7 Ağustos 2008 Perşembe

ÇEVREYİ KORUMAK

ÇEVREYİ KORUMAK[1]

* İNSANLARI DÜZELTEBİLMENİZ İÇİN ÖNCE KENDİMİZİ DÜZELTMEMİZ GEREKİR.

HZ. ÖMER (RA)

Çevre; İnsanın içinde bulunduğu toplumsal ortam, bireye dıştan etki eden bütün nesne, güç ve uyarıların toplamıdır. İnsanların toplu bulunduğu her türlü ortamdır. Hayatın gelişmesinde tesir eden tabiî, içtimaî ve kültürel dış şartların bütünü, muhittir. Bizi çevreleyen tabiattır.[2]

Allah insana sayılamayacak kadar nimet vermiştir. Verilen bu nimetlerden birisi de sağlık nimetidir. Sağlığın anahtarı da, ruh ve beden temizliğidir. Temizlik bu din’in hakikati ve özüdür. İslam dini temizliğin her çeşidine büyük önem vermiş, evimizi, yakın çevremizi, cadde ve sokaklarımızı temiz tutmamızı emretmiştir.

İnsanın hayatını etkileyen her şey onun çevresidir. Yaşadığımız evimiz sokağımız, camilerimiz, okullarımız, içtiğimiz suyumuz, teneffüs ettiğimiz havamız da çevremizin çok önemli birer parçasıdır. Bunları daima temiz tutmak bizim görevimizdir.

Yaşadığımız çevre; toplumun ortak malıdır. Korunması da fert ve topluma aittir. Sağlıklı yaşamanın temel şartı da; maddi ve manevi temizliktir. Dinimiz de temizlik dinidir. Peygamberimiz (s.a.v.)

Allah güzeldir, güzeli sever. Temizdir, temizi sever. Kerim ve Cömerttir, Kerem ve cömerdi sever. Öyle ise; evlerinizi, işyerlerinizi ve çevrenizi temiz tutunuz. Yahudilere benzemeyiniz onlar çöplerini evlerde toplarlar. buyurmuşlardır.

Üzerinde yaşadığımız dünya; havasıyla, suyuyla, ormanlarıyla, yeşil alanlarıyla, karasıyla, deniziyle, içerisinde yaşayan bütün canlılarıyla insana emanet edilmiştir. Bu emaneti korumak insanın görevidir.

Bizlere emanet edilen dünyamızı kendi ellerimizle kirleterek, hem kendi hayatımızı, hem çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atmayalım. Allah Kur’an-ı
Keriminde:

Mallarınızı Allah yolunda harcayın. Kendi (ellerinizle) kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.buyurarak sağlığımıza zarar verecek maddi kirlerden korunmamızı emretmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.v) de: Halkın geçeceği yol üzerine veya gölgeleneceği ağaçların altlarına (Su kenarlarına) pislemeyi lanet ve nefrete sebep iki şey olarak gösteriyor, bunları yapmaktan sakınmamızı emrediyor.

KISSA VE HİKAYELER

KABİRDE KONUŞAN GENÇ

* ALLAH’I ANMAYAN VİCDAN, HAKİMSİZ MAHKAMEYE BENZER. J.J.ROUSSEAU

Takva sahibi olmak, hayatın her döneminde güzel. Ama fırsatlar çağı gençlikte bir başka güzel. Güce, kuvvete, güzelliğe rağmen günahlardan sakınanların mükafatı ebedi mutluluk. Hayatın baharı şeytana satılmazsa, sonsuz bahar bir adım ötede.

Hz. Ömer'in (R.A.) halifeliği döneminde ibadet ehli, son derece takva sahibi bir genç vardı. Hz. Ömer'in hayret ve takdirle izlediği bu gencin kalbi, Allah ve Rasulü'nün (A.S) sevgisiyle doluydu. Vakit namazlarında cemaati kaçırmaz, namazdan çıkar çıkmaz evine döner ve ihtiyar babasının hizmetini görürdü.

Bu gencin evine giden yolu bir kadının kapısının önünden geçiyordu. Kadın her defasında gencin yoluna çıkarak çirkin tekliflerde bulunuyor, fakat genç, Allah korkusundan ona iltifat etmiyordu.

Yine bir gün yatsı namazını kıldıktan sonra evine giderken, kadın tekrar karşısına çıktı. Bu sefer bütün maharetini kullanarak genci kandırmayı başardı. Fakat genç, kadının ardı sıra eve girerken birden bire Allahu Tealâ Hazretleri'ni hatırladı ve korkuyla dilinden şu ayet döküldü:

Takvaya erenler (var ya); onlara şeytandan herhangi bir vesvese iliştiği zaman (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp, hemen gerçeği görürler. (A'raf, 201)

Hemen ardından da bayılarak düştü. Kadın hizmetçisini çağırdı. Genci tutarak evinin önüne getirip koydular. Sonra da kapıyı çalarak babasına haber verdiler. Babası dışarı çıkınca, oğlunu baygın bir vaziyette kapının önünde buldu. Komşulardan bir kaçı genci tutup eve taşıdılar. Uzun bir müddet baygın kalan genç kendine gelince, babası:

- Evladım neyin var ne oldu? diye sordu. Oğlu:

- Bir şeyim yok. dedi. Babası:

- Allah aşkına söyle! deyince, oğlu başından geçenleri anlattı. Babası:

-Hangi ayeti okumuştun? diye sordu. Genç, ayeti okudu ve tekrar kendinden geçti. Bir de baktılar ki genç ruhunu teslim etmiş. Bunun üzerine genci yıkadılar ve gece vakti götürüp göz yaşlarıyla defnettiler. Sabah olunca olay Hz. Ömer'e Radıyallahü anh bildirildi. Hz. Ömer, gencin babasına gelerek başsağlığı diledi ve:

- Bana niye haber vermedin? diye sordu. Gencin babası:

- Ey Mü'minlerin Emiri, vakit geceydi. dedi. Hz. Ömer:

-Bizi onun kabrine götürün. dedi. Hz. Ömer ve beraberindekiler gencin kabrine geldiler. Hz. Ömer (R.A):

-Ey filan kişi! Rabbin makamında durmaktan korkanlara iki cennet var. (Rahman, 46) dedi. Kabirdeki genç konuşup:

-Ya Ömer! Rabbim Cennette bana onları iki defa verdi, diye cevap verdi.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: