6 Ağustos 2008 Çarşamba

BİRLİK OLMAK

BİRLİK OLMAK[1]

* ELLER ÇOĞALINCA İŞLER HAFİFLER. İNGİLİZ ATASÖZÜ

Birlik; Tek olma, bir arada olma, vahdaniyet, anlamlarındadır. Birleşme, bütün oluşturma durumu, bütünlüktür. Birliğimizi kimse bozamaz demek fikir ve birlikteliğimiz ayıramazlar demektir. Görüş ve uzlaşma halinde olan insanların hali olup bu birliktelik beraberliktir. Hep bir arada, elbirliğiyle beraber olmaktır.[2] Zaten Müslümanlık bir ve birliğe inanmaktır. Bundan dolayı birleme yani bir olan Allah’tan başka ilah olmadığına inanmadır ve buna tevhid inancı denir. Lee ileehe illallah sözü imanın özüdür. Her yerde ve her şeyde Allah’tan başkasının hakimiyeti olmadığını anlamak, bilmek, inanmak ve öylece yaşamak islâmiyettir.

İnsanlar, Allah’ın birliğine inananlar ve inanmayanlar olarak ikiye ayrılır. Allah’ın birliğine inanmayan inkârcılar, kendi düşüncelerinin ürünü olan ilahlara tapan putperestlerden başka bir şey değildir.

Müslümanlar madem bir olan Allah’a inanmaktadırlar, o halde birbirlerine güvenip dayanmalıdırlar. Çünkü ayrılık parçalanmaya gider. Allah-ü Teâla Kur'an-ı Kerîminde şöyle buyurmaktadır:

Ey Müslümanlar birbirinize girmeyin, sonra kalplerinize meskenet, korku, acz çöker de, devletiniz, gücünüz, kuvvetiniz gider. (Âl-i İmran, 103)

İp, ip olarak kopar ve hiçbir şey ifade etmez. Birleşip halat olduklarında bir kıymete ulaşırlar. Birlik, ittifak halat olma demektir. Allah, her türlü başarıyı ittifakla bütünleşenlere va’deder. Oruç, Reyyan kapısından cennete götürür; sadaka da bir başka kapıdan cennete götürür. İttifak, ise en önemli bir başarı vesilesidir ve muvaffakiyete götürür. Zaten, akıllı kimseler bunca haricî ve dahilî düşmanlara karşı ittifak etmekden başka çare düşünmezler. Bu işe bir de Allah’ın inayet bakışı var ki o herşey demektir.

Birlik ve beraberlikle ilgili olarak Kur'an-ı Kerîmde şu Ayet-i Kerime'de Yüce Mevlâmız şöyle buyurmaktadır:

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُوا...ْ {103}

Al-i İmran,103: Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişileridiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.

Birlik içersinde olmamızı bize Rabbimiz emretmektedir. Parçalanmayın diyerek de bunu pekiştirmektedir. Bizler nasıl Müslümanlarız ki, Allah’ın bizlere olan islâma sımsıkı yapışmak emrini tutmadığımız gibi parça parça dağılıp gitmişiz.

KISSA VE HİKAYELER

AMERİKALI BİR AJANIN İFŞAATI

* BİR ÇIĞLIK BİR ÇIĞ MEYDANA GETİRİR. SOLJENITSIN

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Burhan Özfatura çıkmış olduğu iş seyahatlerinin birinde, uğradığı Zürih şehrindeki bir otelde Amerikalı biri kendisiyle görüşmek ister. Bir barış gönüllüsü olarak yıllarca ülkemizde bulu­nan bu Amerikalı mimarın Özfatura'ya anlattıkları tüyler ürpertici, korkunç şeylerdir.

Ben, evvelce, 12 Eylül öncesinde Türkiye'de barış gö­nüllüsü idim. Sivas civarında görevlendirilmiş idim. Açık söylü­yorum casustuk. Sizin mezhep ve kan gütme davalarınızı çok iyi etüt ettik ve o civarın etnik haritasını çıkarttık.

Millet de bizi oraya gitmiş ve çocuklarına yabancı dil öğre­ten birileri sanıyordu. Bundan dolayı biz, onların misafirper­verliklerini bile görmüştük. Yemeyip yedirdiler. Ama biz buna karşı ne yapıyorduk, vazifemiz icabı aileler arasına girip, unutulmuş düşmanlıkları, kan davası ve mezhep ayrılıklarını körüklüyorduk.

Halbuki o düşmanlıklar çoktan unutulmuştu. Biz Ahmet Ağa'ya gidiyorduk ve 'yahu şu Mehmet Ağa'nın dedeleri de ne hain imiş; koç gibi dedene kıymışlar', deyip eski yaraları kaşıyıp kanatıyorduk. Daha sonra Mehmet Ağa'ya gidiyor ve 'şu aile de size az kalleşlik etmedi', diyor ve eski ateşi körüklüyorduk.

Böylece huzuru bozduk. Sivas ve çevresindeki hadiseleri başlattık. Pek çok masum çocuk ve kadının ölümüne sebep olduk. Daha sonra yaptığımız işin korkunç ve iğrençliğinden vicdan azabı duydum ve ülkemi terkettim. İsviçre'ye yerleştim.

Evlenemiyorum. Evlenirsem çocuğum olacak. Halbuki ben yüzlerce masum çocuğun öldürülmesine sebep oldum. Bu yaptığım, benim çocuğumun başına da gelebilir endişesiyle evlenemiyorum.[3]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Sözlük manaları

[3] İbrahim Refik “Geçmişten Geleceğe Işıklar” s:59

Hiç yorum yok: