23 Aralık 2008 Salı

SİHİR YAPMAK

SİHİR YAPMAK[1]
*SİHİRBAZIN CEZASI KILIÇLA (BOYNUNU) VURMAKTIR. (TİRMİZİ, KİTABU’L-HUDUD, 1460 )
Sihir; Büyü, göz bağı, aldatma, haktan uzaklaşma, batıl bir şeyi hak diye gösterme, afsun anlamlarındadır. Sebebi gizli olan ince şey olduğu için yaldızcılık, şarlatanlık, hilekarlık yolunda cerayan eden her hangi bir şeydir.
İnsana yönelik olarak tabiat üstü gizli güçlerin yardımı ve aracılığıyla belli bir maksadı gerçekleştirmek ve belli bir gayeye ulaşmak için uygulanan ve etkili olduğu kabul edilen eylemlerdir. Bir şeyin veya olayın gerçek hüviyetinden uzak olarak başka bir halinin gösterilmesidir.[2]
Sihir, İlme, fenne uymayan gizli sebepler kullanarak garip işler yapmayı sağlayan ilimdir.
Sihir; Büyük günahlardandır. Dilimizde “büyü, efsun, cadılık, hokkabazlık, el çabukluğu” kelimeleriyle ifade edilen sihir bir takım acaip işler vasıtasıyla alışılan ve bilinen şeylere uymayan fevkalede tesirler meydana getirmektedir. Sihirin göz boyacılık denilen ve gerçek olmayan çeşidi yanında gerçek tesiri olan çeşitleri de vardır.
Tevhid inancının insanların hayatından uzak kaldığı dönemlerde toplumların ilkel inançlara saplanmasıyla ve özellikle totem inancının yaygın olduğu kitleler arasında çeşitli göz boyama yollarıyla yapılan sihir, eski İran, Çin, Mezopotamya, Arap yarımadası, Mısır ve Hindistan'da rastlanan bir meslek haline getirilmiştir. Allah inancının ve sağlam düşüncenin zayıfladığı dönemlerde daha çok rastlanan bir olay olan sihir, bazı toplumlarda dinî törenlere bir inanç haline getirilmiş ve Allah'ın kudreti unutularak bir çok sihirbaz ve kâhinin sözleri geçerli kılınmıştır.
İslâm'ın sihirbaz ve kâhinleri kınaması, insanları basit inanç ve düşüncelerle oyalayıp onları gerçek Allah inancından uzaklaştırarak ilkel ve akıl dışı anlayışlara sürüklemelerini engellemek içindir.
Kur'an-ı Kerîm’de Yüce Melâmız bizlere bu konuda şöyle buyurmaktadır:
فَلَمَّا جَاءهُم مُّوسَى بِآيَاتِنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّفْتَرًى وَمَا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ {36}
Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince: Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik, dediler. (Kasas, 36)
İslâma göre: Gaybı yalnız Allah bilir. Yaratıkların gaybı bilme iddiası kehânetten başka bir şey değildir. Sihir yapmak, yıldızlardan hüküm çıkarmak, fal oklarına inanmak... İslâm tarafından yasaklanmıştır.
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem bizlere bu hususta şöyle buyurmuşlardır:
Kâhinlik yapan ve kâhine giden ve büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan, bizden değildir. Kur'ân-ı kerîme inanmamıştır. (Hadîkat-ün-Nediyye)
Halktan bir çok sapığın sihir yoluna saptığını görürsün. Onlar yaptıkları bu işin sadece haram olduğunu zannederler. Lakin bunun küfür olduğunu anlamazlar. Simya öğrenmeye ve onu uygulamaya çalışırlar. Halbuki Simya da tümden sihirdir. Kişinin zevcesiyle nikah akdi sırasında sihir yapıyorlar. Kişinin hanımını sevmesi için sihir yapıyorlar. Bazı kişilerin bazılarını sevmesi ve benzeri şeyler için bilinmeyen kelimelerle sihir yapıyorlar ki bunların çoğu şirk ve sapıklıktır.
Rasulullah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Sihrin hadd cezası yani sihir yapana verilecek şer’i ceza; ölümdür. Çünkü o Allah’ı inkar etmiş olur. Hak dinler, büyüyü yasaklamıştır. Bu arada, İslâmiyet de, kendinden önceki bütün dinleri neshetmiş, sihiri de yasaklamış ve çok çirkin bir iş olarak vasıflandırarak, müslümanların büyü yapmaktan ve yaptırmaktan kesinlikle uzak durmalarını emretmiştir.

KISSA VE HİKAYELER

BOŞA YORULMUŞ
*KİŞİNİN KUSURLARINI KENDİSİNE SÖYLEMEMEK, KUSURLARIN EN ZARARLISIDIR.(CALLİNİCUS)
Râbia-tül Adeviyye, bir gece, evinde geç vakitlere kadar namaz kılarken hasırın üzerinde uyuya kaldı. Bu arada evine bir hırsız girdi. Her tarafı aradı, çalacak bir şey bulamadı. Giderken;
-Girmişken boş çıkmayayım, diyerek Râbia hazretlerinin dışarıda giydiği örtüsünü aldı. Evden çıkarken yolunu şaşırdı, kapıyı bulamadı. Geri dönüp örtüyü aldığı yere bıraktı. Bu sefer rahatlıkla kapıyı buldu. Kapıyı bulunca tekrar geri dönüp, örtüyü aldı. Fakat yine kapıyı bulamadı. Bu hâl yedi defa tekrarlandı.Yedinci defâ tekrar örtüyü eline alınca şöyle bir ses duydu:
-Ey kişi kendini yorma. O yıllardır kendini bize ısmarladı. Şeytanın ona yaklaşma gücü yok iken, hırsızın onun örtüsüne yaklaşması mümkün müdür? Git, yorulma, boşuna uğraşma. O uyuyorsa da dostu uyanıktır ve onu korumaktadır.
Bu hâdiseden korkup dışarı fırlayan hırsız, tövbe edip bu kötü huyundan vazgeçti.


[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008
[2] Sözlükler

Hiç yorum yok: