20 Eylül 2008 Cumartesi

KAFİRLERİ DOST EDİNMEK

KAFİRLERİ DOST EDİNMEK[1]
*MÜMİNLER, MÜMİNLERİ BIRAKIP DA KAFİRLERİ DOST EDİNMESİNLER... (ALİ İMRAN, 28)
İslam’a göre dostluk; itikadi ve ameli bir eylemdir. Kişi kalben sevdiğini amelen ispatlar. Küfür üzere karar kılmış kafirleri sevip dost edinmek, kalbî ve fiilî olarak kafirlere teslim olmak demektir. Esasen müminleri bırakıp kafirleri dost edinmek, kafirliktir.
Kafirleri dost edinmek; hem dünyevî ve hem de uhrevî cezaya çarpılmaya sebeptir. Çünkü kafirlerin dostluğu, imanı beraberinde götüren bir felaket ve helakettir.
Kafirlerin karaltısını, ordusunu, techizat ve kuvvetini çoğaltan kişi kafirlerdendir. Velev ki, bu kişi alnını secdeden kaldırmayan birisi olsun. Bilerek ve inararak kafirleri dost edinip kuvvetlendirenler, daire-i İslamdan çıkıp kafir olanlardır.
Kafırleri dost edinmek, tevhid akidesiyle çatışan ve çelişen bir durumdur. Müminleri bırakıp başkalarını dost edinenler, Allah-u Teala’nın hududlarını ihmal edip emir ve nehylerini hiçe saydıkları için İslam halkasını kendi boyunlarından çıkaran kafirlerdir. (Feyzu’l Kadir Şerhu Camiu’s Sağir (Menavi) C: 6, Sh: 111, Beyrut/ty.)
Şunu unutmayalım ki; kafırlerin dostluğu, mümin ile küfür arasındaki riddet köprüsüdür. Yani mürtedlik köprüsüdür. Dolayısıyla diyoruz ki; kafirleri itikaden ve amelen dost edinenler, riddet köprüsü üzerinden küfre intikal edenlerdir. Allah-u Teala hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
Allah-u Teala değişmez hayat mektebimiz Kuran-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّهِ فِي شَيْءٍ إِلاَّ أَن تَتَّقُواْ مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللّهِ الْمَصِيرُ {28}
Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa artık Allah’tan ilişiği kesilmiş olur. Meğer ki, onlardan gelecek bir tehlikeden dolayı takiyyede bulunasınız. Allah size kendinden korkmanızı emrediyor. Nihayet dönüş Allah’adır. (Ali İmran, 28)
Esasen kafirlere kalbî muhabbet; hem imanı ve hem de imanın meyvesi olan cihadı bozan bir pisliktir. Kafirlerin muhabbetinin girdiği bir kalpde iman duramaz.


KISSA VE HİKAYELER

BİR GENCİN TÖVBESİ
*EY ÂDEMOĞLU! SEN HARİÇ, BÜTÜN İNSANLAR ALLAH'A İTAAT ETSE, BU İTAAT SANA HİÇBİR FAYDA VEREMEZ. HASAN BASRİ
Allahü teâlâ, peygamberi Musa aleyhisselâma hitap edip
-Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımızdan biri vefât etti. Git onun işini gör. Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür, buyurdu.
Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti. Oradakilere:
-Bu gece, burada, Allahü teâlânın dostlarından biri vefât etti mi? diye sorunca:
-Ey Allahın peygamberi! Allahü teâlânın dostlarından hiç kimse vefât etmedi. Ama, filân evde zamanını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü. Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler. Musa aleyhisselâm:
-Ben onu arıyorum, buyurdu. Gösterdiler. Hazret-i Musa, o eve girdi. Rahmet meleklerini gördü. Ayakta durup, ellerinde rahmet tabakları olup, Allahü teâlânın rahmet ve lütfunu saçıyorlardı. Hazret-i Musa, yalvararak münacaat etti:
-Ey Rabbim! sen buyurdun ki, o ''Benim dostumdur.'' İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar. Hikmeti nedir?
Allahü teâlâ:
-Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur. Ama, günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok. Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlandı ve tövbe etti. Bizim huzurumuza sığındı. Ben ki, Allah'ım! Onun sözünü ve tövbesini kabul ettim. Ona rahmet ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın! buyurdu.


[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008

Hiç yorum yok: