11 Ağustos 2008 Pazartesi

EVLENMEK

EVLENMEK[1]

* AİLEDE BABA GÜÇ SİMGESİ YERİNE KORUYUCU OLDUKÇA, ANNE EV İŞLERİ YAPAN TEMİZLİKÇİ VEYA CİNSİ META YERİNE; EĞİTİMCİ OLDUKÇA, EN İYİ AİLE ORTAMI BU ORTAM OLACAKTIR. KÜRŞAT EMİN YETER

İnsanların erkek ve dişi olarak birbirini tamamlayan iki cins şeklinde yaratılması, hayatın dengesini sağlayan önemli bir unsurdur.

Erkek kadın için, kadın da erkek için bir örtüdür. Birbirlerinin eksiklerini tamamlar, birbirlerini kollayıp muhafaza ederler. Cenâb-ı Hakk onları çocuklarla rızıklandırdığında da onları güzel bir şekilde yetiştirmek için ortaklaşa hareket ederler. Evlatları onlar için göz aydınlığı, onlar da evlatları için güzel örnekler olurlar. Bu yapı Allah Teâlâ’nın emrettiği şekilde devâm ettiği müddetçe sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi mümkün olabilir. Aksi takdirde insanlar dünyada bin bir türlü sıkıntı ile mücâdele etmek zorunda kalırlar.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız, buyurdu ve parmaklarını bitiştirdi. (Müslim, Birr 149)

Erkek yalnız yarım, kadın da erkeksiz yarımdır. Bunlar birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Ancak evin idaresi erkeğe verilmiştir. Nikahın devamı da erkeğin iradesine bırakılmıştır. Bunda erkeğin daha güç şartlara dayanabildiği ve iradesinin daha kuvvetli olmasının etkisi vardır. Yoksa nikahın sorumluluğunun erkeğe verilmesi bir baskı ve tahakküm uygulaması için değildir.

Hadislerde geçen “hanımına karşı iyi davranma”nın muhtevasına dahil olan durumlardan biri de erkeğin hanımının gönlünü çeşitli vesilelerle hoş etmelidir.

Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benimle koşu yarışı yaptı. Yarışı ben kazandım. (İbn-i Mâce, Nikah, 50/1979) İşte bunlardan biri, münasip bir zamanda yapılacak herhangi bir yarış olabilir.

Evli olan erkek evine vaktinde gelmelidir. İş mazeret değildir. Ailesine karşı samimi, lütufkâr, nazik ve merhametli olmalıdır.

Erkek, hamınına iyi huylu olmalı rıfk ve yumuşaklıkla konuşmalıdır. Bir hadis-i şerifde:

İnsanların hayırlısı, ehline hayırlı ve faydalı olan kimsedir, buyuruldu.

KISSA VE HİKAYELER

KARINA KATLANMAYA BAK

* BİR KEDİNİN DOKUZ CANI, BİR KADININ DA DOKUZ KEDİ KADAR CANI VARDIR. FULLER

Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği karısını şikâyet etmek üzere halifenin evine gelir. Kapının önüne oturur ve Hz. Ömer’in çıkmasını bekler. Derken içeriden bir gürültü kopar. Hz. Ömer’in hanımı koca halifeye bağırıp çağırmakta ve fakat Hz. Ömer ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu hâli gören kapıdaki zavallı boynunu bükerek: “Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik mü’minlerin emiri iken Ömer’in hâli böyle olursa, benim derdime nasıl çâre bulabilir” diye düşünür ve kalkıp giderken Hz. Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından:

-Hayrola, derdin neydi? diye seslenir. Adam da der ki:

-Ey mü’minlerin emiri! Karımın kötü huylarını ve bana olan saygısızlığını şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin karının da sana karşı olmadık sözler söylediğini duyunca vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime: Mü’minlerin emiri karısıyla böyle olunca, benim derdime nasıl devâ bulacak? dedim.

O zaman Hz. Ömer adama şunları söyledi:

-Kardeşim, karımın benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona katlanmaya çalışıyorum. Zira o benim hem aşcım, hem fırıncım, hem çamaşırcım, hem de çocuklarımın süt annesidir. Halbuki o bütün bunları yapmak zorunda değildir. Üstelik gönlümün harama meyletmesine engel olan da odur. Bu sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum. Bu sözleri duyan adam:

-Ey mü’minlerin emiri! Benim karım da aynen öyle, dedi.

Bunun üzerine Hz. Ömer adamı:

-Haydi kardeşim, karına katlanmaya bak! Hayat dediğin göz açıp kapayana kadar geçiyor! diye teselli etti. [2]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Zehebî, el-Kebâir, s. 179

Hiç yorum yok: