19 Eylül 2008 Cuma

DARILMAK

DARILMAK[1]
* AF VE BAĞIŞLAMA, İNSANIN ANCAK İZZET VE ŞEREFİNİ ARTIRIR. AFFEDİNİZ Kİ, ALLAH DA SİZİ İZZETLENDİRSİN. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
Dargınlık; Dargın olmak, küsmek, gücenme hâli, ilgisizlik, soğukluk, alınmak, incinmek, içerlemek, kırgınlık, konuşmamaktır. Hoşa gitmeyen bir davranış, bir söz yada durum nedeniyle alınıp gücenmek ve görüşmez olmak yani kırılarak karşıdaki kişiyle ilişkiyi kesmektir.[2]
İslâm'da dargınlık hâli, müminler arasında herhangi bir konuda ihtilâf edilebileceği kabul edilerek geçerli sayılmış; ancak bu hâlin üç günü geçmemesi gerektiği emredilmiştir.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine şöyle emretmiştir:
Birbirinize kin tutmayınız, hased, kıskançlık etmeyiniz, birbirinizden yüz çevirmeyiniz, ey Allah'ın kulları!... Kardeş olunuz. Bir müslümanın müslüman kardeşine üç günden çok dargın kalması helal olmaz. Bu, alelâde günlük vakalar içindir.
Ayrıca, "yüz çevirme" denilen bir dargınlık türü de vardır ki, asîler ve fasıklara karşı yapılır. Dârü'l İslâm' da yaşayanlardan müslümanlar arasında kesinlikle ayrılık söz konusu olamaz. Eğer küskünlük meydana gelmiş, nefislere uyulmuşsa, Allah'ın şu emri tatbik edilir:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ {10}
Muhakkak müminler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki, size rahmet edilsin. (Hucurat, 10)
Hicr, dostluğu bırakmak, dargın olmak demektir. Dargınlıklar zamanla evhama, şüpheye, nefrete ve düşmanlığa dönüşür. Allah korusun tedbir alınmazsa öfkelenen insan hased ve kin duygularıyla dolmaya başlar. Bundan dolayı islâm işi kökünden hallederek iki müslümanın üç günden fazla dargın durmasını uygun görmemiştir. Bunun acil ilacı olarak da selam verebilmeyi ortaya koymuştur. Selam veren insan kalbindeki buzların eridiğini görecektir. İşte önemli olan ilk selamı verebilmektir. Böylece dargınlık sona erecek ve ondan sonra gelecek olan kötü hasletlerin hepisi birden silinip gidecektir.
Dargın olana, üç günden önce gidip barışmak, daha iyidir. Güçlük olmaması için, üç gün müsâ'ade edilmiştir. Daha sonra günah başlar ve gün geçtikçe artar. Günahın artması, barışıncaya kadar devam eder. Bir başka Hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
Sana darılana git, barış! Zulüm yapanı affet. Kötülük yapana iyilik et! buyuruldu.
Esselâmü aleyküm diyene on sevap verilir. Esselâmü aleyküm ve rahmetullah diyene yirmi sevap verilir. Esselâmü aleyküm ve rahmetullah ve berekâtüh diyene otuz sevap verilir. Cevap vermekte de böyledir.
Üç günden fazla dargın duran kimse, şefaat olunmazsa, affolunmazsa, Cehennemde azâp görecektir. Günah işleyene, ona nasihat olmak niyeti ile darılmak, câizdir, hattâ müstehabdır. Allahü teâlâ için darılmak olur. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
Amellerin, ibâdetlerin en kıymetlisi, hubb-i fillâh ve buğd-i fillâhdır, buyuruldu. Hubb-i fillâh, Allahü teâlâ için sevmek demektir. Buğd-i fillâh, Allahü teâlâ için sevmemek, dargın olmak demektir.

KISSA VE HİKAYELER

BİR ANLAŞMAZLIĞI NASIL ÖNLEDİ?
* KİM AFFEDERSE ALLAH DA ONU AFFEDER. ABDULLAH B. MES'UD
Borçluyla alacaklı arasında anlaşmazlık çıktığında Peygamber Efendimiz araya girer, onları anlaştırırdı.
Birgün Allah'ın Elçisi evindeyken, Mescid-i Nebevî'den bir gü­rültü geldiğini duydu.
Kâ'b İbni Mâlik, İbni Ebû Hadred'den alacağını istemiş, bunun üzerine bir gürültü kopmuştu.
Ümmetinden birinin sıkıntıda olmasına Hz. Peygamber pek üzülürdü. Gürültüyü duyunca, odasının kapısındaki perdeyi ara­ladı ve:
-Kâ'b! diye seslendi. Kâ'b ibni Mâlik:
-Emret, yâ Resûlallah! diye ona doğru yöneldi. Sevgili Peygamberimiz Ka'b'a, eliyle, 'alacağının yarısını bı­rak!' diye işaret etti. Bunun üzerine Kâ'b:
-Bıraktım, ya Resûlallah! dedi. Efendimiz buna memnun oldu. İbni Ebû Hadred'e dönerek:
-Kalk, sen de borcunu öde! buyurdu. (Buhâri, Salat 71. 83)


[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007
[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: