7 Ağustos 2008 Perşembe

EDEPLİ OLMAK

EDEPLİ OLMAK[1]

Edep aklın suretidir. HZ. ALİ (R.A.)

Edep; Haya, terbiye, iffet, zerafet, utanma, ağırbaşlılık, söz ve davranışlarında ölçülü olma, iyi ve güzel ahlâk gibi manalara gelir. Güzel terbiye ve güzel huylarla vasıflanmaktır. Utanılacak şeylerden insanı koruyan melekedir.[2]

Âdâb, “edeb” kelimesinin çoğuludur. İnsanlara sözlen ve fiilen güzel davranışta bulunmaktan ibarettir. İnsan için en büyük bir şeref edeptir. Edep insanın süsüdür. Zıddı ise isaet’tir. Kötülük yapmak ve terbiyeye aykırı davranmak demektir.[3]

Edebden yoksun olan bir insan, bir toplum için zararlı mikroplardan daha tehlikelidir.

Edeb, insanlara karşı bütün davranış ve muamelelerinde terbiyeli ve ahlâklı olmaktır. Selâm vermek, güler yüz göstermek, tırnak kesmek, sakal bırakmak gibi nice İslâmî edebler vardır ki, bunlar Hz. Peygamber'in birer sünneti olduğu gibi, daha önce geçen peygamberlerin de sünnetleridir.

Nitekim Rasûlullâh -aleyhisselâm- buyurmuşlardır:

Kıyamet günü bana en yakın olanınız, huy ve ahlak olarak en güzel olanınızdır. (Tirmizi, Birr, 71)

Hakiki edeb ve ahlak kahramanı olanlar, peygamberler ve velilerdir.

Şair ne güzel söyler:

Edeb bir taç imiş nûr-i Hüdâ’dan

Giy ol tacı emin ol her beladan

Bir arif şair de şöyle der:

Ehli diller arasında aradım kıldım taleb,

Her hüner makbul imiş illa edeb, illa edeb.

Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz. (İmâm-ı Rabbânî)

Edeb bir tâc imiş nûr-i Hüdâ'dan

Giy ol tâcı emin ol her belâdan

(Yûnus Emre)

Edep, fakirlerin dayanağı, zenginlerin süsüdür.

İbni Ata’ya edep nedir? Diye sorulduğunda şu beyiti okumuştur.

Konuşunca bütün zerafeti ortaya çıkar,

Susunca da bütün güzellikleri zahir olur.

KISSA VE HİKAYELER

SULTANIN KARŞISINDA İKEN

*Bir iyi davranış, dünyadaki bütün güzel sözlerden daha tesirlidir. Andreu MARVEL

Birgün İslâm âlimlerinden Ali Dekkak hazretlerine sordular:

-Namazda iken, sinek kovalayan kimse için ne dersiniz?

-Allahü teâlânın huzurundaki edep, Ayaz adındaki bir Türkün, Sultan Mahmud-i Gaznevi'nin yanındakinden az olmamalıdır. Şöyle anlatırlar:

''Ayaz isminde bir genç, bir gün Sultan Mahmud-i Gaznevi'nin resmi hizmetinde bulunurken, aniden ayakkabısının burnunu salladı. Sultan, Ayaz'ın bu haline şaştı. O zamana kadar kendisinden hiçbir zaman edepsizlik görmemişti. Sultan firasetle, Ayaz'ın bir özrü olduğunu anladı. Memurlarından birisine Ayaz'ı takip edip, durumu incelemesini emretti. Sultanın adamı, Ayaz'ı takip etti. Ayaz bir köşeye çekilip, ayakkabısını çıkardı. İçinden bir akrep düştü. Ayaz, ayakkabısıyla akrebi ezerek;

-Bugün, bana Sultanın huzurunda edebimi bozdurdun. Bugüne kadar sultanın huzurunda bir edepsizliğim görülmemiştir, diyordu. Memur, durumu Sultan'a arz etti. Ayaz geri dönünce Sultan:

-Ey Ayaz! Bugün niçin edepsizlik yaptın? Ayağını hareket ettirdin, durdun? dedi. Ayaz özür diler bir eda ile cevap verdi:

-Kabahat işlemek hizmetçilerin, kölelerin işindendir. Affetmek ise, sultanların şânındandır.

-Akrep hikayeniz bize ulaştı, deyince:

-Madem ki, haberiniz oldu anlatayım: Sizin saltanat nimetlerinize kavuşmuş biriyim. Akrep yedi defa ayağımı soktu, dayandım. Ayağımı oynatmadım. Sekizincisinde takatım kalmadı. Ayağımın ucunu yerden kaldırdım.

Ey kardeşim, iyi dikkat et! Bir sultanın yanında, kölenin, hizmetçinin gösterdiği edebe bak! Bir de makamların en yükseği olan Allahü teâlânın huzurunda ibâdet hâlinde olanların ne edepsizlikler ettiklerini, onlardan ne cüretkâr işler meydana geldiğine bir bak! O zaman, bu ibâdetlerimizden utanmamız gerektiğini hattâ ömür boyu hâyâ sebebi ile başımızı kaldırmamamız lâzım olduğunu anlarsın.[4]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Sözlük manala

[3] BİLMEN Ömer Nasuhi, Büyük İslam İlmihali, Merve Yayın ve dağıtım İstanbul./488

[4] İnternet- Huzura Doğru

Hiç yorum yok: