktan korkuyorum. Der.[2]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Usul-ı Kafi c. 2. “Müslüman Fakirlerin Fazileti” babı

Hiç yorum yok: