23 Aralık 2008 Salı

YEMİN ETMEK

YEMİN ETMEK[1]
*YALAN YEMİN İLE MAL ÇOK SATILSA DA BÖYLE KAZANCIN BEREKETİ OLMAZ. (BUHARİ)
Yemin; Kuvvetlendirme, ant içme, kasem etmedir. Allah’ı şahit tutma, Allah’ı kendine şahit gösterme işidir. Bir haberi yâhut bir işi yapma veya yapmama husûsundaki azmi, iddiâyı; vallahi, tallahi şeklinde, Allahü teâlânın ism-i şerîfini anarak veya dînin izin verdiği sözlerle kuvvetlendirmedir. El tutuşarak, Allah’a bağlılıklarını bildirerek, Allah’a ve birbirlerine söz vererek ahitleşmedir.[2]
Yemin, bir iddiayı kuvvetlendirmek için yüce Allah'a and vermektir. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
.... كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ .... {89}
...Yeminlerinizi koruyun... (Mâide, 89)
Hazreti Peygamber Sallallâhü Aleyhi ve Sellem efendimiz de şöyle buyurmuştur:
Allah'a yemin eden bir kimse, yeminine bir sivrisinek kanadı kadar yalan katarsa, o yemin kıyamete kadar onun kalbinde bir (siyah) nokta teşkil eder. (Tirmizî, Hâkim)
Yemin, yalnız Allahü teâlânın isimlerini söylemekle olur. Vallahi, billahi, tallahi gibi. Kur’an, Peygamber, Kâbe için demekle yemin olmaz. Fakat âdet olduğu için Mushaf hakkı için demek veya elini Mushafa koyarak bunun hakkı için demek yemin olur. (Kur’an çarpsın) demek, Allah şahidim olsun demek yemin olur.
Kalben vallahi dense, yemin sahih olmaz. Dil ile söylemek gerekir. Küfre sebep olan şeyleri, yemin niyeti ile söylerse, kâfir olmaz, yemin etmiş olur. (Eğer şunu yaparsam kâfir olayım) gibi küfre sebep olan bir şeyi yemin kastı ile söylemek de yemin olur. Yemin kastı ile söylemedi ise kendisi kâfir olur. Onun için kâfir olayım sözünü hiç söylememeli!
(Babamın başı için, çocuğumun, annemin ölüsünü öpeyim...) diye yemin etmek haramdır. Tevbe etmek gerekir. Allah’tan gayrısı için yemin edilmez. Bu yemin olmadığı için, bozulursa yemin kefareti gerekmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Babam hakkı için diyerek yemin etmeyiniz! Yemin, Allahü teâlânın ismi ile olur. (Müslim)
Bir başka Hadis-i Şeriflerinde Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor: İbni Ömer (radıyallahü anh) rivayet ediyor:
Kim Allah’tan başkası adına yemin ederse muhakkak kafir olur. Başka bir rivayet ise muhakkak müşrik olur. (Tirmizi Kitabu’l-İman, 1535) şeklindedir.
Rasulullah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem buyuruyor:
Kim Lat ve Uzza’ya onların adına yemin ederse hemen “La ilhe illallah” desin. (İmanını tazelesin.) (Buhari, Kitabü’l-Edeb, 6107)
Ashab-ı Kiram’dan bazıları (Allah onlardan razı olsun) Müslüman olmadan önce putlar adına yemin ederlerdi. İşte kimin dili (farkında olmadan) onlara yemine kayarsa ondan “la ilahe illallah” diyerek tövbe etmeleri istendi.
Haram işlemek veya ibadet yapmamak için yemin eden, yeminini bozar, sonra yemin kefareti verir. Mesela, (Şu işim olursa vallahi şarap içeceğim) diyen kimse, şarap içmez, yemin ettiği için yemin kefareti verir.
Helal malını haram ederek yemin etmekle o mal haram olmaz. Mesela, (Şu elbiseyi giyersem haram olsun) diyen kimse, sözünde durmayıp giyse, elbisesi haram olmaz. Fakat, o elbiseyi giyince, kefaret vermesi gerekir.
Yalan yere yemin büyük günahtır. Doğru olarak çok yemin etmek de uygun değildir. Allahü teâlânın ismine ve yemine kıymet vermemek olur. Şarkılarda, türkülerde, eğlencelerde yemin etmek de böyle günah olur. (Dürr-ül Muhtar)[3]
Doğru olsa bile çok yemîn etmek, son nefeste îmânsız gitmeğe sebep olur. Doğru olarak çok yemîn etmek Allahü teâlânın ism-i şerîfine ve yemîne kıymet vermemek olur. Bunlara kıymet vermeyerek yemîn etmek çok çirkin olur. (A.Haskefî, İbn-i Âbidîn)
Yemin de kendi arasında kısımlara ayrılır:
1.Yemîn-i Gâmûs: Günâha ve Cehennem'e sokan yemindir. Geçmişteki bir şey için, bile bile yalan söyleyerek, yemin etmektir.
Yemîn-i gâmûs eden kimse için peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: Kim yalan yere yemîn ederse, Allahü teâlâ onu Cehennem'e koyar. (Merginânî)
Yemîn-i Gâmûs büyük günâhtır. Pişman olunca tövbe edilir. Keffâret verilmez. (İbn-i Âbidîn)
2.Yemîn-i Lağv: Boş yere yemîn. Geçmiş bir şey için zan ile yanlış yere yemîn etmektir. Bunda günah ve keffâret yoktur. Ancak dil alıştığı için bazen küfre düşülmesinden korkulur.
3. Yemîn-i Mün'akıde: Geleceğe âit bir iş hakkında meselâ ilerde yapacağım veya yapmayacağım diyerek yapılan yemindir.
Mün'akıde yemin üç türlüdür:
Birincisi zaman bildirmeden yapılır. Meselâ döğeceğim diye yemîn edince, ikisi de sağ kaldıkça, döğmezse yemîn bozulmaz. Biri ölünce bozulur. Döğmeyeceğim diye yemîn edince, ölünceye kadar döğmezse, sonsuz olarak bozulmaz. Bir kerre döğerse bozulur. Keffâret denilen cezâsını yerine getirir ve yemin biter. İkinci defâ döğerse, keffâret vermez.
İkincisi, zaman bildirilerek yapılan yemindir. Zamânı gelmeden bozarsa, keffâret lâzım olur. Zamânı gelmeden önce ölürse yemin bozulmaz.
Üçüncüsü, şarta bağlı yemindir. Yemin ettiği şeyin yapılıp, yapılmamasını, kendinin veya başkasının bir şeyi yapıp yapmamasına bağlamaktır. Zaman söylenmedi ise, hemen yapmak, zaman söylendi ise, zamânın sonuna kadar yapmak lâzımdır.




[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008
[2] Sözlük manaları
[3] Yorum.islamiyet.gen.tr/dini-sohbet/43676-yemin-etmek.html

Hiç yorum yok: