20 Eylül 2008 Cumartesi

HASED ETMEK

HASED ETMEK[1]
*ŞÜPHESİZ, ATEŞİN ODUNU YAKIP BİTİRMESİ GİBİ HASED DE İYİLİKLERİ YER BİTİRİR.
HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
Hased; Kıskanmak, kıskançlık, çekememezliktir. Allahü teâlânın bir kimseye ihsân ettiği nîmetin, onun elinden çıkmasını istemektir. Başkasının iyi hallerini veya zenginliğini istemeyip, kendisinin o hallere veya zenginliğe kavuşmasını istemektir.[2]
Hased, çekememezlik ve kıskançlıktan ileri gelir. Başkasının hak kazanarak elde ettiği nimetlerden rahatsız olup da o nimetlerin kaybolmasını istemek bir hasedden ibarettir.
Bir hadis-i Şerifte Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuşlardır:
Bir kulun kalbinde imanla hased bir arada bu­lunmaz. (Nesâî, Cihat, 8)
Hased, başkasının sahip olduğu bir nimeti, mevki ve makamı, üstün sayılan bir vasfı çekemeyerek, onun din kardeşinden alınmasını ve yok olmasını istemektir. Biz, hasedi dilimizde kıskanmak ve çekememek diye ifade ederiz. Hased, İslâm ahlâk ve âdâbında kötü ve çirkin huyların başında gelir. Hasedin zıddı ve övgüye lâyık olan davranış ise gıbta, imrenmedir. Gıbta, kişinin, bir başkasının sahip olduğu iyilik ve güzelliklere, nimet ve faziletlere kendisinin de sahip olmasını arzu etmesidir. Fakat bunda başkasında bulunanın yok olmasını veya bulunmamasını istemek söz konusu değildir.
"Mü'min gıbta; münâfık hased eder" sözü bu iki durumun farkını ve bulunduğu insanın niteliğini ortaya koymaktadır.
Hased, dinimizde haram kılınmış olan kötü hasletlerden biridir. Hasedin haram kılınması ve kötü karşılanmasının sebebi, hasedcinin itirazının ve muhalefetinin gerçekte Allah’a karşı olmasındandır. Çünkü insana her türlü nimeti, mevki ve makamı, üstünlüğü ve hayrı veren Allah’tır. O halde bir kimsenin sahip olduğu nimetlere karşı hased etmek, kıskançlık beslemek, Allah’ın iradesine müdahale anlamına gelir. Peygamber Efendimiz, imanla hasedin kulun kalbinde bir arada bulunamayacağını söylemiştir (Nesâi, Cihad 8). Nitekim Efendimiz şöyle buyurmuştur:
Enes b. Malik’ten rivayet edilen bir hadis-i şerif şöyledir: Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem ile oturuyorduk. Buyurdu ki:
-Şimdi size cennet ehlinden biri gelecektir. “Biraz sonra Ensar’dan biri çıkageldi. Sakalından abdest suyu damlıyordu. Ertesi gün Nebi (s.a.v.) aynı sözü söyledi ve yine o adam aynı şekilde çıkageldi. Üçüncü gün yine. Nebi kalkınca, Abdullah b. Amr b. As (ra), o adamı takip etmiş ve üç gün süreyle evinde misafir kalmıştı. Bu süre zarfında adamın, sabah namazı için kalktığının dışında birşey görmemişti. Meraklanıp adama, Peygamberimizin kendisi cennet ehli olarak tanıttığını, bu mertebeye nasıl ulaştığını sordu. Adam:
-Ben müslümanların hiçbirini aldatmayı düşünmem. Allah’ın verdiği bir iyilik için hiç kimseye hased etmem dedi. ( İmam Ahmed, Nesâî)
KISSA VE HİKAYELER

ÜÇ MESELE
* BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİN BAŞI, KAYNAĞI ÜÇTÜR. HASED, RİYA VE UCB. KALBİNİ BUNLARDAN TEMİZLEMEYE ÇALIŞ. (GAZZALİ)
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri Rahmetullahi aleyh, hac için yola çıkıp Medine'ye ulaştığında karşılaştığı Seyyid Muhammed Bâkır Hazretleriyle arasında şöyle bir konuşma geçer. Seyyid Muhammed Bâkır:
-Sen kendi aklınca kıyas yaparak, Peygamber dedemin dinini ve hadislerini değiştiriyormuşsun, der.
-Böyle bir şey yapmaktan Allah'a sığınırım efendim. Lütfen oturunuz. Rasulullah'a olduğu gibi benim size de hürmetim var, der İmam-ı Azam. Seyyid Muhammed Bâkır'a yer gösterir. Her ikisi de yerini aldıktan sonra Ebu Hanife Hazretleri söze başlar:
-Üç mesele soracağım. Birincisi şu: Erkek mi daha güçsüz kadın mı?
-Kadın erkekten güçsüzdür.
-Mirasta adamın payı kaç, kadının kaçtır?
-Erkeğin mirastaki payı iki, kadının birdir.
-İşte bu ceddin Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in sözüdür. Eğer onun dinini değiştirmiş olsam, benim akıl ve kıyas yoluyla, kadın daha zayıf olduğu için ona iki pay, erkeğe bir pay düşer derdim. Ebu Hanife Hazretleri tekrar sorar:
-Namaz mı daha üstün, oruç mu?
-Namaz oruçtan üstündür.
-İşte bu da deden Rasulullah'ın sözüdür. Eğer ceddinin dinini akıl ve kıyasla değiştirmiş olsaydım, âdet halindeki kadının kılamadığı namazları kaza etmesini, orucu kaza etmemesini emrederdim. Ebu Hanife Hazretleri üçüncü soruyu sorar:
-Sidik mi daha pis, meni mi?
-Sidik meniden pistir.
-Eğer deden Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in dinini kıyasla değiştirmiş olsaydım, sidikten dolayı gusletmek gerektiğini ve meniden dolayı da sadece abdest almak gerektiğini söylerdim. Fakat akıl ve kıyasla bu dini değiştirmekten Allah'a sığınırım.
Seyyid Muhammed Bâkır Hazretleri yerinden kalkar ve Ebu Hanife'yi kucaklar. Tebrik edip ona ikramda bulunur.[3]

[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008
1 sözlük manaları
[3] Yusuf Yavuz, Semerkand dergisi.

Hiç yorum yok: