23 Aralık 2008 Salı

TARTIŞMAK

TARTIŞMAK
* ALLAH KATINDA EN SEVİLMEYEN KİMSELER, HAKSIZ YERE VE BİLGİSİZCE MÜCADELEDE ISRAR EDENLERDİR. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
Tartışma; Cedel; Münakaşa, mücadele, münazaa, karşılıklı sözle çekişme, ağız kavgasıdır. Karşısındakini susturmak için yapılan münakaşalar da tartışmadır. Bir mesele üzerinde farklı fikirler söyleyerek yapılan karşılıklı konuşma, atışma, çekişme, diyalektik, konuşma da tartışma demektir.[1]
Kuran’a göre tartışma nedir? Tartışma birkaç değişik anlamda kullanılmış olmakla beraber, bunların hepsi de temelde ortak bir paydada birleşmektedir: Rahmani özellikten uzaklaşılması, boş bir amele doğru gidilmesi...
Tartışmak müminlere yakışmayan bir üsluptur. Onlar birbirlerine duydukları saygı ve sevgi gereği aralarında zaten tartışmazlar. Onlar inkarcılarla da tartışmazlar, aralarındaki diyalog ancak tebliğ için olur, bu durumda da en etkili ve en güzel üslubu kullanırlar.
Yüce Allah Celle Celelüh Kur'an-ı Kerîm de şöyle buyuruyor:
وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ {58}
Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa İsa mı?" dediler. Bunu, ancak seninle tartışmak için söylediler. Hayır, onlar kavgacı bir toplumdur. (Zuhruf, 58)
İnsanın yaratılış amacı, sadece Allah’a kulluk etmek, O’na ibadet etmek ve O’nun rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmaya çalışmaktır. Bu amaç doğrultusunda müminler, hareketlerini Kuran ayetlerine göre düzenlerler. Başka bir deyişle, müminin tüm hayatı Kuran ahlakı üzerine kuruludur.
Bu noktada karşımıza çıkan şeytani bir strateji, bize şeytanın hileli düzeni hakkında fikir vermektedir: Tartışmak...
Yüce Melâmız bizlere bu konuda şöyle buyurmaktadır:
Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmadan Al­lah'ın ayetleri hakkında tartışanların kalplerinde asla ulaşamayacakları kibirden başka bir şey yok­tur. Bunun için sen Allah'a sığın; muhakkak ki, O, işitendir, görendir. (Mü’min, 56)
İnsanlar arasında huzursuzluk çıkarmak ve yine insanları Allah-ü Teâla Celle Celelüh’un yolundan çevirmek şeytanların ana görevleridir. Kendi karakter özelliklerinden biri olan tartışmayı insanlar arasında yaygınlaştırmak, şeytanın insanları saptırma amacına son derece uygundur. Böylece insanlar birbirlerine düşman olarak hayat sürer ve kalplerinde kin ve nefret tohumları çoğalır.
Kuran’a baktığımızda, ilk tartışma ortamının şeytan tarafından meydana getirildiğini görürüz. Kuran'da, bu olay şöyle anlatılmaktadır:
Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve sürekli takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin" dediler. Allah: "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi. Ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi. Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." Allah: "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim. (Bakara, 30-33)
Ayette görüldüğü gibi, melekler, Allah’ın Adem’in yaratılması ile ilgili hükmüne isteksizlik göstermekle büyük bir hata yaparlar. Allah’ın sonsuz bilgisinin ancak çok küçük bir parçasını bildikleri için önce Adem’in yaratılışının hikmetini kavrayamamışlardır. Buna rağmen Allah’ın hükmüne itaat etmeleri gerekmektedir. Ancak Allah’tan Adem’in yaratılışının hikmetini öğrenmek isterler. Allah da onlara Adem’in yaratılışındaki hikmeti açıklar. İşte bu noktada tüm melekler, Allah’ın rahmetine sığınır ve yaptıkları hatadan dönerler. Sonra da hepsi Allah’ın bu hükmüne itaat gösterirler. Yalnız bir tanesi hariç; o diretir ve Allah’la tartışmaya –Allah'ı tenzih ederiz- kalkar! Üstteki ayetlerin ardından
Şeytan, kendisine Adem’in yaratılışının hikmeti açıklandığı halde, Allah’ın verdiği "Adem’e secde et" emrine karşı gelmektedir.

KISSA VE HİKAYELER

BENİM GÜCÜM BU
* SAKIN SOFRADA TARTIŞMAYA KALKMAYIN; NASIL OLSA AÇ OLMAYAN KAZANACAKTIR. WHATELY
Hani Ukbe ibn-i Nâfî bütün Afrika'yı geçmiş, devesini Atlas Okyanusu'na sürmüş. Devenin bacakları uzun, yürümüş yürümüş, bir noktada durmuş. Durunca elini kaldırmış, demiş ki:
-Yâ Rabbi! Senin dinin yaymak için buralara geldim. Eğer önüme bu uçsuz, bucaksız okyanusu çıkartmasaydın, daha öteye de götürürdüm senin dinini... Ama bu kadara gücüm yetiyor, devem daha öteye gitmiyor. Bu deryayı geçmeğe gücüm yetmiyor yâ Rabbi, beni affeyle...demiş.[2]



[1] Sözlük manaları
[2] İnternet, Esad Coşan

Hiç yorum yok: