6 Ağustos 2008 Çarşamba

ALLAH'TAN KORKMAK

ALLAH’TAN KORKMAK[1]

* EY İMAN EDENLER ALLAHDAN KORKUN VE SADIKLARLA BERABER OLUN. (TEVBE119)

Havf; Korku, korkutmak. Yapılan şey karşısında cezaya çarptırılma korkusu, korkulan şeyin hatırlanmasıyla kalbin titremesi ve hoşa gitmeyen şeyin başına geleceği endişesiyle kalbin ürpermesidir.[2]

Korku ve ümit; Hem yaşama ümidi, hem de ölüm korkusu. Affedilme ümidi veya cehenneme düşme korkusunu birlikte hissetmektir.

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ölmek üzere olan bir gencin yanına girmişti. Hemen sordu:

-Kendini nasıl buluyorsun?

-Ey Allah'ın Resûlü, Allah'tan ümidim var, ancak günahlarımdan korkuyorum, diye cevap verdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da şu açıklamayı yaptı:

-Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve korku) birleşti mi Allah o kulun ümid ettiği şeyi mutlak verir ve korktuğu şeyden de onu emin kılar. (Tirmizî, Cenâiz 11,)

Bir mü'min “ Cennete bir tek kişi girecek!” dense “Acaba ben miyim?”; “Cehenneme bir tek kişi girecek!” dense “Yoksa ben miyim?” haleti ruhiyesinin içinde bulunmalıdır.

Cenab-ı Hakk, kutlu beyanında buyurmaktadır:

... فَلاَ تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ {175}

..Eğer gerçek mü’min iseniz, onlardan korkmayın, benden korkun! (Âl-i İmrân, 175) buyurmuştur.

KISSA VE HİKAYELER

BENİ AFFET

* ALLAH’IM AFFET BENİ, SEN AFFETMEZSEN BENİ, EY ALLAH’IM ALLAH’IM! KİM AFFEDER BENİ.

KÜRŞAT EMİN YETER

Bir Doçent Hanımla bu konuda sohbet ediyorduk. Bir ara dedi ki:

-Biliyor musunuz, ben de lise yıllarımda ateist idim. Paris'te okuyordum ve dinimiz hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Müthiş bir ateist olan felsefe hocamız, bütün sınıfımızı etkilemiş, hepimizi inançsızlaştırmıştı.

Bilhassa son sınıftayken ben, ateizm hakkında ateşli nutuklar atardım. Fakat, çok ilginçtir, her konuşmamdan sonra, içimi müthiş bir pişmanlık kaplar ve ister istemez içimden "beni affet, beni affet" diye geçirirdim.

Ama kim affedecekti, onu bir türlü söyleyemiyordum. Yani "Allah'ım, beni affet" diyemiyordum. Bunu söylesem bizim ateistlik iddiamız çürümüş olacaktı. Onun için sadece "beni affet!..." diyebiliyordum.

Zor zamanlarda, bilhassa imtihanlarda arkadaşların çoğu kiliseye gidip mum yakarlardı. Zaten hemen hemen hepsi temelde Hıristiyandı. Güya ben Müslüman asıllı idim ama söylediğim gibi İslâmiyet hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Onun için ben de onlar gibi zaman zaman kiliseye gidip mum yakardım.

Lise bitirme imtihanlarında çok zorlanmıştım. O günlerde Hıristiyan arkadaşlar gibi ben de kiliseye gidip mum yakıyordum ve başarılı olmam için dua ediyordum.

Güya inançsızdım ama, kiliseye gidip mum yakmaktan da kendimi alamıyordum. Bu sebeple de diğer arkadaşlarıma karşı bir mahcubiyet duyuyordum, utanıyordum. Çünkü onlar inançsızlıklarında daha samimi görünüyorlardı. İnançsızların en samimi görünenlerinden başı çeken sınıf arkadaşım olan Macar Büyükelçisinin kızıydı. Bir gün beni kilisenin önünde görünce, çok utandım, ama dürüst davrandım. Çünkü, orada ne aradığımı sorunca, kiliseye mum yakmak için geldiğimi söyledim. O da bana şöyle dedi:

-Rica etsem, iki mum da benim için yakar mısın? Hayret içinde kaldım, çok şaşırdım. Ama isteği gayet ciddi idi. Arzusunu yerine getirdim. Fakat o andan itibaren de ateistlerin hiçbir zaman samimi olmadıklarını, içlerinde daima gizli ve örtülü bir inancı taşıdıklarını anladım.

-Peki, inançsızlıktan nasıl kurtuldunuz? Allah'ı nasıl buldunuz?

-Söylediğim gibi, ne zaman Allah'ı inkâr eden konuşmalar yapsam, içimde müthiş bir korku duyuyordum. Bu o kadar ağır bir korku idi ki, sonunda dayanamayarak, "beni affet" demekten kendimi alamıyordum. Büyük bir pişmanlıkla, "beni affet, beni affet" dedikçe içimde nispeten bir rahatlama duyuyordum.

Daha sonraları ise, şöyle düşündüm: Eğer Allah yoksa içimdeki bu müthiş ve dayanılmaz korku nedir, nereden ve kimden geliyor? Ben niçin korkuyorum. Hiç olmayan bir şeyden korkulur mu? Yoktan korkulmayacağına göre, demek ki vardır, dedim. Evet, bir süre sonra vardır dedim ve kurtuldum. Şimdi içim rahat, çok şükür, eksiğimi tamamladım, içim bütünlendi.[3]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Sözlük manaları

[3]Vehbi Vakkasoğlu, (Öğretmenin Not Defteri - 4'ten)

Hiç yorum yok: