20 Eylül 2008 Cumartesi

HİDDETLENMEK

HİDDETLENMEK[1]
*BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİN ANAHTARI HİDDETTİR. (CA'FER BİN MUHAMMED FİRYÂBÎ)
Hiddet; Öfkelenmek, şiddetli kızgınlık, sertlik, gazap, dargınlık, hışım, keskinlik anlamlarındadır. Kuvvet de demek olan bu kelime, gazap ile aynı anlamda kullanılır.[2]
Hiddet (öfke) bizi faaliyete sürükleyen rûhî sebeplerden psikolojik motiflerden biridir. Hiddet, rûhî bir olay olmakla beraber, bedende de birçok belirtileri görülür. Öfkelenen insanın yüz hatları değişir, gözleri kızarır. Kendini tutamayarak, utandırıcı ve söyleyeni küçük düşüren sözler söylemeğe başlar. Ses tonu ve konuşma tarzı bozulur. Neticede, başkalarının yanında gülünç bir durumu düşer. Bundan dolayı Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Selem:
Öfkeden sakınınız, (Ahmed b. Hanbel, V, 408) buyurmuştur.
Hiddet, kişinin nefis terbiyesiyle ve ahlâkî durumuyla yakından ilgili olduğuna göre, sağlam ve mükemmel bir imana ve bu imanın verdiği bir ahlâka ve güzel bir nefis terbiyesine sahip olan kişiler, öfkelerini yenmesini, onu dizginleyip idare etmesini, istedikleri gibi kullanmasını bilirler. Nitekim yüce Allah:
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ {134}
Onlar bollukta ve darlıkta sarfederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran, 134) ayet-i kerimesinde müminlerin bu özelliklerini açıklar.
Hazreti Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Selem:
Asıl yiğit, güreşte kuvvetli olan değil, öfkelendiği zaman kendine hakim olabilendir, (Buhârî, Edeb, 76) buyurmaktadır.
Öfke halindeki insan, şiddetli kasırgalar altında büyük fırtınalara tutulan bir gemiye benzer. Artık o, dengesini kaybetmiştir. Böyle öfke ve hiddet içinde olan kişi, kendisini başka bir işe yöneltmelidir. Böylece, yaptığı bu hareket değişikliği onu kötü düşüncelerden ve olumsuz ortamdan uzaklaştırır. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuşlardır:
Biriniz hiddetlenip öfkelendiğinde abdest alsın.(Ahmed b. Hanbel, IV, 226)
Aslında en güzel olanı hiddete kapılmamaktır. Abdurrahman b. Avf şöyle rivayet ediyor: "Rasûl-i Ekrem'e bir kişi geldi ve: Yâ Rasûlallah, bana bir kaç kelime öğret ki, onlarla mesud olayım. Çok olmasın ki, unuturum, dedi. Sevgili Peygamberimiz de:
Hiddetlenme, diye buyurdular. (el-Buharî, el-Edeb, 76)
Ayrıca Hazret-i Ali hakkında şöyle bir hikâye anlatılır. O, cihad hareketlerinin birinde bir müşrikle teke tek dövüşürken, hasmını yere yatırıp göğsü üzerine oturur ve onu önce imana davet eder. Fakat bu davete müşrik, Hazreti Ali'ye tükürmekle cevap verir. Bunun üzeni Hazreti Ali hasmını bırakıp üzerinden kalkar. Bu duruma çok şaşan putperest:
-Beni niye öldürmedin, diye sorar. Hazreti Ali de cevaben:
-Eğer seni öldürseydim, öfke ve hiddete kapıldığım için öldürecektim, yoksa Allah'ın dinini kabul etmediğinden dolayı değil. Bu cevap üzerine putperest, Lâ ilâhe illâllah Muhammedu'r-Rasûlullah diyerek iman eder. Hiddet müslümana yakışmayan bir tavırdır. Ancak Allah'a, Rasûlüne ve İslâmâ bir saldırı söz konusu olduğu takdirde müslümanın kızması ve hiddetlenmesi caiz hatta İslamı korumak maksadıyla gerekli bir tavırdır. (Buhârî, Edeb, 75)[3]

KISSA VE HİKAYELER

GÜNAH İŞLEMEDEN
*RIFK SAHİBİ OLMAYAN KİMSEDEN HAYIR GELMEZ! HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
Vaktiyle abidlerden biri, zamanın hükümdarına meth edilmişti. Hükümdar da onu sarayına çağırarak sohbet etmek istedi. Sohbeti hoşuna gidince de sürekli gelmesi ve sohbete devam edilmesini istedi. Abid ise hükümdara şöyle dedi:
-Ey hükümdar, bu isteğin güzel! Fakat bir gün sarayına geldiğinde beni cariyelerinden biriyle oynaşırken bulsan ne yaparsın?
Onun bu sözüne şiddetle öfkelenen hükümdar :
-Ey ahlaksız, bana böyle şeyler söylemeye nasıl cesaret edersin? diye parlayınca abid de şöyle dedi:
-Ey hükümdar benim öyle kerim bir Rabb’ım var ki bende günde yetmiş günah birden görse yine de öfkelenmez ve beni kapısından kovmaz. Halbuki sen daha günah bile işlememişken bana hakeret ettin. Acaba suç işlesem ne yaparsın. Ben O’nun merhamet dolu kapısından ayrılarak suç bile işlemeden öfkelenen birisinin kapısına gelemem diyerek çıkıp gitti.


[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008
[2] Sözlük manaları
[3] İnternet- İslam Ansiklopedisi- Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU

Hiç yorum yok: