20 Eylül 2008 Cumartesi

KİBİRLİ OLMAK

KİBİRLİ OLMAK[1]
* BİR MÜSLÜMANI KÜÇÜK GÖRDÜĞÜN ZAMAN KARŞILIĞINDA İMAN VE İRFAN DUYGUSUNUN AZALIŞINI GÖRÜRSÜN. (EBÛ BEKİR BİN HAMİD TİRMİZİ)
Kibir, kelime olarak büyüklük, büyük olma, kibirlenme, büyüklük taslama ve kendini başkalarından üstün tutma gibi anlamlara gelir. Kibir, İslam'da kötü huyların başında gelir. Tehlikeli bir davranış olan kibir, insanlar arasında kin doğurur. Toplumsal uyuşma ve kaynaşmayı baltalar, dostların gönüllerine nefret sokar. Zira kibirli insan, kendisi için sevip istediğini öteki Müslümanlar için istemez. Kibirde benlik iddiası bulunduğundan böyle birisi alçak gönüllü olamaz. Bundan dolayı kibiri ve kibirli insanı hiçbir din hoş görmez.
Kalb hastalıklarının en önemlilerinden biri kibirdir. Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Kendini ondan üstün görmekle, kalbi rahat eder. (Ucb) da kendini ondan üstün bilmektir. Burada başkasını düşünmez. Kendini ve ibâdetlerini beğenir. Kibir; kötü huydur. Haramdır. Hâlıkını, Rabbini unutmanın alâmetidir. Çok din adamı, bu kötü hastalığa yakalanmıştır. Bir Hadis-i Şeriflerinde Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennete girmez.
Seleften bazıları demişlerdir ki: Kendisiyle Allah’a isyan edilen ilk günah kibirdir. Yüce Allah buyuruyor ki:
Meleklere “Adem’e secde edin!” dediğimizde İblis’ten başka hepsi secde ettiler. O diretti, büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu. (Bakara, 34)
Kim İblisin yaptığı gibi büyüklenirse ona imanı fayda vermez. Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:
Kibir hakkı inkar ve insanları hakir görmektir. (Müslim, Kitabu’1-İman, 91)
Yüce Allah Kur'ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ {18}

İnsanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde çalım satarak yürüme. Çünkü Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez. (Lokman, 18)
تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ {83}
İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk etmek istemeyenlere veririz. Akıbet takva sahiplerinindir. (Kasas, 83)


KISSA VE HİKAYELER

STANFORD
*TOPRAKTAN YARATILMIŞ ADEMOĞLUNA KİBİR, GURUR, HİDDET YAKIŞMAZ. ŞEYH SADÎ
Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektörün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini kesti... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harward gibi üniversitede ne işleri olabilirdi ? Adam yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı. Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu.
Yaşlı kadın çekingen bir tavırla,"Bekleriz" diye mırıldandı... Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.
Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi. Sonunda sekreter dayanamayarak yerinden kalktı.
"Sadece birkaç dakika görüşseniz. Yoksa gidecekleri yok" diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu. Genç rektör isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterinin anlattığı tablo içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi. Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek !.. Olacak şey miydi bu ?
Suratı asılmış sinirleri gerilmişti. Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harward`da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi.
Oğulları burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı. Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi. "Madam" dedi, sert bir sesle,
-Biz Harward`da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner... "Hayır, hayır" diyerek haykırdı yaşlı kadın.
-Anıt değil... Belki Harward`a bir bina yaptırabiliriz.
Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak, "Bina mı ?" diyerek tekrarladı,
-Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz ? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı... Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaktan kurtulabilirdi. Yaşlı kadın sessizce kocasına döndü.
-Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde? Rektörün yüzü karmakarışıktı.
Yaşlı adam başıyla onayladı. Bay ve Bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California`ya, Palo Alto`ya geldiler. Ve Harward`ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyen yaşatacak üniversiteyi kurdular. Amerika`nın en önemli üniversitelerinden birini... STANFORD`u...
[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008

Hiç yorum yok: