7 Ağustos 2008 Perşembe

EBEVEYNE İTAAT ETMEK

EBEVEYNE İTAAT ETMEK[1]

*ANA-BABANIZA İHSÂN EDERSENİZ, ÇOCUKLARINIZ DA SİZE İHSÂN EDER.

HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

İmândan sonra birinci vazifemiz ana-babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibâdeti kabûl olmaz. Müslüman doğmamıza ve müslüman yetişmemize sebep olan ana-babamızın kalbini kırarsak Cennete girmemiz düşünülebilir mi? Onlar bize hakâret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lâzımdır. Müslüman ana-babamız, bizden râzı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmamız çok zordur.

Allah’a ortak koşmamaktan sonra ana- babaya iyi davranmak emredilmiştir. Onlara bakmak, yumuşak söz söylemek, şefkat ve merhamet göstermek, rıza ve dualarını almak Kuran’ı Kerim’de emredilmiştir.

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًا{8 {

Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. (Ankebut, 8) Diye buyurmaktadır.

Peygamberimiz (SAV) de Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

Ana ve baba cennet kapılarının tam ortasıdır. İnsanı Cennet’e götüren en iyi şey onların rızasıdır. Artık bu kapıyı istersen bırak, istersen tut. (Tirmizi, Riyazüssalihin Terc. C1 sh 364 no.332 ) Görülüyor ki hayırlı bir evlat ana babasına iyi davranmak suretiyle onların rızasını alandır.

Ayrıca başka bir hadiste :

-Burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün.

-Kimin Ya Rasülüllah! Denilince

-Ana ve babasından birinin veya her ikisinin ihtiyarlık halinde yetişipte Cennet’e giremeyen kimsenin buyurdular. (Tirmizi et Tac c 5 sh 4 )

Hz Ömer (ra) anlatır:

-Bir defasında bir adam gelerek, “Ya Rasulellah, ben cihat etmek istiyorum.” Dedi. Allah Rasülü Sallallâhü Aleyhi ve Sellem ona :

-Anan-baban hayatta mı ? diye sordu. Adam “Evet” dedi. Rasülellah’da:

-Git onlara iyi bak, memnun et. Böylece cihat etmiş olursun. Buyurdu.

Bu haber ana-babaya bakıp iyilik etmenin de cihat kadar faziletli olduğuna delalet eder. Çünkü Rasul (asm) cihat karşılığında anaya-babaya iyilik etmeyi emir buyurmuşlardır. Demek ki cihatolmadığı zamanlarda bir kimse, itina ile ana ve babasına bakar, onları memnun ve hoşnut ederse sanki cihat yapmışcasına sevapa girer.

Bu konuda başka bir hadis-i Şerif’te şöyledir. Rasül (asm) a soruldu :

-Hangi ameller daha şerefli ve faziletlidir ? Buyurdular ki :

-Vaktinda kılınan namaz, bundan sonra ana-babaya yapılan iyilik, bundan sonra da Allah yolunda cihat.

KISSA VE HİKAYELER

ANNE RIZASI

*EVLÂDA ÖNCE NAMAZDAN, SONRA ANA-BABA HAKKINDAN SORULUR. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Enes bin Mâlik hazretleri şöyle anlatır:

Peygamber efendimiz zamanında Alkame isminde bir genç vardı. Hep ibâdet ile meşgûl olur, yaz-kış oruç tutardı. Bu genç hastalandı. Fakat dili tutulup birşey söyleyemiyordu. Durumdan Resûlullah efendimiz haberdâr edildi. Peygamber efendimiz, Hz.Ali ile Ammâr bin Yâsir hazretlerini gönderdi. Onlar, gence Kelime-i Şehâdet telkîn ettikleri hâlde, genç söyleyemiyordu. Peygamber efendimiz, Bilâl-i Habeşî hazretleri vâsıtası ile durumdan haberdâr edildi. Peygamber efendimiz, yanında bulunanlara şöyle sordu:

- Alkame'nin ana-babası var mı?

- Yâ Resûlallah, ihtiyâr bir annesi var.

- Annesini buraya getirin! Annesi gelince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:

- Alkame'ye ne oldu?

- Yâ Resûlallah, Alkame çok iyidir. Hep ibâdet ile meşgûl olur. Ama ben ondan râzı değilim. Çünkü o, hanımının rızâsını, benim rızâmdan üstün tutmaktadır.

- Dilinin tutulması bu yüzdendir. Ona hakkını helâl et de dili açılsın!

- Yâ Resûlallah, O benim hakkıma riâyet etmedi. Hakkımı helâl etmem.

Bunun üzerine Peygamber efendimiz:

-Ey Bilâl! ashâbı çağır, odun getirsinler. Alkame'yi yakalım. Çünkü annesi, ondan râzı değildir, buyurdu. Kadıncağız bunları işitince dedi ki:

- Yâ Resûlallah, oğlumu benim gözümün önünde mi yakacaksınız? Kalbim buna nasıl dayanabilir?

- Cehennem ateşi, dünya ateşinden çok daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan râzı olmadıkça, onun hiçbir tâ'ati makbûl değildir.

Kadıncağız bunları işitince ağlamaya başlayıp dedi ki:

-Yâ Resûlallah, ben ondan râzı oldum, hakkımı helâl ettim.

Böyle söyledikten sonra oğlunun yanına gitti ve oğlunun sesini duydu. Kelime-i şehâdeti rahatlıkla söylüyordu. Aynı gün vefât etti. Cenâze hazırlıkları yapılıp defnedildi.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

Hiç yorum yok: