11 Ağustos 2008 Pazartesi

EMANETE RİAYET ETMEK

EMANETE RİAYET ETMEK[1]

* EY SEHER RÜZGÂRI! SEN KAFKAS ETEKLERİNDE GÖĞSÜ ÎMÂN VE KUR’ÂN DOLU, RÛHU ALEV ALEV YANAN O SEVDÂLI GÖNLE(Şehit Hafız Kürşat Emin Yeter’e) BİZDEN SELÂM GÖTÜR!

OSMAN NÛRÎ TOPBAŞ

Emanet; Emîn, güvenilir olmak, istikamet üzere bulunmaktır. Geri alınmak üzere bırakılan şeydir. Bir kimse aracılığıyla birine gönderilen para, eşya vb. Başkasının hukukunu koruyan, emniyet edilip, inanılabilen kişiler de emin olup onlara emanet bırakılabilir.[2]

Emanet; Saklamak üzere bırakılan bir haktır. Bu ister Allah'a ait olsun, ister kullara ait bir hak olsun, maddi manevi hepsini içine alır. Muhafaza etmek üzere bize verilmiş bir para, ırz ve namus, şahsî veya sosyal sır bir emanettir. Emaneti muhafaza etmek ve onları yerine iletmek bir vazifedir. Onlara riayet etmemek hıyanettir. Allah'ın emirleri ve teklifleri de bize birer emanettir onları da güzelce eda etmek lazımdır. Üzerimize aldığımız herhangi bir vazife de emanettir.

Bir insan için en büyük meziyet "emin" bir şahsiyet olmaktır. Her yönüyle güvenilir bir insan olmak ve çocuklarımızı da bu yolda terbiye etmek, şahsımız için en büyük vazifedir. Peygamberlerde bulunması lâzım olan yedi sıfattan biridir.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde buyuruyor ki: Emânetlerine ve verdikleri söze riâyet edenler, namazlarına devâm edenler, işte onlar Firdevs Cennet'ine vâris olacaklar ve orada ebedî olarak kalacaklardır. (Mü'minûn, 8)

Peygamberlerin ve Peygamberimiz’in en önemli sıfatı, emanet olduğu gibi, Cibrîl-i Emîn’in de en önemli vasfı yine emanettir. Kur’ân O’nu bize şöyle anlatır: O, kendisine uyulan, emîn bir elçidir. (Tekvir, 21) Evet, Cibrîl, Allah (cc)’a itaatkâr ve O’nun nezdinde ihraz ettiği vazife itibariyle de güvenilir bir elçidir. İşte, Kur’ân da bize bu güvenilirler kaynağından gelmiştir. Kur’ân, Allah’ın emin dediği Cibrîl vasıtasıyla gelmiştir. Ve yine bu Kur’ân, O Emin Peygamber’e ve ümmetine indirilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’den herkes derecesine göre mutlaka istifade etmiştir. Cibrîl de bu istifade edenler arasındadır. Birgün kendisi Allah Resûlü’ne şöyle demiştir:

-Allah (cc) Kur’ân’ında benim için “Emîn” ifadesini kullanıncaya kadar akibetimden endişe içindeydim. Bu ifadeyi duyduktan sonra iliklerime kadar emniyetle doldum.

Bu emânetleri zayi etmek ise yer yüzünün hayatın sona ermesi ve kıyametin yaklaşmasının alâmeti demektir.

Adamın biri Peygamber Efendimize gelip :

-Yâ Resûlallah kıyamet ne zaman kopar; diye sorunca, Resûlüllâh (S.A.V.) Efendimiz :

-Emânet zayi olunca kıyameti gözleyin! diye buyurdu. O adam tekrar sordu :

-Nasıl emânet zayi olur? Resûlüllâh (S.A.V.) Efendimiz:

-İş ehliyetsiz kişilerin eline geçince kıyameti bekleyin! diye buyurdu. (Sahih-i Buhari)

KISSA VE HİKAYELER

EMANET

* DEMİR TAVINDA DÖVÜLÜR. TÜRK ATASÖZÜ

Tüccarın biri ticaret için sefere çıkarken ambardaki buğdayları bir arkadaşına emanet etmiş. Emanet ettiği arkadaşı ise buğdayları satıp parasını da bir güzel yemiş. Tüccar uzun seferinden dönünce buğdayları arkadaşından istemiş. Arkadaşı:

-Vallahi dostum buğdayı fareler yeyip bitirdi. İkiyüz batman buğdaydan hiçbir şey bırakmadılar demiş.

Zeki tüccar arkadaşının çocuğu evinin önünden geçerken içeri almış ve eve saklamış. Ertesi gün arkadaşını pek kederli görünce sebebini sormuş. Arkadaşı:

-Hiç sorma dostum oğlumu kaybettim... demiş. Tüccar:

-Ben oğlunu gördüm. Dün bir kartal havalandırıp götürdü, demiş. Arkadaşı inanmamış:

-Nasıl olur demiş, koskoca çocuğu bir kartal nasıl götürür. Hemen tücacar bu sözü fırsat bilip:.

-İkiyüz batman buğdayı yumruk kadar fare nasıl yeyip bitirdi ise senin çocuğunu da kartal öylece götürdü, demiş.

Arkadaşı çaresiz kalınca tüccara buğdayını vermek mecburiyetinde kalmış.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: