19 Eylül 2008 Cuma

FÂSIK OLMAK

FÂSIK OLMAK[1]
*ALLAH (C.C.) FASIKLARDAN (YOLDAN ÇIKMIŞ KİŞİLERDEN) RAZI OLMAZ. (TEVBE, 96 )
Fasık; Günahkâr, hak yolundan hariç olan, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık haline getiren kimsedir. Allah’ın emirlerine aykırı hareket eden, Allah’ın emirlerine karşı zıt hareket eden, büyük günahı işleyen veya küçük günahta ısrara eden kimselere denir.[2]
Fasık adam, fıska bizzat isteyerek girmemiş, belki içine düşmüş de çıkamıyordur. Ancak o belki de insanların ekseriyeti, benim yaptığımı yapıyor diyerek düştüğü durumun farkında değildir.
Kur'an'da fısk genellikle küfür ile eşanlamda kullanılmıştır.
…. وَلَـكِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ {81}
... Fakat onlardan birçoğu fâsık (Allah'ın emrinden ve imandan çıkmış) kimselerdir. (Mâide, 81)
Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da, hiçbir kimseye fısk isnadıyla bir söz söylememek gerekir. Bu hususta Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in:
Hiçbir kişi başka bir kimseye fısk (sapıklık) isnadıyla 'ya fâsık ' diye söz atamaz, atmaya hakkı yoktur. Yine böyle küfür de isnad edemez. Şayet atar da attığı kimse atılan fıskın veya küfrün sahibi değilse bu sıfatlar muhakkak atan kimseye döner, fâsık veya kâfir olur. (Sahîh-i Buhâri Muhtasar Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, XII, 137) Bu hadis-i şerif aynı zamanda bir ahlâkı prensibi ortaya koymaktadır. Zira kişiyi ayıplamak, onun ayıbını teşhir etmek, hele hele böyle güzel olmayan bir şeyle ayıplamak ahlâki bir tavır olmadığı gibi isnad ettiği şey, o kişide mevcut değilse zikredilen lâfız gereğince kendisini de tehlikeye düşüren bir durumdur.[3]
Biraz daha geniş anlamıyla büyük günâh işleyerek veya küçük günâhta ısrar ederek hak yoldan çıkan, dinin hükümlerine bağlanıp onları kabul ettikten sonra o hükümlerin tamamını ya da bir kısmını ihlâl eden anlamına gelmektedir.
Kur’an’ın geniş anlam sahası olan kavramlarından biri de fısk veya fasık kelimesidir. Allah’ın (Celle Celelüh) emrinden ya da dinin çizdiği sınırdan dışarı çıkmak anlamıyla fısk, hem iman eden bir kimsenin yaptığı bir hatadır, hem de hiç iman etmeyerek Allah’a (Celle Celelüh) isyan edenin işlediği cürümdür.
Bir çok İslâm bilgini, mü’min olduğu halde Kur’an’ın kebâir (büyük günah) dediği günahları işleyenlerin bu fiillerine fısk adını verirler. İslâm tarihinde ortaya çıkmış çeşitli mezhepler, fısk yani çekinmeden büyük günah işleyenlerin durumunu tartışmışlar, onun müslüman olarak kalıp olmayacağı üzerinde görüşlerini açıklamışlardır.
Ayet ve hadislerde günahlar büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır. Kur'an'da;
إِن تَجْتَنِبُواْ كَبَآئِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُم مُّدْخَلاً كَرِيمًا {31}
Eğer yasaklandığımız büyük günahlardan sakınırsanız, sizin öbür küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir makama koyarız. (Nisâ, 31)
O, iyi amellerde bulunanlar; küçük kusurları hariç, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçmışlar. (Necm, 32) buyurulur.

KISSA VE HİKAYELER

KUMAŞIN DEĞERİ
*AFFETMEK VE UNUTMAK İYİ İNSANLARIN İNTİKAMIDIR.SCHILLER
Yûnus bin Ubeyd’in manifatura dükkânında, fiyatları, iki yüz dirhem ile dört yüz dirhem arasında değişen kumaşlar satılıyordu. Dükkânında kardeşinin oğlu da çalışıyordu. Yolda bir kimseyi kumaş almış gidiyor görünce, kumaşı tanıyıp, kendi dükkânından aldığını anladı. O kimseye;
-Bu kumaşı kaça satın aldınız? diye sorunca, dört yüz dirheme aldığını öğrendi. Sonra;
-Bu kumaşın değeri iki yüz dirhemdir. Geri dönüp paranızın üstünü alınız, buyurdu. O kimse;
-Bu kumaş, bizim orada beş yüz dirhem eder, ben aldanmış sayılmam! deyince;
-Olsun. Siz, gidip iki yüz dirhem paranızı alınız, dedi. O kimse gelip, iki yüz dirhemini aldı gitti.
Yûnus bin Ubeyd, dükkânda tezgâhtar olarak bulunan yeğenine;
-Kumaşı bu kadar pahalıya niye sattın? diye sordu. Yeğeni;
-Vallahi kendi rızâsı ile aldı, dedi. Yûnus bin Ubeyd;
-O râzı olsa da, sen râzı olmayacaktın, buyurdu.




[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008
[2] Sözlük manaları
[3] İnternet- İslam Ansiklopedisi- Abdurrahim GÜZEL

Hiç yorum yok: