6 Ağustos 2008 Çarşamba

AFFETMEK

AFFETMEK[1]

* Kim affederse Allah da onu affeder. Abdullah B. MES'UD

Af; Suç, kusur, kabahat, hata ve günahı bağışlamak, yapılan suçtan dolayı cezalandırmamak, suçtan geçmek, günahkar kimse hakkında layık olduğu azarlamayı bir lutuf olarak terk etmek anlamındadır. Af ile muamele yapmak iyidir.[2] Af; Suçlunun hakettiği cezayı terkedip, cezalan­dırmaktan vazgeçme, demektir.

Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur: "Yüce Allah bir kula af sebebiyle, izzetten başka bir şey arttırmaz."

Allah'u Teâlâ kendisine ortak koşma (şirk) suçu dışında kalan diğer suç ve günahları hesap gününde affedebilir. Bu da Cenâb-ı Hakk'ın kullarına merhametini ve büyüklüğünü göstermektedir. Günahlarından tevbe eden kulları affetmesi ise daha büyük bir ihtimaldir.

Allah'ın kullarını bağışlaması suçlarını affetmek şeklinde olduğu gibi mükellefiyetlerini hafifletmek ve kolaylaştırmakla da ortaya çıkar.

Yûsuf aleyhisselâmın hususiyetlerinden biri de, kendisine zulmedenleri affetmesidir. Meselâ kendisine zulmedip sıkıntı veren kardeşlerini ve Azîz'in hanımı Züleyhâ'yı af edip onlara iyilik yaptı. Hiç bir zaman onların günahlarını yüzüne vurmadı. Onların Allahü teâlâ tarafından da bağışlanmaları için dua etti. Dînimizde de zâlimi af etmek efdaldir. Uhud gazasında Resûlullah sallallahü aleyhi vesellemin mübarek yüzü yaralanıp, mübarek dişi kırılınca, Eshâb-ı kiram (radıyallahü teâlâ anhüm ecmaîn) çok üzüldüler; "Dua et, Allahü teâlâ, cezalarını versin" dediler. Peygamber efendimiz "Lanet etmek için gönderilmedim. Hayır dua etmek için, her mahlûka merhamet etmek için gönderildim" ve "Yâ Rabbi! Bunlara hidâyet et, tanımıyorlar, bilmiyorlar" buyurdu. Düşmanlannı affetti. Lanet etmedi.

Allahü teâlâ affedicidir, affedenleri sever. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

Affet, marufu emret ve cahillerden yüz çevir! (Araf, 199)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir. (Müslim)

Af, insanlık dilinin en tatlı sözcüğüdür. Affetmek kişinin şahsına karşı yapılan bir suçu bağışlamaktır. Allahü Teâlâ, kendisi affedici olduğu gibi inanan kullarının da affedici olmalarını teşvik etmektedir. Muttakîlerin vasıfları anlatılırken şöyle buyurulmaktadır:

İnsanların suçunu bağışlayanlar için cen­net hazırlanmıştır. Allah muhsinleri sever. (Ali İmran , 134)

Cenâb-ı Allah'ın günahkâr kullarını affettiği gibi, müminler de birbirlerini affetmesini bilmelidirler. Diğer insanlara karşı kin ve nefret duygusu beslemek mümin kişinin benimseyeceği bir davranış değildir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) Mekke'de kendisine eziyet edenleri, Bedir, Uhud ve Hendek gazvelerinde kendisine karşı savaşıp İslâm'ı yok etmek isteyenleri bile sonradan İslâm'a girince affetmiştir.

Af, bir kimsenin, düşmanından veya suçludan intikâm almaya, karşılığını yapmaya gücü yettiği halde bir şey yapmaması, intikâm almaması. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:

(Ey rasulüm) sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillere aldırış etme. (A'raf, 199)



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] BİLMEN Ömer Nasuhi, Büyük İslam İlmihali, Merve Yayın ve dağıtım İstanbul./503

Hiç yorum yok: