11 Ağustos 2008 Pazartesi

GAYRETLİ OLMAK

GAYRETLİ OLMAK[1]

*Mücadele eden yenilgiye uğrayabilir, mücadele etmeyen zaten yenilmiştir.

BERTOLT BRECHT

Gayret; Çaba, uğraşma, cehd, olanca gücü ve kuvveti sarf etmek. Dikkatle ve sebatle çalışmak. Olağanüstü bir biçimde uğraşma, uğraşıp didinme, çabalama, çalışma isteği. Hareketli ve temiz hislerle çalışmak. Mukaddes değerlere saldırı halinde uyanan duygu. Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete geçmek anlamındadır.[2]

Bir Hadis-i şerifte, sevgili Peygamber’imiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Allah-ü teâlâ, mümin kuluna gayret eder. Mümin de mümine gayret eder. Buyurulmaktadır. Allah-ü teâlâ, gayretinden dolayı, fuhşu haram etmiştir. Allah-ü teâlânın gayret etmesi, kulunun kötü, çirkin şey yapmasına râzı olmamasıdır. Kulun vazîfesi, dilediğini yapmak değildir. Ona kulluk etmektir. Onun emirlerine ve yasaklarına uymaktır.

Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri yaşlı halinde kalkmış, İstanbul’a gelmiş, orada şehid olmuş. Ötekisi Kusem ibn-i Abbas RA, gitmiş Semerkand’a; orada şehid olmuş. Birisi gelmiş Ahlat’a, ötekisi gelmiş Diyarbakır’a, ötekisi gelmiş Adıyaman’a... Her yerde bir mübarek zatın kabri var, türbesi var... Çalışmışlar, gayret göstermişler.

Biz de madem ki ahirete inanıyoruz, mâdem ki ahirette Mahkeme-i Kübrâ var... Mâdem ki insanlar hesaba çekilecek... Mâdem ki zerre kadar hayır işleyen işlediği hayrın karşılığını görecek, zerre kadar şer işleyen işlediği şerrin karşılığını görecek... O halde hayatımızı imanımıza göre, Kur’an’a göre, irfana göre düzenlemeliyiz.

Herkes istediğine ulaşır. “Arayan Mevlâsını da bulur, belâsını da bulur.” dediği gibi bizim halkımızın... Allah isteyene istediğini de veriyor. O halde biz de iyi şeyi isteyelim! Yâni ahirette bize fayda verecek şeyi isteyelim!.. Hayatımızı da, ahirette yüzümüzü güldürecek, bize avantaj getirecek, kâr getirecek, fayda sağlayacak şekilde değerlendirelim!...

Allah kimi seviyor?.. Bir kere Allah-u Teâlâ Hazretleri mutî kullarını seviyor, âsî kullarını sevmiyor. Sonra, Allah günahlardan kaçınan, çekinen kullarını seviyor. Günahkâr kulları sevmiyor. O halde takvâ ehli olacağız, günahlardan kaçınacağız.

Sonra, Allah güzel huylu kulları seviyor. O halde güzel huyları öğrenmeliyiz, edinmeliyiz. Kötü huylarımız varsa, onlardan kurtulmalıyız, onları atmalıyız. Allah güzel huylu kulları seviyor. İtaatli kulları, emrini tutan kulları seviyor. Günahlara sapmayan kulları seviyor. Huyları güzel olan kulları seviyor. O halde bu üç şeyi yapmamız lâzım!.. Hayatımızı Allah’ın rızasını kazanacak şekilde tanzim etmeliyiz.

Sâlih insanlar derecesine ulaşmanın bir yolu da, rahatlık kapısını kapatıp, cehd ve gayret kapısını açmaktır... ( İbrâhim bin Edhem)

Celâleddin-i Harezmşah, savaşmak konusunda demiş ki: “Biz zaferle emrolunmadık, seferle emrolunduk!” demiş. Çok güzel bir söz. Zafer olur veya olmaz. Bizim vazifemiz sefer etmek, çalışmak; zaferi verirse verir Allah, vermezse vermez. Biz zaferle değil, seferle emrolunduk.

KISSA VE HİKAYELER

KRALIN YOLU

*Senin değer vermediğin, bir saman çöpü sandığın yıkık gönül Arş'dan üstündür,

Kürsiden de, levh'den de, Kalem 'den de ...Hakk'ın defineleri, harab gönüldedir.

Harabelerde pek çok defineler gömülüdür. MEVLANA

Bir kral halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeye karar verdi.
İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi. Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti. Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti.

Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu. Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerine hepsi ayni şikayette bulundu:

Yolun bir yerinde büyükçe bir talaş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.

Günün sonunda yalnız bir yolcu da bitiş çizgisine yorgun argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı:

-Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı.

Kral gülümseyerek cevap verdi:

-O altınlar sana ait delikanlı.

-Hayır, benim değil. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmadı.

-Evet dedi kral.

-Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi de sensin. Çünkü, yoldan geçen en güzel kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir !



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: