20 Eylül 2008 Cumartesi

MALA DÜŞKÜNLÜK

MALA DÜŞKÜNLÜK[1]
*Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar da zayıflarda olursa işler bozulur. Hz.EBUBEKİR
Hasis insan; Parasını ve malını harcamamak için her türlü sıkıntıya, eziyete katlanan, paraya, mala aşırı düşkün olan; dînen verilmesi îcâb edeni, zekâtı ve sadakayı vermeyen, pinti, eli sıkı olan, bahîl, malda ve ilimde cimrilik eden kişidir. Esas olarak elindeki bir şeyi kimseyle paylaşmak istemez. Başkasına iyilik ve yardım etmek onun için çok zordur. Elindekini muhtaç olana verdiğinde kendisinde bir şey kalmayacağını zanneder. Böylece mal sevdası her şeyin önüne geçer. Hayatı malım, malım demekle geçer.
Cimrilik kelimesinin Kur'an'daki diğer bir karşılığı katur kelimesidir. Bu kelime, Türkçe'deki hasis kelimesini karşılamaktadır. Kur'an'da, kişinin elindeki şeyleri çar-çur etmesi demek olan israfın zıddı olarak kullanılmıştır.
Ve onlar ki harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne de cimrilik ederler; (harcamaları) bu ikisinin arasında dengeli olur. (Furkan, 67).
Hasîs olanlar, her ne kadar zâhid (dünyâyı istemiyor) olsalar da Cennet'e giremezler. (Zevâcir)
Ahlâk-ı zemîme (kötü ahlâk) olan dört şeyden vazgeç, onlardan çok sakın. Bunlar: Çok mal toplayıp yememek, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâya sarılmak, hasîs (mala düşkün) olmak, harîs (dünyâya düşkün) olmak. (Ey Oğul İlmihâli)
Hasîslerin en fenâsı, müslümanlara emr-i ma'rûf ve nehy-i münker yapmayanlar, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmeyenler, onlara dinlerini öğretmeyenler veya yanlış öğretenlerdir. (Ahmed Rıfat)
Günahların büyüğü üçtür: Hasîslik, hased ve riyâdır. (Mala düşkünlük, çekememezlik ve gösteriş) (İmâm-ı Gazâlî)
Allahü Teâla dünyaya gönderdiği insan oğluna, bu dünyadan istifade edebilmesi için mal edinmesini, geçici olarak da olsa bu dünya nimetlerinden faydalanmasını irade etmiştir. Ancak mala tapıcılık veya mal kazancını her şeyin önünde görmek olan hasisliği ise yasaklamıştır. Her şeyde en güzel örnek olan sevgili Rasûlü Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizi de bizlere nümune olarak göndermiştir. O’nun hayatına baktığımızda eline dünyalık nice imkânlar geçtiği halde O bunları elinin tersiyle itmiş ve aza kanaat ederek dünyaya düşkün olmadığını bizlere göstermiştir. İşte bu hayat tarzı Rabbimizinde istediği ve sevdiği hayat tarzıdır.
MUHTERİS
*Bir kurbağayı koltuğa oturtursun, o yine çamura atlar. ANONİM
Beşer nefsi zayıftır, muhteristir. Ancak Allah'ın koruduğu kimseler bundan müstesnadır. Ancak imanla kendilerini mâmur edenler, bu cimrilik cehaletinden temizlenebilir, yeryüzünün zaruretlerinden kurtulabilir, menfaata karşı duydukları hırs kaydından vazgeçebilirler. Çünkü iman sahipleri, Allah'dan, maldan da üstün birşey umabilirler. Bu umulan şey Allah'ın rızasıdır.
Mümin kalp; mal ile değil, iman ile mutmain olur; Allah yolunda infak etmekle fakir düşeceğinden korkmaz. Kendi hiç bir şey değilken Allah onu meydana getirmiş, vücut, göz, kalp, lisan ve sayısız nimetler bağışlamış ve mal sahibi yapmıştır. Bunlar Allah'a aittir. Öyle ise Allah'a güvenen birisi Allah yolunda ve Allah rızası için malını infak etmekten çekinmez.
Ama kalp gerçek imandan yoksun olunca, infak etmeye veya sadaka vermeye teşebbüs ettiği zaman, her defasında, nefsinde bir cimrilik duygusu dalgalanmaya başlar, fakir düşeceğinden korkar. Böylece infak etmekten vazgeçer. Sonra onun hayatı emniyetsiz ve istikrarsız bir korku ve ihtiras Cehennemi haline gelir.
Allah'a söz verdiği halde ahdine ihanet eden, verdiği söze vefa göstermeyip Allah'a karşı yalan söyleyen, hiç bir zaman kalbini münafıklıktan kurtaramaz. Ölçülü hareket etmek İslâm nizamının temel esaslarından birisidir. Aşırı müsrif davranmak da cimri davranmak kadar dengeyi bozar. İslâm, dengenin bozulmamasını öngörür.
KISSA VE HİKAYELER
FİRAVUNLAR DOLDURMUŞ
"Elbiseleriniz eski de olsa, kalpleriniz yeni ve temiz olsun" HZ. ALÎ
Hatem-i Esâm Kuddisu sirruh , Medine-i Münevvere'ye gelmiş. Şöyle etrafa bir bakmış. Her taraf saraylarla dolmuş. Yanaşmış esnafa, "Esselâmü aleyküm!" demiş. "Yâhu, bana Rasûlüllah'ın sarayını göstersenize!" demiş.
Ezvâc-ı tâhirâtınn odaları bir arşın eninde, üç arşın boyunda. Normal bir karyola ebadında odaları. Oda güya, bir karyola büyüklüğünde...
-Rasûlüllah'ın sarayı mı olur?.. Rasûlüllah'ın hayatı çok mütevâzi idi. Toprak üstünde yatardı, hasır üstünde yatardı." demişler.
Hâtem-i Esam sormuş:
-Peki bu saraylar kimin?.
-İşte falancanın, filâncanın..
-Vayy, demek ki Rasûlüllah'ın şehrini Firavunlar doldurmuş. demiş.
Hani nerde Allah rızâsı için vermek, yokluktan korkamayanın verişiyle vermek, derya gibi cömertlik nerde?[2]

[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006
[2] e.coşan, sorulara cevaplar

Hiç yorum yok: