6 Ağustos 2008 Çarşamba

AĞLAYABİLMEK

AĞLAYABİLMEK[1]

*YALNIZ, İNSAN GÖZLERİ AĞLAR. ANDREW MARWELL

Ağlamak; Kederden veya aşırı sevinçten gözyaşı dökmektir. Duygusal bir acı veya hislenmekten dolayı dökülen gözyaşlarıdır. İnsan hassas ruhlu, ince sezişli olduğu zaman çok çabuk etkilenir ve gözlerinden yaşlar boşanır. Gözlerden yaş boşanması bir eksiklik değildir.

İnsan, dinlediği üzücü bir vakanın ve okuduğu trajik bir eserin tesi­ri altında kalarak müteessir olur ve ağlamaktan kendini alamaz. Bir ye­timin göz yaşları, bir dostumuzun hastalanması, bir yakınımızın vefatı gibi üzücü tablolar merhamet duygularımızı galeyana getirir de göz yaşlarımızı tutamadığımız olur.

Arap halkının dilinde ve şiirde, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde ağlamanın en yaygın ismi "bükâ"" dır. Bu da Allah ve peygamber sevgisinden dolayı ağlamaktır. Bundan başka:

1-Zorla ağlama;

2-Yalancıktan ağlama;

3-Sessiz olarak ağlama;

4-Ölüye ağlamak;

5-Çocuğun doğum zamanında ağlaması;

6-Ölünün iyiliğini anarak ağlamak;

7-Ölüye şiirle veya müseccâ sözlerle ağlama;

8-Öfkelendiği zaman ağlama;

9-Fazla ağlamak gibi ağlama çeşitleri vardır. Ağlamanın dinî ölçülere uygun olup olmayışına göre değerlendirilmesi gerekmektedir.

Cüneyd-i Bağdadî gibi Seyyidu't-Taife sayılan önderler, ağlamayı, Kur'ân okuma ve teheccüd namazı kılmanın yanın­da, vird edinmişlerdi.

Said b. Cübeyr, gözyaşından ötürü gözlerini kaybeder­ken, İbn Şîrîn, gece boyunca ağlar, bunu farkettirmemek için ise gündüzleri gülerdi. Mansur b. Mu'temir, gündüzleri oruç tutar, geceleri ibadetle geçirir ve sürekli ağlardı. Annesi, "Yavrum! Adam mı öldürdün ki, böyle ağlıyorsun?" diye sorun­ca, "Nefsimin bana yaptığını ben bilirim!" derdi. Sabah olunca durumu farkettirmemek için gözlerine sürme çeker, koku sürü­nür, saçlarının bakımını yapıp ikiye bölerek tarar ve halkın ara­sına katılırdı.

Ebu Hanife de geceleri Kur'ân okur, bazan bir ayeti ağla­yarak sabahlara kadar tekrar ederdi. Geceleri öyle çok ve kendini tutamayarak, sesli ağlardı ki, komşuları ona acır ve üzü­lürlerdi.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Biz bu kadarını vermek­le yetiniyor ve son olarak İbn Mace'deki bir hadisi kaydetmek istiyoruz: Enes b. Malik'ten rivayet edilen hadiste Hz. Peygam­ber şöyle buyuruyor: Cehennem halkı ağlama ile de azaplandırılır. Gözyaşları bitinceye kadar ağlarlar. Sonra gözlerinden yaş yerine kan akmaya başlar. Neticede yüzlerinde oyuklar olu­şur. Dökülen gözyaşları öyle çoğalır ki, üzerine gemiler konsa yüzer. Belki de, özellikle, dünyada ağlamayanlar bu azabı çekecektir.![2]

KISSA VE HİKAYELER

CÜNEYD’İN TEFEKKÜRÜ

*GÜNEŞİ GÖZDEN KAÇIRDIM DİYE AĞLARSAN, YILDIZLARI DA GÖREMEZSİN. RABİNDRANATH TAGORE

Cüneydi Bağdadî, San’a Çölü’nde gezerken bir av köpeği görmüş. Bakmış ki; dişleri dökülmüş, arslanlara saldıran pençesinde kuvvet kalmamış, miskinleşmiş, kocamış tilkiye dönmüş. Vaktiyle yaban öküzlerine, geyiklere atılır, onları tutarken, şimdi ev koyunlarından tos yemeğe başlamış.

Cüneyd o köpeği öyle miskin, halsiz görünce kendi ağzından ona bir parça bir şey vermiş.

Ve bu köpeğe karşı ağlıyarak şu sözleri söylemiş:

-Köpek! Bilmem yarın ikimizden hangimiz daha iyi çıkacağız. Zahire bakılırsa bugün insan olduğum için ben senden iyiyim. Fakat bilmem ki, kaza başıma ne getirecektir. Eğer imanımın ayağı kaymazsa, başıma Cenâb-ı Hakkın affı tacını giyeceğim. Eğer üzerimdeki marifet kisvesi soyulacak olursa, senden çok aşağı olacağım.

Köpek ne kadar kötü huylu olursa olsun, onu cehenneme götürmezler.[3]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Abdulhakim Yüce “Gece İbadeti” s:99

[3] Bostan’dan

Hiç yorum yok: