6 Ağustos 2008 Çarşamba

BASİRETLİ OLMAK

BASÎRETLİ OLMAK[1]

*Ey oğul! İstediğin kadar yaşa, nasıl olsa birgün öleceksin; dilediğini sev, nasıl olsa bir gün ayrılacaksın; istediğini yap, nasıl olsa birgün hesabını vereceksin. İMAM-I GAZALİ

Basîret; İdrak, zeka, ilim, tecrübe, kalp ile görme, doğru ve ölçülü bakış, uyanıklık, uzağı görme, feraset. İşlerin iç yüzünü görebilme; kalb gözü. Hakikatı kalbiyle hissedip anlama. Basiretli, tutum ve davranışlarında ölçülü olan, doğru görüşlü, zihni bulanık olmayan, olayların iç manalarına vakıf olandır.[2] Kalp gözünün açıklığı, idrâk genişliği, daha başlangıçta iken neticeyi görüp-sezme ve yarınları bugünle beraber değerlendirebilme istidâdı da basiret derinliğidir.

Başımızdaki göze basar, kalp gözüne de basîret denir. Buna göre basîret; kalp gözüyle görüş, işin iç yüzüne nüfuz etmek bir şeyin içini -dışını, önünü- sonunu, aslını ve hakikatini bilmektir. Bu nedenle basîret-i kalp, kalp uyanıklığı; basîretsiz, gafil, basîreti bağlanmak gaflette bulunmak anlamına gelir.

Ey basiret sahipleri ibret alınız. (Haşr, 2) ayeti, insanın ilerisi için daha tedbirli davranıp Allah'ın emirlerine ters düşmekten sakınmasını sağlamak maksadıyla yapılan bir hatırlatmadır. Bu da müminin basiretini gösterir.

İman bir basirettir. Basireti açık olanlar Allah'ın dinine ve hükümlerine talip olurlar. Basireti kapalı olanlar da Allah'ın nizam ve hükümlerine sırt çevirirler.[3]

Gözü görmeyen kimse kör değildir. Asıl âmâ basîreti kör olan kişidir. (Deylemî)

Allahü teâlâ mü'minlere basîretler ve nûrlar lütûf eylemiştir. Onlar bu sâyede işlerin iç yüzünü anlarlar. Resûlullah efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem’in Mü'min Allah'ın nûru ile nazar eder, hadîs-i şerîfi bu mânâda anlaşılmalıdır.(İmâm-ı Kuşeyrî)

İman nûru, kişinin basiretini açtığı içindir ki o kişi, Başını ne tarafa döndürürsen Allah’ın âyetini görürsün,(Bakara,115) âyetinin işaret ettiği mânâ ile varlığa bakar.

Öyleyse, bunları anlamaya çalışalım, idrâk etmeye çalışalım... Aksi takdirde,

Bu dünyada kör olan, öbür dünyada da kör olacaktır. (İsra, 72)

Hükmü, bizim için geçerli duruma gelecektir.

Elbette burada bahsi geçen "körlük" gözlerin değil, "basiretlerin" yani algılama ve değerlendirme kapasitelerinin yetersizliği anlamına gelen "mânevî" körlüktür.

"Kör"lükten kurtulmanın da yegâne yolu, önce bilincimizi, gereksiz ve yanlış bilgilerden arındırmaktır.

KISSA VE HİKAYELER

KADIN VE VALİ

*İnsanları inandıkları şeylerden vazgeçirmek bir şeye inandırmaktan daha zordur. E.RENAN

Bir zamanlar vâlilik yapan birisinin çok güzel bir bahçesi vardı. Rengârenk çiçeklerle donatılmış, tam bir zevk ve sefâ yeriydi. Bir gün vâli, bu bahçeye geldi. Vâli, bir bahane ile kadının kocası olan bahçıvanı, bir iş için dışarıya gönderdi. Kadına da dedi ki:

-Bahçenin kapılarını kapat. Hiç bir kapı açık kalmasın!

Kadın, akıllı ve namuslu idi. Vâlinin kendisine kötü niyet taşıdığını anladı. Gidip bir ağacın arkasına saklandı ve biraz sonra gelip dedi ki:

-Kapıları kapattım. Yanlız bir tanesi kaldı. Onu kapatmaya gücüm yetmiyor. Ne kadar uğraşsam da kapatamıyorum.

-O, hangi kapıdır?

-Bu kapı, Allahü teâlânın (Basir) sıfatıyla bizi gördüğü kapıdır. Vâli, bu sözü duyunca, pişman olup tövbe etti. Bir daha aklına böyle kötülükler getirmemek için, Allahü teâlânın sevgili kullarından birinin bulunduğu yere gidip, onun sohbetinde yetişti. Allah’ü teâlânın sevgili kullarından biri oldu.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Sözlük manaları

[3] İnternet- İslam Ansiklopedisi- Ahmet AĞIRAKÇA

Hiç yorum yok: