1 Eylül 2008 Pazartesi

BASİTLİK

BASİTLİK[1]
BİR İNSANDA, KENDİNİ YÜKSEK GÖRME, HIRS VE ŞEHVET VARSA,
BUNLAR; O KONUŞURKEN SOĞAN YEMİŞ GİBİ KOKAR. HZ. MEVLANA
Basitlik; Kıymetsizlik, sadelik, değersizlik, yaptığı davranışları toplumun değerlerinden aşağı olan kişiler için kullanılır, bayağıca davranış da denir. Bilgi ve görgüsü sıradan ve sınırlı olan, görgüsüz, bayağı kimseye denir. Mesela: Bunu basit kişiler yapar. Kendi halinde, orta halli, gösterişsiz kişiler içinde basit bir yaşayışı var denilir.[2]
Kuran ahlakına uygun bir hayat sürmeyen, Allah'a yakın olmak için çaba harcamayan ve O'nun rızasını kazanma konusunda istekli olmayan insanların, davranış ve düşüncelerinde bir yüzeysellik meydana gelir. Bu yüzeysellik zamanla söz konusu kişilerin karakterleri olarak ortaya çıkar.
Basitlik; ne eğitimle, ne kültür seviyesi ile, ne de zenginlik, yoksullukla ilgili bir durum değildir. Ancak Allah rızasına göre hareket eden, dünya hayatını değil ahireti hedefleyen müminler hırs yapmayan tokgözlü insanlardır. Onlar hırs, tamah gibi din ahlakına uymayan tutum ve davranışlardan kaçınırlar. Çünkü iman edenler, içinde bulundukları anın geçici yararlarını değil, sonsuz ahiret hayatını gözetirler.
Nitekim Allah Kuran'da bir grup insanın basit ve yüzeysel kişilik ve ahlak anlayışlarına dikkat çekmiştir. Bu insan grubu, Peygamberimiz (sav) döneminde yaşayan bazı Bedevilerdir. İlerleyen bölümlerde davranış ve düşünce şekillerindeki yüzeyselliği Kuran ayetleri ile inceleyeceğimiz Bedevilerin, gerçek Müslümanlardan farklı olduklarını, imanın bu kişilerin kalplerine tam yerleşmediğini Rabbimiz bize şöyle bildirmiştir:
قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ {14}
Bedeviler, dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir... (Hucurat, 14)
Tavırlarını katıksız olarak Kuran ahlakına göre şekillendiren müminler ise, Allah'ın kendileri için seçip beğendiği ve fıtratlarına en uygun olan ahlakı yaşamaları nedeniyle basit tavırlardan, basit düşünce şekillerinden sakınmış olurlar. Tüm tavırları, düşünceleri, sözleri ruhlarında yaşadıkları derinliği yansıtır nitelikte asil ve güzeldir. Her olayda bakış açılarını Kuran'a göre belirledikleri için, Allah'ın Kuran'da verdiği bilgiler sayesinde basitliği en iyi fark edip, teşhis edebilen insanlar da yine ancak müminlerdir. Basitliği yaşayan bir insan, bunun büyük bir tehlike değil birçok insanın yaşadığı, hayatın bir gerçeği olduğunu düşündüğü sürece kendisine verdiği zararın farkında olmaz. Oysa basitlik Kuran ahlakından ve anlayışından tamamen uzak olan, kişinin Müslümanca yaşamasını engelleyen kirli ve alt bir kültürdür.
Unutulmamalıdır ki basitliğin içinde yaşayan insan bundan sorumludur. Böyle bir kişi Kuran ahlakından ve bu ahlakın inceliklerinden uzak bir hayat yaşarken, basit idealler peşinde koşarken ve bundan dolayı da hesap verebileceğini aklına bile getirmezken, ölüm meleklerinin canını almak için yanına geldiklerini gördüğünde içinde bulunduğu derin gafletten uyanır. Fakat bu çok geç bir uyanıştır. Çünkü insanın yaratılış amacı Allah'ın razı olacağı ahlakı ve hayatı yaşamaktır, bir ömrün geride bırakıldığı ölüm anı ise bu amacı anlamak için olabilecek en kötü zamandır.
KISSA VE HİKAYELER
BÖCEĞİN RIZKI
* YAPILIRKEN HEYECAN DUYULMAYAN İŞLER BAŞARILAMAZ EMERSON
Hazret-i Süleymân (a.s.) bir gün, deniz kenârında oturmuştu. Bir karıncanın geldiğini gördü. Ağzında bir yeşil yaprak tutardı. Deniz kenârına ulaştı. Sudan bir kurbağa çıktı. O yaprağı karıncadan alıp, denize döndü. Karınca geri döndü.
Hazret-i Süleymân (a.s.) Karıncadan sordu ki:
- Bunun hikmeti nedir. Karınca cevâp verdi ki,
-Bu deryânın ortasında, Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri bir taş halk etmiştir. O taşın içinde bir böcek halk etmiştir. Beni onun rızkına sebep etmiştir. Ben her gün o nesneyi, ona yetecek kadar rızkı getiririm. Deniz kenârına ulaştırırım. Allahü teâlâ hazretlerinin, kurbağa sûretinde yarattığı bir meleği o rızkı benden alır, o böceğe verir. O böcek, Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin kudreti ile, fasîh dil ile söyler ki;
-Sübhânallah ki, beni halk etti, deniz ortasında ve taş arasında bana mekân verdi. Benim rızkımı unutmadı. İlâhî, ümmet-i Muhammedi ümîtsiz etme!


[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006
[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: