20 Eylül 2008 Cumartesi

KAVGA ETMEK

KAVGA ETMEK[1]
* ALLAH KATINDA EN SEVİLMEYEN KİMSELER, HAKSIZ YERE VE BİLGİSİZCE MÜCADELEDE ISRAR EDENLERDİR. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
Kavga; Dövüş, vuruşma, tartışma, gürültü, kargaşa, çatışma, mücadele, itişme, yumrukla birbirine girmedir. İki kişinin birbirlerini fiziksel ya da sözel olarak alt etmek için yaptıkları eylemlerin bütünüdür. Tekme, tokat, yumruk, sopa saldırılışlarla yapılan kavgadır. Düşmanca davranışlarla, eylemlerle, sözlerle kendini gösteren çekişme, itişip kakışmadır. Belli bir amaca erişmek, bir şeyi elde etmek veya bir şeye karşı koyabilmek için harcanan çaba, verilen mücadeledir. [2]
Kavga etmek, iki taraf arasında kıyasıya yapılan üstün gelme çatışmasıdır. Karşısındakinin câhilliğini veya haksızlığını ortaya koymak ve kendisinin akıl, fazîlet ve şeref bakımından üstün olduğunu ispât etmek için iki kişinin bir şey üzerinde tartışmasının sonucunda kalp kıracak davranışlarda bulunmadır. Buna cedelleşme de denir.
Mücadele ve münakaşa etmek, cedelleşmek anlamına gelir. Bir gayeye varmak için gösterilen ferdi veya toplu çabalardır. İki kişinin bir şey üzerinde çekişmesi de kavga sayılır.
Münakaşa ve mücadeleler hiç bir zaman kavgaya dönüşmemelidir. Zaten münakaşalar da insanların arasındaki muhabbete dayalı bağları koparırlar. Onun için karşımızdaki müslümanın üzülmesine, kırılmasına veya gücenmesine sebep olacak her türlü davranış ve konuşmalardan vaz geçmelidir.
Bir Hadis-i Şeriflerinde Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
Haksız olduğu hâlde mücâdeleden vazgeçen kimseye Allahü teâlâ Cennet'in kenâr yerinde bir ev inşâ ettirir. Haklı olduğu hâlde mücâdeleden kaçınan kimseye ise, Cennet'in ortasında bir köşk inşâ ettirir. (Tirmizî, İbn-i Mâce)
Zulüm ve düşmanlık yüzünden öldürmek büyük bir günah ve muazzam bir suçtur. Allah Teâlâ şu âyeti kerime'de bu günahı irtikap edeni şiddetli azap ile tehdid etmiştir :
وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُّتَعَمِّدًا فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا {93}
Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa, 93)
Kalbi iman ile dolu bir mü'minin eli, kanını akıtmak ve hayatını söndürmek için mü'min kardeşine uzanmaz.
Bir mü'minin diğer bir mü'mini yanlışlık eseri olmayarak öldür­mesi yakışmaz.. (Nisa, 92)
KISSA VE HİKAYELER

ENDÜLÜS'TE GARİP ŞEYLER
* AKILLILAR, SEBEPLER KONUSUNDA TARTIŞIR; APTALLAR DA KARAR VERİR. ANARCHASİS
Endülüs fatihi Tarık bin Ziyad, İspanya'ya çıkışında onikibin kişilik ordusuyla Kral Rodrik'in doksanbin kişilik ordusunu yenmişti (92/711 Mayıs). Daha sonra da Endülüs'te fetih hareketlerini sürdürmüştü. Tarık ve ordusu ülkenin başşehri olan Tuleytula üzerine yürüyünce, ahali korkudan kaçıp şehri boşaltmış, böylece orası hıristiyanlardan kolayca alınmıştı. Bu fetihten sonra Tarık, dağın arkasında 'Medinetü'l-Mâide' (Sofra Şehri) denilen yere geçti. Burada Hazreti Süleyman Aleyhissalam'ın sofrasını ele geçirdi. Bu sofra yeşil zümrütten yapılmış, kenarları ve ayakları inci, mercan, yakut ve benzeri mücevherlerle süslüydü. Üçyüzaltmış ayağı vardı.
Kuzey Afrika valisi olan ve baştan beri Tarık'ın fetihlerine destek ve yardımda bulunan Musa b. Nusayr da, Tarık'tan bir yıl sonra onsekizbin askerle, gördüğü lüzum üzerine Endülüs'e girmiş; iki ayrı koldan fetihler sürerken, iki ordunun buluşması ancak bir yıl sonra mümkün olmuştu. Böylece iki büyük komutanın gayretiyle Endülüs fethi iki yılda tamamlanmıştı.
Endülüs'ün fethiyle ilgili, bazı garip olaylar da anlatılır. Şöyle ki, Tarık b. Ziyad Cebel-i Tarık Boğazı'nı geçip Endülüs'e girince, esirler arasında yaşlı bir kadın ona şöyle demiş:
- Böyle olayları iyi bilen bir kocam vardı. Buralara gelip galip olacak bir komutandan bahsedip dururdu. Bu komutanın sol omuzunda kıllı bir ben olduğunu söylerdi.
Tarık elbisesini kaldırınca, söylendiği gibi bir ben görüldü. Tarık ve yanındakiler bunu da bir fetih müjdesi saydılar.
Musa b. Nusayr şehirleri zaptederek İspanya içlerinde ilerlerken, birçok kalıntının da yer aldığı geniş bir araziye ulaşır. Orada dikili bir taş üzerinde oyma yazılarla şu yazıyı görür: 'Ey İsmailoğulları (Araplar)! Sizin varacağınız son yer burasıdır. Artık geri dönünüz. Niçin döneceğinizi de bildireyim: Sizler aranızda kavga ve ihtilafa düşeceksiniz.' Musa buradan geri döner.
Derler ki, Romalılar Endülüs'e girdikleri zaman bir evle karşılaştılar. Onlardan her kral buraya bir kilit ekliyordu. Gotlar da aynı şeyi yaptılar. Rodrik İspanya kralı olunca, bütün uyarılara rağmen bu kilitleri açtı. İçeride kırmızı sarıklı ve siyah atlı Arapların resmini gördü. Bir de şöyle bir yazı vardı: 'Bu ev açıldığında, bunlar da bu ülkeye girecekler.' İşte o sene Endülüs fethedildi.
[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008
[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: