20 Eylül 2008 Cumartesi

İKİYÜZLÜLÜK

İKİYÜZLÜLÜK
* TİLKİ DERİSİ ALTINDA ÇALIM SATMAYA NE GEREK VARDI,
BİLİR MİSİN Kİ RAHMETLİ, TAVUKLARI O DERİNİN İÇİNDE ÇALARDI.
AHMED SEVEN
İki Yüzlü; Riyakâr, mürâi, iki tarafı da idare etmeye çalışan kişidir. İkiyüzlülük; İkiyüzlü olma halidir. Riyakârlık ve mürâiliktir. Birbirinin karşıtı olan iki yanın her birine ayrı ayrı yandaşmış gibi davranan, hangisinin yanındaysa ondan yana görünen, özü sözü bir olmayan kimselere denir.[1]
İnsanların birine farklı ötekine ayrı konuşanlar bu gruptadırlar. Dünyada iki yüzü olanın kıyamette ateşten iki dili olacaktır.
Mevlana’mızın şu beytini yazmak şimdilik yetecektir.
Ya olduğun gibi görün,
Ya göründüğün gibi ol.
Cahiliye toplumunun en çok yakındığı konuların başında insanların ikiyüzlü ve samimiyetsiz olmaları gelir. Buna rağmen ikiyüzlülük yapmaktan çekinmezler. Bu durum, kendi elleriyle oluşturdukları ahlakın nasıl kendilerine geri dönen acımasız bir sisteme dönüştüğünün en açık belirtilerindendir.
İkiyüzlülük kişinin, biri dışarıya karşı gösterdiği, biri de içinde sakladığı olmak üzere iki ayrı karakter sergilemesidir. Dışarıya karşı gösterilen her zaman kişinin sahte yönlerini, içte gizlenen ise gerçek düşüncelerini yansıtan karakteridir. Bu konunun asıl ilginç yanı da, cahiliye toplumuna dahil olan herkesin bu gerçeği biliyor ve kabulleniyor olmasıdır. Allah önemli bir ikiyüzlülük örneği olan münafıkları Kuran'da şöyle haber vermektedir:
.... يَقُولُونَ بِأَلْسِنَتِهِم مَّا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ ... {11}

...Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar... (Fetih, 11)
Cahiliyenin "arkadan konuşma" olarak adlandırdığı ortamlar, bu karakterin en belirgin şekilde yaşandığı anlardır. Kişi, bir olay ya da bir kişi hakkındaki gerçek bakış açısını, en açık şekliyle bir başkası ile yaptığı dedikodular esnasında ortaya koyar. Ama bu da tam olarak gerçek karakteri değildir, çünkü o sırada birlikte olduğu kişi hakkındaki gerçek fikirlerini de ondan saklıyordur. Ve bir başkasının yanında da o kişi hakkındaki samimi fikirlerini açıklayacaktır.
Aynı şekilde kişinin gerçek karakterini ortaya koyduğu ortamlardan bir diğeri de menfaatleriyle çatışıldığı anlardır. Örneğin bir kişi çok istediği bir şeyi yapmayınca veya bir kişi ile fikir ayrılığı yaşarken gerçek düşüncelerini saklayamaz.
İkiyüzlü karakterin bir başka özelliği ise kişinin asıl yüzünü ve gerçek düşüncelerini saklayabilmek için karşısındaki insanları hep aldatması ve hiçbir zaman dürüst davranmamasıdır. Bunun için kendisine geliştirdiği silah ise yapmacıklıktır. Samimiyeti yaşamak ve gerçek halini göstermek yerine, samimiyetin taklidini yapmaya çalışır. Bunu da beceremediği için ortaya tamamen yapmacık tavırlar çıkar.
KISSA VE HİKAYELER

ELİNİ DEĞİL AYAĞINI UZATMIŞ
* NEZAKETLE BAŞLAYAN BİR ARKADAŞLIĞIN KÖKLERİ KOLAYCA SÖKÜLEBİLİR.
GEORGE ELİOT
İbrahim Paşa, Şam'da bulunduğu bir gün, Emeviyye Câmii'ne girdi. O sırada içerde Şam'ın büyük âlimi Şeyh Saîd el-Halebî (Rahmetullahi aleyh), cemaate ders anlatıyordu. İbrahim Paşa gelip Şeyh Saîd'in yanına oturdu. Ayaklarını uzatmış olan Şeyh, Paşa gelmesine rağmen hiç aldırış etmedi. Bu vaziyet İbrahim Paşa'yı çok kızdırdı ve hemen câmiden ayrıldı.
Paşa köşküne geldiğinde, dalkavuklar etrafını çevirerek onu şeyhe karşı kışkırtırlar. Onların sözlerinin tesirinde kalan Paşa, Şeyh'in hemen yakalanıp kendisine getirilmesini emreder. Fakat askerleri gönderdikten biraz sonra da, yaptığı bu işten pişman olur. Çünkü bu hareketinin, başına birçok gâileler açacağını düşünür ve o kararından vaz geçer. Kendi kendine, onu yakalatmak yerine, ona hediyeler göndermeyi düşünür. Eğer Şeyh bu hediyeleri kabul ederse, bir taşla iki kuş birden vurmuş olacaktır. Kısacası hem Şeyhi kendine bağlamış olacak, hem de onun halk nazarındaki itibarını düşürecek; böylece, Müslümanlar arasındaki nüfûz ve tesirini yok edecektir.
Paşa bu düşüncesini tahakkuk ettirmek için, Şeyh'e hemen 1000 altın gönderir. Vezirine, bu paraları Şeyh'e, talebelerinin ve müritlerinin görüp duyabileceği bir zaman ve zeminde vermesini tenbih eder. 1000 altını alan vezir, doğruca Emeviyye Câmii'nin yolunu tutar. Şeyhin talebelerine ders okuttuğunu görünce, kolladığı ânı yakalamanın sevinciyle onlara selâm verir ve yüksek sesle:
-Şu 1000 altını, Paşa hazretleri, ihtiyaçlarınızı görmeniz için size gönderdi, der.
Şeyh, şefkatle vezirin yüzüne bakar ve sâkin bir edâ ile şöyle cevap verir:
-Evlâdım! der. Efendinin paralarını geri götür ve ona de ki: 'O sana ayaklarını uzatmış, ellerini değil!.


[1] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: